Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Temmuz '11

 
Kategori
Öykü
 

Pencere kenarı

Pencere kenarı
 

Sabah olurken tren istasyona geldi. Yolcular inmeye başladı. Yola devam edecekler ise trenden aşağı inenleri gözetliyorlardı.

Kuşların yoğun cıvıltısı ile karşılaşan Bayram ağaçların tepesine göz attı. Heryer kuş cıvıltısı. Ama yaprakların ardındalar. Görünmüyorlar. Tren kalktığını belli eden düdüğünü çaldı. Sonra yavaşça rayların üzerinde ilerledi.

Sokaklar somboş. Bir iki araba mıymıntıca ilerleyor. Galiba şoförü öyle. Dükkanlar henüz karanlık içinde. Çok geç açacaklar. Kafalarına göre. Ne zaman uyanırdlarsa o zaman.

Çarşıyı çıktı. Damı kiremitlerle bezeli, duvarları topraktan evlere bakarak ilerledi.Evler içindeki insanlar ile sanki yaşanmış hayatları üzerine giymişti. Bayram hangi eve baksa ev dile geliyor şahit olduğu her şeyi anlatıyordu.

Kimi ev kasvetliydi. Kimi ev coşkulu. Kimi ev ilham dolu. Hiç biri ona uzak değildi. Evler sanki içinde kendi yaşamış gibi tanıdık ve bir o kadar yakın ve sicak ruhluydu. Bayram serin havanın eşliğinde hazır bir hayalden diğerine geçiyor, kendine “ bu ne yakışıklı biri, kimin oğlu acaba” dendiğini işitiyordu.

O an onu bir kız görse tutkunca bakardı. Kot giymişti. Sırtında marka mont vardı. Saçları briyantinli ve taralı. Kendine sahip biri.Coşku ile babaannesinin sokağına girdiğinde birikmiş bir özlem çağlayarak salınıyor. Zevk dolu bir çarpıntı. Zevk dolu bir heyecan.

Evin önüne geldiğinde yavaşça kapıyı açtı. Cümle sahanlıktan geçip evin eşiğine geldi. Kapıyı tıklattı. Az sonra kapı açıldı.

Media “Aman benim oğlum gelmiş” diye torununa sarıldı. Bayram babaannesinin elini öptü. Ardından “Dedem uyanık mı?” diye sordu.

Media “Uyanık. Camiden yeni geldi. Geç içeriye.”

Bayram odaya geçti.

Alaaüttin “Ov oğlum hoş geldin hele hele.” dedi. Torununa sarıldı.

Alaattin “Otur hele.”

Bayram oturdu.

Alaattin “Yalnız mı geldin.”

“Yalnız geldim.”

“Yolu yolağı nasıl buldun?”

Bayram “Gelirken hiç yabancılık çekmedim. Biraz cesaret edince kolayca yolculuk yaptım.”

Media mutfakta kahvaltıyı hazırlayıp sini içinde odaya getirdi. “Az sonra bizimkiler gelir” diye söylendi.

Bayram sordu. “Babaanne kim gelir?”

Media “Amcalarının oğulları kahvaltısını hep burada yaparlar. Evler alt alta, yanyana olunca karnı acıkan buraya geliyor.”

Az sonra Bayram'ın bütün kuzenleri paldır küldür odaya girdi. Bayramı gördüklerinde “Ov Bayram hoş geldin.” dediler. Tokalaştılar. Biri iki gevezece sordular.

“Ne yapıyorsun. Ne ediyorsun?”

Nuri takıldı. “O biçim yakışıklısın.”

Media araya girdi. “Tabi yakışıklı olacak. Şehirde kim büyürde yakışıklı olmaz?”

Beraberce kahvaltı yapıp bitirdiklerinde Nuri Bayram'a “Çarşıya gidelim mi. Gezeriz.” dedi.

Bayram teklifi kabul etti. Dışarıya çıktılar. Bünyamin arkalarından geldi. Konuştu.

“İkinizi sinemaya götüreyim mi?”

Nuri sevinçle “ Teşekkürler baba”

Arabaya bindiler. Direksyonda Bayram'ın amcası Bünyamin çarşıya doğru uzaklaştılar.

Sinemanın önündeydiler.

Bünyamin “Haydi inin.” dedi.

Nuri “Sinema parası vermeyecek misin?”

Bünyamin “Ben size sizi sinemaya götüreyim dedim. Sinema parası vereceğim demedim.”

Nuri “Ya baba niye böyle yapıyorsun. Cebimde kuruş yok. Ne güzel sevinmiştim.”

Bünyamin “Oğlum her şey sinema ile mi. Çarşı ne güne duruyor. Gezin tozun. Keyfinize bakın.” dedi. Oradan uzaklaştı.

Nuri Bayram'a döndü. “Yakışıklı nereye gidelim?”

Bayram “Bende para var ama sinema ile çarçur etmeyelim. Her şeyden önce sigaraya ihtiyacımız var. Sigara alalım. Durdu devam etti. Sana da sigara alacağım. Yalnız sende bana iyilik yapacaksın.”

Nuri “Yapmam mı. Kaç gündür sigara içmiyorum.”

Bayram “Baban harçlık vermiyor mu?”

Nuri “Onun gibi bir şey. Ağzımda sigara kokunca babam bana hep kızıyor. Sonra ceza olarak birkaç gün harçlık vermiyor.”

Bayram “Haydi internete gidelim.”

Beraberce sinemanın önünden uzaklaştılar.

Akşama doğruydu. Gökyüzünde kızıllık gitmiş yeryüzü alacakaranlık kaplamıştı. Akşam yemeğine henüz vardı. Bayram misafir biriydi. Karnı açtı. Bana yemek hazırlayın diyemezdi. Mecbur yemek vaktini beklemek zorundaydı. Açlık krizi çekmeye başladı. Kolları titriyor, vücudunda halsizlik, adım atacak gücü yok.

O an aklından bir ışık yandı. Hemen evden dışarıya çıktı. Aranmaya başladı. Bir hortum buldu.

Söylendi. “İyi ki odanın içine bakmışım.”

Baktığı babaannesinin evin içindeki erzak odasıydı. Orası hep kilitli dururdu. Bayram fırsat bulup birkaç defa odayı kolaçan etmişti.

Pencerenin dibinde hep içi süt dolu tencere dururdu. Hava soğuk. Süt bozulmazdı.

Pencerede ufak bir kırıklık vardı. Bayram hortumu o kırık yerden süt tenceresinin içine uzattı. Ardından sütü içine çekmeye başladı. Az sonra karnı iyice doymuş açlık krizi gitmişti. Sorun şimdi başlıyordu. O andan itibaren Bayram sessizdi. Bir tür savunma çeşidi.

Media sütünün içildiğini görünce telaşla odaya girdi.

“Amanin Alaattin sütümü içmişler.”

Alaattin “İçerse içsinler. Ya Nuri İçti ya diğerleri.”

Bayram tedirgindi. Hiç haylazlık yapmamıştı. On altı yaşındaydı. Artık her şey farklıydı. Sütü kendinin içtiği bilinirse itibarı zayıflayacak, bir daha tek başına ne misafirliğe gelebilecek, ne de onlardan harçlık alabilecekti.

İçilen süt telefon ile Bayram’ın annesinin ve babasının kulağına kadar gitti.

Bayram telefonda “Vallahi billahi ben içmedim anne.” Diye söylendi durdu.

O andan itibaren Media torununa sordu durdu. “Ak Bayram sütü sen mi içtin doğru söyle?”

Bayram suçunu yine inkar etti.

Öğleye doğruydu. Media börek yapmıştı. Onu erzak odasına kilitlemişti. Börek akşam yenecekti. Az sonra Media telaşla odaya girdi.

“Alaattin şimdi de böreği yemişler.”

Alaattin “Yakındığın şeye bak. Süt içmek içindir. Börek yemek içindir. Sütte börekte aç olanın midesine girmiştir. Yani yaptığın şeyler hiç boşa gitmiyor.”

Media ne diyeceğini bilemedi. “Bir yakalarsam onu kulağından tavana asacağım.” Diye söylenerek odadan çıktı.

Az sonra içeriye Bünyamin girdi. Ardından Media.

Bünyamin “Anne senin böreği kim yedi biliyor musun. Durdu. Devam etti. Böreği yiyen sütü içen gibi yaptı. Biri hortumla penceredeki delikten sütü içti. Başka biri değneğin ucuna çatal bağlayarak börek yedi. Hepsi bu.”

Media “Bir daha hayatta pencere kenarına bir şey koyman. Bir daha mı. Tövbe.”


Tuna M. Yaşar
 

 
Toplam blog
: 235
: 350
Kayıt tarihi
: 14.09.10
 
 

1973 Karabük doğumluyum. Üniversite uluslararası İlişkiler mezunuyum. Arkeoloji ve okültizm ilgi al..