- Kategori
- Siyaset
Pakete bak pakete
Hani derler ya “çocuktan al haberi” diye, ben de zaman zaman yurt dışı haberlerine bakarım, gerçek mi yoksa yalan mı diye…
Aklıma takılıp duruyordu Cumbaş’ın nedir bu Merkez Bankası ve faiz takıntısı…
Yedek başbakan David, Amerika Birleşik Devletlerine “güneşlenmek” için gitmedi herhalde,
Amerika’daki etkin “finans” çevreleri ile görüştü,
Alınan haberlere göre David ABD de umduğunu bulamadı ve haber Türkiye’ye uçtu…
***
AKP’ nin ve “taraflı Cumbaş’ın önümüzdeki seçim için” seçmene oynadığını” sanırım bilmeyenimiz yok, zaten alışkanlık yapmıştı…
Cumbaş Hakan Fidan la ilk hamlesini yaptı ve “ben buradayım” aklınızı başınıza alın siz kimsiniz dedi ve “kocamın yerine düşünüyorum” diyenlerin kalbini çaldı(!..)
Ve yedek başbakan David döner dönmez Cumbaş, Ali Babacan ve Erdem Başçı’yı Kaç’ak Saray’a çağırarak siyasetten sonra ekonominin başında da olduğunu “ilan” etti…
Dolar almış başını gidiyordu, Cumbaş konuştukça da fırlıyordu; ama doların yükselmesinin Cumbaş’ ın konuşmasıyla alakası yoktu tabi, herkes öyle sandı…
***
Bana göre yedek başbakan David’ in pasifliği ve ekonomiden uzaktan yakandan alakasının olmaması finansal çevreleri endişelendiriyordu…
Piyasa Amerikan Doları ve Avrupa Birliğinin Euro’ su ile yürüyor. Türk Lirasını tanıyan “ülke” sayısı yok denecek kadar az, tanıyanların da bu ülkenin ekonomisine zerre kadar faydaları yok…
Ülkenin kendisine ait bir parası yok ki, olan paranın tamamı “kredi…” Bugün size bize herkese maaş ödeniyorsa ya da cebimize kasamıza giren her para işte o krediler karşılığı basılmış Türk Liralarıdır…
Böyle bir durumda devletin ekonomi yönetimi kendi parası üzerinden olamaz, dolayısıyla da Dolar ve Euro tüm ekonomiyi yönetmektedir…
***
Hani diyorlar ya, kocaman bir yalan, çünkü büyüyen ekonomi alınan borcun daha da büyümesidir…
Ve “göz boyamalar” ile birlikte seçim yatırımları başladı birden bire farkındaysanız. Bu bile ekonominin “üfürük” olduğunun delilidir…
Ekonomisi güçlü olan “iktidarından” endişe duymayan neden emeklisinden küçük esnafına, kadınlarına kadar bir yığın “ekonomik iyileştirme” vaadinde bulunsun…
Sadece devlet değil, sokaktaki vatandaş da emekli de işçi memur çiftçi de yaşamak ayakta durabilmek için “borcu borçla” kapatmak zorundadır.
El silahı ile gerdeğe girilir mi?
Elin kıranı “yatırım” diye girmiş içinize, vahşi kapitalizmin tüm unsurlarını dikmiş kafanıza iliğinize kadar sömürüyor, sizde ortaya çıkmış ekonomimiz büyüyor diye övünün…
***
Şimdi yeni bir üfürükle “ekonomik büyüme” yolunda cafcaflı “paket” açıklamaları gelecek art arda…
“İstikrar” çok önemli bozulmasın diyecekler ve bizlerle kafa buldukları, kızdıkları ayak oyunları oynadıkları TC Merkez Bankası oyunu “en sakin” haliyle aynen devam edecektir…
Kaldı ki TCMB’ nın ekonomi yönetiminde “aktif” hemen hemen hiçbir rolü yoktur, onu beni “külahıma” anlatsınlar…
Ülke de geçerli para Dolar ve Euro, TL ortalıkta yok, ama TCBM ise ekonominin başında; var mı böyle bir şey…
Doları ve Euro’yu bu ülkeye kim getirdiyse Merkez Bankasına koyduysa ekonominin direksiyonu onların elindedir. Yoksa dünyanın bir ucundan kalkıp buraya niye yatırım yapsın milyarlarca doları gömsünler akıbeti bile belli olmayan “topraklara…”
Karakaşımız kara gözümüz için mi?
***
Takılmış plak gibi ( hoş plak da kalmadı ya, neyse) sürekli aynı şeyleri konuşmaktan başka hiçbir şeyi yapamayan katıldığı toplantılarda da “anma günü” konuşması yapan lise öğrencisi kıvamında konuşan yedek başbakan David,
Ekonomiden de devlet adabından da siyasi etikten de zerre kadar anlamıyor…
Hal böyle olunca da “direksiyon” tek adama geçiyor. O da kendi “kıçını” kurtarma çabası ile siyasi şov yapıp seçim yatırımı yapıyor kendince; aptalız ya bizler…
***
Biz ekonomistler her zaman başka gözlerle bakarız dünyaya, bu bizleri alıp götürür istenilen hedef ve yerlere, yoksa ekonomi yönetimi atla deve değildir…
Şu gerçek yaklaşık on beş yıldır hiç değişmedi; Türkiye çok büyük bir borç batağında, bakmayın siz IMF borcunu ödedik, borç vereceğiz artık dediklerine…
Yalandan kim ölmüş…
Türkiye sürekli borç batağına girdikçe ekonomi ancak ve ancak borcu borçla kapatan bir ekonomik yapı olur ki, bu ekonomik yapı değişmediği sürece ne ekonomik büyümeden ne de sanayileşme ve yerli yatırımlardan söz edilebilir…
***
Son olarak; halk tıpkı “çözüm süreci” konusunda olduğu gibi bu konuda da yeterli ve doyurucu bir biçimde bilgilendirilmediği, halkın katılımı sağlanmadığı sürece “ekonomi” üzerindeki şaibeler ve haksız zenginleşmelerin önüne geçilmesi mümkün değildir…
Türkiye hiçbir dönem de bu kadar büyük bir “vurgun ve soygun” dönemine şahit olmamıştır. Keza halk hiçbir dönem de bu kadar “pasif” kalmamıştır…
***
Eminim bazıları “dolar” kuru “ufacık” dahi olsa düşünce “ekonomi” Cumbaş sayesinde düzeldi diye düşünüyordur…
At gözlüğü ve “ölü topraklarından” bahsettiğim zaman ağızlara alınmayacak küfürler savuran, tehdit eden önümü kesip ayaklarını denk al diyenler umarım anlamış ya da uyanmışlardır…
***
Hoş “tek adamın” uyanmaların ve anlamaların izin vereceğini hiç sanmıyorum ya; bir umut…
Erdoğan ÖZGENÇ
Adana 12.03.2015 12.30