PKK'lı gençlerimizi kazanalım mı, yoksa başımıza bela mı edelim?

Bugünkü blog yazıma ‘sil baştan’ PKK Terör Örgütü, Terörist Başı ve PKK Terör Örgütü Üyesi’nin bu savaşta, mücadelede veya iç savaş içinde konumunu belirlemeye ve çözüm üretmeye çabaladım.

BDP Grup Başkanvekili Pervin Buldan, Meclis’te düzenlediği basın toplantısında, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın BDP’ye yönelik “Gençlerin dağa çıkmasını teşvik ediyorlar” suçlamasına “Dağa çıkan insanlarımız savaşı kışkırtacak eylemler yapmadı. Dağdaki insanları kışkırtma, onları dağdan indirmenin yollarını bul” diye yanıt verdi.

Buldan şöyle devam etti.”Sayın Öcalan’ın  yapacağı çağrının da dağdaki insanları etkileyeceğini artık Başbakan’ın da çok iyi bilmesi gerektiğini düşünüyorum."

Şimdi ‘eğri oturalım, doğru konuşalım; 29 yıldır T.C.Devleti’ne karşı koymuş PKK’lı teröristlerin her biri T.C. vatandaşı olarak birer T.C. vatandaşı, anne/babanın oğlu/kızıdır.

Çözüm sürecinin; şimdiki tarafları olan T.C. Hükümeti, BDP, İmralı ve Kandil tarafından PKK Gençleri’ni topluma kazandırmak, ailelerine kavuşturmak amaçlı ortaya konulmuş hiçbir ‘proje,’  ‘işbirliği’ veya hiç olmazsa, ‘kuru vaat’ bulunmamaktadır. 

Tüm taraflar; Türk veya Kürt ‘irade’ çoğunluğu Kürt’lerden oluşan terörist gençlerin sosyolojik, psikolojik, politik ve ekonomik geleceğini güvence altına alan bir çalışma veya girişimin içinde değildir.

Geçen yıl BDP Başkanvekili Fatma Buldan Başbakan Erdoğan’a “terörist gençleri veliderlerini dağdan indirmenin yollarını bul” derken; çözüm sürecinde hiçbir somut öneri sunamayan ‘tarafları’ nasıl ‘samimi’ bulabilirim ki?

29 yıldır kendine ‘emir kulu’ olan, ‘öl deyince ölen’ birer robot haline gelmiş, çoğu psikolojik dengesini yitirmiş, lise ve/veya üniversite eğitiminden alıkonmuş terörist Kürt Gençliği’ni Abdullah Öcalan ise hiç mi hiç düşünmüyordu.    

‘90’lı yıllara dönersek; Abdullah Öcalan’ın ‘düşün yetisi’ şüphe götürürken, dengesiz psikolojik yapısı ve ‘ahlaki değerlerden’uzaklaşan ‘karakteri’ ne oldu da 2000’li yıllarda değişime mi uğradı?

Bence, hatta çoğumuzca Hayır!..

T.C. Hükümeti ve Başbakan Erdoğan  nasıl oluyor da  ‘taraf olarak’  Abdullah Öcalan’a güven duyabiliyor?

Silah bırakmak amacıyla Çukurca ilçesinin geçitlerinden çıkan PKK Terör Örgütü’nün Kuzey Irak Kürdistan topraklarında alacakları olası ‘askeri eğitim, T.C. Devleti’ne karşı oluşturulmuş her an hazır çok amaçlı yüksek risk oluşturmaktadır.

Çok amaçlı yüksek risk, ülkenin içinde bulunduğu ‘zayıf günlerinde’ ‘iç savaşa’ neden olabileceği gibi, komşularımız olan ‘dış güçler’ için de ‘lojistik destek’ oluşturmaktadır.

Çözüm sürecine karşı olan bir Milliyet Blog yazarı olarak bende uyanan ve ortaya çıkan ‘fikir kavramını’ ‘uygulanabilir proje’ olarak çorbada tuzum olması dileğiyle Başbakanım Recep Tayyip Erdoğan ve sizlerle paylaşmak istiyorum

Benim önerim; PKK Terör Örgütü’nün yöneticileri tarafından TSK Birlikleri’nde oluşturulacak çözüm süreci temsilcilerine ‘imza’ karşılığında teslim edilecek olan ‘her türlü silah’ ‘TSK Sistemine’ girilecektir.

Şu anda T.C. 61. Dönem Erdoğan Hükümeti, 200.000 mertebesinde Suriyeli mülteciye ve kamplarda 1.5 yıl içinde dünyaya gelen 3.000’e yakın bebeğe, 27.000 Suriyeli çocuğa bakabilirken ve hatta eğitim verebilirken; 2.000 – 3.000 PKK’lıyı da rehabilitasyon merkezlerinde   iyileştirmek  ve topluma kazandırmanın mümkün olacağına inancım tamdır.

Sonuç olarak :

- Aile veSosyal Planlama Bakanlığı yapısında oluşturulacak Rehabilitasyon Merkezleri’nde ailelerinin de ‘işbirliği’ içinde ‘yaş gruplarına’ göre PKK’lılar eğitilerek, iyileştirilecek ve topluma kazandırılacaktır.

- ‘Toplumsal barış’ ve ‘etnik kardeşliğe’ katkıda bulunurken;

- Sosyo - psikolojik anlamda sıcak iklimin oluşmasına neden olacak,

- ‘potansiyel düşman’ ortadan kalkacaktır.

- Böylece silah ve teçhizat da ‘korkulu rüya’ olmaktan çıkacak,

- Ayrıca TSK yapısı içinde değerlendirilecektir.

10.05.2013, Türkiye