Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Nisan '12

 
Kategori
Siyaset
 

Raskolnikov'un ve insanoğlunun hikayesi...

Raskolnikov'un ve insanoğlunun hikayesi...
 

Dostoyevski’nin “Suç ve Ceza” romanında “esas oğlan” Raskolnikov, yaşlı bir kadını ve onunla birlikte yaşayan kız kardeşini öldürür… Ve sonra onların altınlarını çalar. “Yaşlı kadın kötü biriydi, tefeciydi, zengin ama cimriydi. Kız kardeşini ise öldürmek zorunda kalmıştı. Cinayeti görmüştü çünkü o.”

Okur, kitabın sayfaları devrildikçe “esas oğlan” Raskolnikov’u, roman kahramanına dönüştürmeye ve dönüştürdükçe onu sevmeye başlar. Onunla birlikte heyecanlanır, onunla birlikte yakalanma korkusu yaşar. Sıkıntılarını, heyecanlarını, korkularını paylaşır, işi suç ortaklığına kadar vardırır, fakat onun vicdan azabından hiç pay almaz.

Yakın, uzak ve çok uzak geçmiş, Raskolnikov’un bu hikâyesine benzer hikâyelerle doludur aslında. Mesela “iyi ” olduğunu düşünen bir grup insan “kötü olan, hem de toprağı olan” başka bir grup insana karşı savaş açar. “Kötülerin” bir kısmı öldürülür. "Kötülerin akrabası oldukları için" diğer bir kısmı da öldürülür. Kalanlara ve topraklara el konulur. Benzemeyen tarafı da vardır elbette. Mesela, hayali Raskolnikov bu yaptığından vicdan azabı duyar, insanlar ise bu yaptıklarından gurur duyar... Ve bu gururu kuşaklar boyu taşırlar.

“Öldürdüğü o kadınların akrabaları, Raskolnikov’un kapısına dayanır ve almış olduğu altınları geri ister. Fakat aradan zaman geçmiş ve Raskolnikov altınların mazisini unutmuştur. Onları sahiplenmiş ve canından bir parça yapmıştır. Kanının son damlasına kadar onları savunacaktır...

Ve çatışma başlar; Raskolnikov vurulur, diğerleri ölür, altınlar kimselere yar olmaz.”

Dostoyevski’nin bu romanına böyle bir ekleme yapılmış olsa, roman ne hale gelir?...

İnsanlık tarihi de bu haldedir aslında. İsyanlar tarihinin gerçek hikâyesi budur yani. Bütün o derin analizler, gerekçe üretme çabaları, anlamlandırma çalışmaları mesleki bir faaliyettir.

Tarihte, uzakta kalmış acı olaylar, hayali bir romanmış gibi okunabiliyor ve bu olayların sorumlusu olan insanlar bir roman kahramanı gibi görülebiliyor. Bir roman kahramanına gösterilebilecek tolerans onlara da gösteriliyor tabii. Onların günahlarını paylaşmış olmakta bir beis görülmüyor. Belki o kahramanların da Raskolnikov gibi vicdan azabı vardı. Ama o vicdan azaplarından da pek kimse pay almıyor.

Raskolnikov, sokakta düşünceli bir halde yürürken, birisinin “Katil!” seslenişle irkilir. Raskolnikov ve okur buz keser! “Yakalandık!” korkusu elbette… Fakat okur, bu korkunun yanında, kahramanına “katil” denilmesinden de rahatsızlık duyar.

"İşgal etmiş" veya "dikte etmiş" zaman geçmiş, kahramanlaştırılmış ve hatta bununla yetinilmeyip kutsallaştırılmış insanlara “işgalci” denilmesinden “diktatör” denilmesinden rahatsızlık duyulur. Fakat her grup sırf kendi kutsalı söz konusu olduğunda "Bu konuda hassasım!" tepkisini gösterir. Diğer grubun, liderine, kahramanına, kutsalına her şey söylenebilir yani.

 
Toplam blog
: 62
: 577
Kayıt tarihi
: 12.09.11
 
 

1963 Rize doğumluyum. İlkokulu Rize'de, ortaokulu Üsküdar'da okudum. Elektrik Teknik Bilimler kur..