Putinopat!...

Bizde bir laf vardır, malum; bir adamı tanımak için ya onunla bir yolculuğa çıkacaksın ya da bir alış verişte bulunacaksın... Ancak o zaman kişinin ne mal olduğunu anlarsın...

Rusya'nın Sovyet artığı KGB kökenli başkanı Putin için de böyle oldu... Uzaktan bakınca bayağı bir devlet "adamı" gözüküyordu... Bizim Kemal Sunal'ın kabadayı filmlerindeki gibi omuzlarını düşürerek efelik görüntüsü verse de, yine de ülkesini toparlama adına adamdan sayıyorduk muhteremi...

Hatta, Batılı ittifaka karşı "dik duruşu" ile bir tür sempatimizi de kazanmıştı. Nihayet söz konusu olan komşumuzdu. Her ne kadar tarihteki komşuluklarından bir hayır görmediysek de komşu komşudur diyip aramızda bir hukuk olduğunu varsayıyorduk...

Bu cümleden olarak tüm Avrupa, Putin'in Rusyasına yaptırımlar uygularken biz uygulamadık... Cumhurbaşkanının ifadesiyle: Bunlar bizim stratejik ortağımızdır, komşumuzdur, dedik...

Ama, girişte ifade ettiğim gibi, adamın "adamlığı" böyle kriz zamanlarında ortaya çıkıyor. Putin efeliği abartıp da Suriye'de boy gösterdikten sonra, komşuluk hukukunu çiğnemişti zaten.

Ama işi orada da bırakmadı, Türkiye'nin sınır noktasında sivrisinek misali uçuşlar yaparak tahrik etti...Bunu da belli bir kasıtla yaptı... Zalim Esed'in zulmünden güç devşirmek istedi... Putin'in bu halini "Putin nasıl Gollum oldu" başlıklı yazımda dile getirmiştim.

http://blog.milliyet.com.tr/putin--nasil--gollum--oldu-/Blog/?BlogNo=515190

Ama, zaman geçtikçe Putin'in gerçekten de bir psikopat olduğu ortaya çıkıyor: Hem suçlu, hem güçlü... Üstelik de bunu doğal hakkı kabul ediyor... Hala Türkiye'yi tehdit ediyor... İş adamlarına esir muamelesi yapıyor, spor karşılaşmalarından çekiliyor....

Oyuncağı elinden alınmış şımarık veletler gibi, kendini tehlikeye düşürecek kaprisler yapıyor... Bununla kalmıyor; tüm silahlı unsurlarıyla Suriye'ye yükleniyor... Hem sınırlarımızda geziyor, hem Türkmen kardeşlerimizi bombalıyor, hem de bizim ona "ihanetimizden" söz ediyor.

Buna psikopatlik demek de yetmez; yeni bir ifadeyle "Putinopatlık" demek lazım... Yok, domatesle kalmazmış da yok bizi pişman edecekmiş de... Bir devlet adamı bir yana sıradan bir "adama" bile yakışmayan süflilikler...

Bizim Başbakan Davutoğlu söylüyor: Sen Ukrayna'da cirit atarken biz Ukrayna'nın daveti ile oralara gelsek, uçaklarımızı uçursak ne derdin?... Herhalde hoşnut kalmazdın!

Ama asıl suç Putin efendinin değil... Asıl suç o Kırım'da, Ukrayna'da, Çeçenistan'da pervasız işler yaparken, iki kızının istikbalinden başka bir kaygısı olmayan Obama'nın uzaktan seyretmesinde...

Hani bunu ABD'nin buralarda gezmesini isteyen biri olduğum için söylemiyorum... Ne var ki, günümüzün "kahrolası konjonktüründe" bir zalimin başka bir zalim eliyle durdurulması gerekiyor.

ABD Başkanı Obama'nın "uyuzluğu" Putin'i öylesine şımarttı ki, gerçektende kendinde büyük güçler vehmetmeye başladı... Böyle Putinokopatlar tehlikelidir... Amma sonunda mutlaka kendi başlarını da yerler.

Bizim devlet adamlarımızın onca alttan almasına ve krizi diplomatik usullerle çözmeye çalışmak istemesine rağmen, kuyruğu dik tutan Putin, sonunda kuyruğunu bırakıp kaçacak...

Kaçacak da, gitmeden önce başımıza işler açmaz inşallah... Umuyoruz ki, Rusya'da hala aklı başında bir kaç "adam" kalmıştır da bu Putinopat'ın aklını başına getirirler.

Putin'in kuru gürültüsü bir yana Türkiye, Rus uçağını düşürerek uluslararası devletler liginde bir basamak daha yükselmiştir... Artık kimse, Türkiye'yi eli kolu bağlı "peyk" ülke olarak göremeyecektir.

Türkiye'nin bu hamlesi, bölgedeki Türkiye müttefiklerine daha bir güven, düşmanlarına da Türkiyeyi hesaba katmadan iş yapmama korkusunu vermiştir...

Domatasti soğandı, patlıcandı önemli değil...