Para karşılığı aşk

Mantıklı gelmiyor olabilir ama ciddi geçim zorlukları ve de daha iyi bir hayat yaşamak isteyen ve bu yüzden de paraya ihtiyaç duyan, kolay yoldan para kazanmak isteyen, cinselliğe meraklı olan kimseler nedenleri ister doğru/makul ve ahlaki isterse tersi olsun parayla aşk yolunu seçebilirler.

Böyle bir şey Türkiye gibi tutucu ülkelerde zor olmakla beraber (zira bazı durumlarda bedeli ağır ödenmektedir) ihtiyaç fazla, talep fazla, getirisi cazip olduğu için para karşılığı cinsellik önemli bir sektör gibi. Yani konuyu gayri ahlaki bulan ve bu nedenle üzerinde durmayan yapı, para karşılığı cinselliğin (aleni, açık, umum ev, randevuevi, kaçak, göçek, telekızlar vs) ülkenin önemli bir realitesi olduğunu kabul etmek zorunda.

Umum evler varsa özel evler de olur kardeşim… Bir kadının/erkeğin kendine ait vücudunu para karşılığı kiralaması mantıksal açıdan yanlış gelmiyor ve doğrudan bir zarar da söz konusu değil. Kişiyle kabul eden arasında. Yani biz toplumu ahlak kurallarına göre yöneteceksek umum evler de olamaz.

Vücut insanın kendi malı. Onu istediği gibi kullanır. Sadece onu yok edemez ve vücudunu kullanarak başkalarına zarar veremez. Bu işlerin insanların gözünün önünde onları olumsuz etkileyecek şekilde yapılması kabul edilemez. Yasak olan senin o işi yapman değil o işle başkalarını rahatsız etmen. Ahlak kuralları toplumu oluşturan herkes için geçerli değildir; ama isteyenler tarafından eksiksiz olarak uygulanabilir. Biz yazılarımızda ahlak ve namusun toplumsal değil kişisel olması gerektiğini savunduk.

Para karşılığı aşkta bu işi yapanlar engellenmez. O zaman umumhaneyi de kapat. Bu işi yapanların bu işi yaptıkları için zarar görmeleri engellenir. Devlet bireylerin kanunda yasak olan şeyler hariç yaptıklarının doğru ya da yanlış olup olmadığına bakmaz. Her durumda kişinin güvenliğini sağlamak zorundadır. Kumar oynuyor ölsün diyebilir misiniz?

Devlet kişilerin bu anlamdaki beraberliklerinin ahlaki hassasiyeti olan kimseleri rahatsız etmesini önler. Perdeyi açıp sevişecek, benim çoluğum çocuğum görecek; yok öyle bir şey. İnsanlar için manevi değeri olan mekânlar ve kutsal olarak görülen her şey para ile aşk (cinsellik) ilişkilerinden uzak tutulur. Vücudu kişinin kendi tasarrufudur. İster saçının telini bile göstermez isterse kafasına göre yaşar. Günah kişi ile yaratanı arasında bir konudur. Kişinin günah işleme hakkı bile vardır. Adam cehenneme gitmek istiyor sana ne; ya da inanmıyor. Ateist kişi Müslüman değildir; dolaysıyla ondan Müslümanlıkla ilgili hiçbir şeyi yerine getirmesini bekleyemeyiz.

Para ile aşk (cinsellik) konusu Türkiye’de konuşulmuyor… Kanunlar yasak etmiyor. Bu konuda ahlaki baskı var ama kimin umurunda… Bu yola başvuran kimselerin gerekçesi kendilerince makul ve mantıklı “ilişki istiyorum, para kazanmak istiyorum” Belki 50 milyon yetişkinden 5 milyonu şöyle ya da böyle, şu kadar ya da bu kadar, para ile ya da zevk için (samimi aşk da var) bu işin içinde. Devletin bu konuda umum evler dışında bir düzenlemesi yok. Ara sıra o da yabancılara yönelik güvenlik gerekçeli halka yağ yakmak için yani siyasi fuhuş operasyonları düzenliyor.

Gülünç tabii ki… Kanunla umum hane açıyorsun dışarıda bu işi yapanları yasaklıyorsun… Aynı işi yapmıyorlar mı? Elinde abuk sabuk bir koz “hastalık bulaşırsa” Ama elbette mafya fuhuş çetelerine yönelik operasyonlar gerekli; çünkü örgüt ve ne yapıldığı( beyaz kadın ticareti mi, eroin silah satıcılığı mı) belli değil. Ve burada ayrıca fuhuş mafyası kadınları kızları zorla kaçırarak kendi rızaları olmadan fuhuş yaptırıyor onların sırtından para kazanıyorlar.

Yani bir kadının/erkeğin tek başına kendisi belli bir bedelle anlaşarak (artık para için mi, böyle bir yaşamı tercih ettiği için mi) yapmaları kişisel bir karar ve uygulaması. Yine de böyle durumlarda bile kandırılma, şantaj, beraberlik dışında başka oyunların çevrilmesi kanunla önlenmeli. Masumane beğendiği bir kadınla birlikte olmak için giden birinin tuzağa düşürülerek parasının alınması, senet imzalattırılması, porno film çevirttirilmesi gibi mağduriyet yaratan durumlar devletin sorunudur. Çakalların yaşadığı vadiler de devletin kontrolü altında olmak zorundadır. Devlet “Sen bu işi yapıyorsun sonucuna da katlan” diyemez. O bu işi yapar ve devlet yine de onun güvenliğini sağlamak zorundadır.