- Kategori
- Gündelik Yaşam
Peçkayı da çektim, güğümü de.

Eski bayramları anlattığım bir yazımda, “karnım boza güğümü gibi olduktan sonra peçka’nın arkasına kıvrılır yatardım”, diye bir cümle kullanmıştım. Ardından internetin altını üstüne getirdim, peçka resmi aradım, yok yok yok. Kafayı taktım ya bir kere, mutlaka bulmam gerekiyor.
Bir soba firmasının hazırlamış olduğu internet sitesinde resmi buldum. Bulmasına buldum da, içime sinmedi. Bulduğum resimdeki soba yeni. Ben yanan bir peçka resmi arıyorum.
“Yanan peçka'nın resmini nerden bulacaksın, bu devirde soba yakan aile mi kaldı?" diyen, bu konuya takıldığım için bana gülen arkadaşlarım da oldu.
Ben arayışımı bitirmedim, çözümü zamana bıraktım...
Dün yayımlanan Değişim Gazetesi'ni incelerken, Cengiz Ağabey'in Saklı Bahçe'de iş başı yaptığını okumuştum. Ne zamandır da Ömer Ağabey ile oturup iki lafın belini kıramıyoruz. Hem Cengiz Ağabey'e hayırlı olsun diyelim, hem de sohbet edelim diye.
Organizasyonu yaptım, aldım Ömer Ağabey'i Saklı Bahçeye götürdüm. Sote masalardan iki kişilik olana oturduk ki, bizim masaya yancılar gelip, muhabbetin en koyu yerine limon sıkmasın! (kimseye bir şey ısmarlamak zorunda kalmayalım)
Sisli havada, sıcak yerde muhabbetin tadına doyum olmuyor.
Ben ülkeyi kurtardım, Galatasaray’ı bu senede şampiyon yaptım, üç beş kitap çıkarttım. Türkiye’nin hatırı sayılır, eli kalem tutan yazarlarından biri oldum. Ömer ağabey hiç konuşmuyor! Anladım ki transa geçmiş adam. İyice sıkılmış... Teneffüsü bekleyen ilkokul öğrencisi gibi bakıyor.
Sustum. Kendine gelsin diye, bir ihtiyaç molası verdim. Tam kalkmıştım ki, bir de ne göreyim. Yarabbi!
Benim yana yana aradığım peçka, Saklı Bahçe'nin orta yerinde gürüldemiyor mu? Şansızlığa bakar mısınız? Yanımda fotoğraf makinesi yok.
Yedik içtik, gaza geldik, yayınevi sahiplerini, Ahmet Hakan’ı aradık. Hatta ben hayatımda ilk defa konuşuyor olmama rağmen Ömer Çetin’i tanıyıp tanımadığını sordum! Bir baktık ki bahçede saklanan bir tek biz kalmışız. Evli evinde, evine gidemeyen benim gibi otele...
Sabahı zor ettim. İşyerindeki yoğunluğu atlattıktan sonra aldım fotoğraf makinesini, doğru peçka’nın yanına! Bir taraftan da kendi kendime konuşuyorum. “Seni gidinin peçkası seni; gökte ararken yerde çıktın ya karşıma”
Mis gibi odun kokusunu içime çekerken, peçkanın üzerinde demlenmiş çayın en koyusundan bir bardakta ikram etmesinler mi?
Bastım aga deklanşöre,
Peçka’yı da çektim, bakır güğümü de...