Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Mayıs '16

 
Kategori
Üniversiteler
 

Psikoloji bölümü neden popüler?

Üniversite tercihlerinde Psikoloji bölümü hiç bir bölümün olmadığı kadar popüler. Bu bölümü okumak isteyen öğrenci sayısı ve bu bölümü tercih etme nedenleri, bilimsel bir yargıya ulaşmamı sağlayacak kadar net değil. Ancak incelediğim bir üniversite başvuru profilinden ve kişisel gözlemlerimden hareketle şunu söyleyebilirim: Puan türü uygun olan öğrencilerin büyük çoğunluğu Psikoloji bölümünde okumak istiyor.
 
Bu durumu nasıl açıklamak gerekir? Bunun görünen iki açıklamasından biri, Psikoloji bölümünün iş bulma konusunda diğer bölümlere oranla daha şanslı olduğu, öğrencilerin de faydacı kaygılarla bu bölüme yöneldiği ve bölümün popülaritesinin arttığı yönünde.
 
İkinci neden de toplumun, özellikle o yaş grubunun bir sürü psikolojisiyle hareket ettiği ve grupta bilinçli birkaç bireyin yönelmesiyle, tüm grubun bu bölüme yöneldiği ve dolayısıyla bölümün tercih edilirliğinin arttığı şeklinde.
 
Bu iki açıklamanın Psikoloji bölümünün yoğun olarak tercih edilmesinde mutlaka etkisi vardır. Bunun yanında maliyeti düşük olduğu için özellikle özel üniversitelerin Psikoloji bölümlerini teşvik etmesi ya da dizi filmlerde sunulan psikologlarla ilgili algı da etkili olabilir. Ancak sosyal olayları tek bir sebebe bağlamak doğru değildir. Psikolojiye olan rağbetin iş bulma ve sürü psikolojisinin dışında başka nedenleri de var.
 
Toplumu sadece bir birey olarak ele alalım. Birey iş bulma, para kazanma gibi nedenlerden dolayı belli hedeflere yönelebilir. Ancak bireyin diğer davranışlarının da bir anlamı vardır. Hatta bireyin bilinçsizce yaptığı davranışlar bile doğru okunduğunda birey hakkında değerli ipuçları sunar. Hillary Clinton’un 2001’de senatör olarak seçildiğinde “Beni senatör olarak seçtiğiniz için teşekkür ederim” cümlesinde dilinin sürçmesi ve senatör yerine başkan demesi anlamsız bir söz değildir. Aynı şekilde bugünlerde Geçici Meclis Başkanı olan Deniz Baykal’ın “Geçici Genel Başkanınız” demesi de basit bir ağız alışkanlığıyla açıklanamaz. Sürçmeler her iki durumda da öznelerin ruh hâlleri, planları hakkında yabana atılmayacak ipuçları içermektedir.
 
Bu kadar çok öğrencinin Psikoloji bölümünü tercih etmesinde yukarıdaki nedenlerin yanında şunların da etkisi var:
 
İletişim Problemleri: İronik bir şekilde, iletişim araçları geliştikçe iletişim problemlerimiz artıyor. İnsanlık tarihinde fiziksel olarak insanların birbirine bu kadar yakın, ancak ruh olarak bu kadar uzak olduğu bir çağ belki de yaşanmamıştır. Evimizin altında, üstünde, sağında, solunda başka evler var, ancak her daim kapısını çalabileceğimiz bir komşumuz yok. Onlarca insanın olduğu araçlarda seyahat ediyoruz, ancak çoğu zaman saatlerce süren yolculuklarda yanımızdakilerle tek bir kelime konuşmuyoruz. Aynı evin içinde televizyonun ayırdığı aile bireyleri, akıllı telefonlarla iyice birbirinden uzaklaştı. Hatta bir zamanlar eleştirilen televizyon seyretmek, bir aile etkinliği hâline geldi. Şehirleşme, çalışma tarzları, yeni alışkanlıklar, kapitalizmin insana dayattığı zaman geçirme usulleri, bir cemaate, bir gruba ait olamama iletişim problemlerini daha da artırıyor.
 
Metafiziğin Geriye Çekilmesi: Edebiyat kuramcısı Terry Eagleton, Avrupa’da, özellikle İngiltere’de edebiyatın yükselişini değerlendirirken, edebiyatın yükselişiyle dinin toplumdaki önemini kaybetmesi arasında bir korelasyonun olduğunu iddia eder. Buna göre kilisede ilahi okuyarak bir coşkunluk, metafizik tatmin yaşayan birey aynı ihtiyacı şiirle, edebiyatla karşılamaktadır.  Meydanlardaki kuru gürültünün aksine istatistikler, toplumumuzdaki dindarlığın zayıfladığını göstermektedir. İnsanlar artık kendilerini, eşyayı anlamlandırmak için dine başvurmuyorlar. Oysa anlamlandırma insanın asli ihtiyaçlarından.  Öğrenciler bir anlam oluşturmak, neyi, niye yapıyoruz sorusunun cevabını bulmak için ya da bulacaklarını düşündüklerinden Psikolojiye yöneliyorlar. 
 
Dini kurumların büyük ölçüde bozulmaya ve siyasallaşmaya tâbi olduğu bir dönemdeyiz. Geniş ailesini kaybeden, büyük şehirde ve paranın dayattığı hayat tarzında yalnızlaşan birey sorularına cevap bulmak için artık dine yönelmiyor. Din onun için çoğunlukla dini uhdesine almış ve suiistimal eden bireyler nedeniyle bir ilham, anlam ve yaşam kaynağı değil. Batı’nın 19. yüzyılda, birtakım Türk aydınlarının da 20. yüzyılda yaşadığını geniş kitleler, şimdilerde yaşıyor.
 
Makinaya Aşırı Vurgu: Ülkemizde ya da çok sayıda geri kalmış ülkede uzun yıllar makinaya aşırı vurgu yapıldı. Bunun meslek düzlemindeki karşılığı mühendisliktir. Bir akıllı telefonun ya da arabanın özelliklerinin saatlerce konuşulması, yazılıp çizilmesi bir reaksiyon oluşturuyor. Yürüyen bir robotu takdir ettiğimiz, hayretle karşıladığımız hâlde yürüyen bir insan karşısında hiç bir hayret ya da hayranlık duymuyoruz. Oysa insan en karmaşık makinadan bile daha karmaşık ve mükemmel. Psikoloji bölümüne olan ilginin makinanın yüceltilmesine bir tepki olması da muhtemel.
 
Şehirleşme: Ülkemizin büyük bir bölümü yeni kurulan şehirlerde ya da şehirimsi yapılarda yaşıyor. Bu yapıların bir özelliği geleneksel kurumların olmaması.  Yeni yapıda ailenin ya da bireyin problemlerini çözebilecek geniş aile, komşu, imam, ebe, muhtar, öğretmen yok.  Bireyler problemler karşısında tek başlarına kalıyorlar. Geleneksel toplumun problem çözme anlamında sunduğu imkânlar şehirlerde yok.  Hatta şehirde, stres, uzun çalışma saatleri, dayanacak bir yakın yokluğu gibi nedenlerle problemler daha da artıyor.
 
Toplumsal Travmalar: İnsanların meslek seçiminde, yaşadıklarının büyük payı vardır. Ailede uzun süreli hastası olan, doktor olmak isteyebilir; haksızlığa uğradığını düşünen, avukat olmak isteyebilir; devlet memurunun çocukları yine devlet memur olmak isteyebilir. Ülkemizdeki öğrenciler de çok sayıda travma yaşıyorlar: Büyük şehirde birkaç yıl yaşamak, paranın ve Batı’nın ezici üstünlüğünü tecrübe etmek, çok az istisna dışında herhangi bir okulda bir yıl okumak, devlet dairesinde iş yapmak, babanızın oy verdiği bir parti ya da kardeşinizin çay içmeye gittiği bir cemaat hakkında söylenen korkunç iddiaları duymak, dünya gücüyüz palavrasıyla egonuz şişerken kırmızı ışıkta dilenen Suriyeli çocukları görmek birer travmadır.
 
Öğrenciler iletişimsizlikten bunalıyor, sorularına cevap bulmak, olaylara ve eşyaya anlam vermek, yalnızlıklarından kurtulmak istiyor. Aynı şekilde makinaya yapılan aşırı vurgudan rahatsız oluyor ve çevresindekilerin ve kendinin yaşadığı travmaları sağaltmak, iyileştirmek istiyor. Psikolojiye olan ilgi başta saydığımız nedenlerin yanında, insanı anlama, insana dönme çabasının bir sonucudur. Gençler, dengesi bozulan bireyi ve toplumu Psikoloji okuyarak, orada insanı anlayarak ve belki derdine çare bularak düzelteceklerini düşünüyorlar. 
 
Toplam blog
: 5
: 146
Kayıt tarihi
: 11.05.16
 
 

Lisansını Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesinde, Yüksek Lisansını ABD Ohio State..