Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Nisan '19

 
Kategori
İlişkiler
 

Realite Tecrübelerim…

Önce bünyemizde madde ve maneviyat birbiriyle karışmış hissediyoruz. Madde dünyası gölgesinde çalışmasını beklediğimiz bir maneviyatla karşılaşıyoruz. Maneviyatla ilgili kökten gelen, DNA’mıza kaydolmuş bilgiler aslında bizi maddi dünyada bir kaosa getirir. İnandığımızı sandığımız her şey, aslında bir süre sonra içimizde putlaşır. Zihin kalbin önüne geçmek için daima tüm duyguları madde dünyasında bir neden ve sonuca bağlar ve otomatikleştirir. Bu kalbe olan baskı menfaatçi yapımıza karşı çıkamayan bir kalp yaratmak içindir. Daha sonra otomatikleşen ve sabitlenen zihin tarzımızda kibir ve gurur yükselir. Ve bu duygular çevremizdeki insanları, doğayı hatta evreni küçük görmemize neden olur. Kalbe baskı yaptığımızı asla hissetmeyiz. Tüm bu maddi dünya isteklerimiz kalbimizden geldiğini zannederiz. Girdiğimiz bu döngü içerisinde önce psikolojik rahatsızlıklar başlar. Eğer psikolojik rahatsızlıkları arkaya atabilecek sağlamlıkta değilsek tamamen ölümü bekleyen psikolojik haplar kullanan, otomatik davranışlar gösteren, yarı uykulu, hep pozitif ama manevi olarak kayıp kişiler oluruz. Eğer bu psikolojik rahatsızlıkları arkaya atabilecek güçte isek evren bizim bu gücümüzü manevi dünyada kullanmamızı isteyecektir. Bu yüzden bedensel olarak hastalanırız. Bu hastalık mücadelesi sandığımız durum aslında bizim kafa yapımızı değiştirip kalbimizi ön plana almamız için bir uyarı sürecidir. Bu süreçten kalbimiz önümüzde çıkma adımını attığımız anda hastalıklarımızın hepsinin iyileşme sürecine girdiğini görürüz. Sonra otomatikleştirdiğimiz, putlaştırdığımız her şeyi bir kere daha araştırma sürecine gireriz. Bu esnada gurur ve kibir seviyemizde ciddi düşüşler olur. Bu iyi bir şeydir. Kalbimize doğru şekilde ulaşmaya başladığımız anda etrafımız hakkında daha iyi şeyler düşünmeye başlarız. Eskiden gördüğümüz çevremizdeki kötü huyları ve kötü planları yavaş yavaş görmez oluruz. Empati duygumuz oluşur ya da daha olumlu çalışmaya başlar. Çevremizdeki insanların çoğu bizimle bağını keser ya da doğal sonuçlarmış gibi görünen bir takım olaylar sonucunda ilişkilerimiz kesilir. Daha sonra yenileri gelir. Bizim yeni halimize daha uyumlularıdır yeni gelenler. Kalbimizi daha öne çıkarabileceğimiz kişilerdir onlar. Bizdeki içsel değişikliklerin tamamı mutlaka çevremize yansır ve yeni yeni çevreler oluştururuz. İyi incelemez isek bunları dünyasal sonuçlara ağlarız. Ama asla maddesel dünya nedenleri yüzünden değildir.  Olageldiğimiz yeni kalbi ve düşünsel durumumuzun yaydığı enerji nedeniyle çevrelerimiz değişir. Yeni çevre ile çok iyi anlaşır çok güzel ilişkiler kurarız. Ama zihnimiz hemen maddesel dünyaya ait olan zaman algısını devreye sokar ve uzun yıllardır tanıdığımız ama hayatımızda manevi olarak çok etkisi kalmamış insanları yenilere göre daha kıymetli ilan eder. Buradaki zihnimiz dediğimiz kısım egoizmimize zaman zaman esir düşer. Bu bilinçaltına yerleşmiş olan üstü örtülmüş eski düşüncelerimizi bilinç seviyesine çıkarmamıza yarar. İşte tam bu ve benzeri noktalarda kalbimizle görüp bu eski egoizm dolu düşüncelerimiz yakalayıp yanlış olduğunu onaylamamız gerekir. Bu egoizm dolu düşüncelerimizi sürekli yakalayıp farkında oldukça bu olumsuz düşüncelerden kurtulmak isteriz. Dünya da ki tüm kişisel gelişim öğretileri bu bilinçaltına yerleşmiş olumsuzlukları ortadan kaldırdığını iddia eder.  Evet doğrudurlar çoğu, fakat kişi kendine bu maddi dünyada ne arıyorum sorusuna gelemediği sürece bu kişisel gelişim öğretileri sadece anlık pansumandan ibarettir.  Burada önemli olan çok iyi bir terapiste gitmek hedef değildir. Nereye gidersen git kendinin iyi terapi olmanı arzulamandır. Bu sayede kendinle ilgili ilk defa manevi dünya ile ilgili bir şey arzulamış olursun. Ne mutlu sana. Bir süre sonra bir bakarsın ki kendin için arzuladıkların artarak çoğalır. Ve kalp çoktan devreden çıkmış, zihnimizin egoist tarafı tekrar devreye girmiş. Bu noktada herkes en başa döndüğünü ya da koptuğunu zanneder. Oysa bu noktada kişinin algılaması gereken yeni bir şey vardır. Her yeni bir şey algılamamızın gerektiği noktada; kişi ya en başa döndüğünü zanneder ya da kalbinden koptuğuna uzaklaştığına veya sevgisizleştiğine inanır. O anda yeni bir bilgi gelir bir şekilde. Kendin için arzuladığın şeyleri başka insanlar için arzulamak. Değişiktir bu durum. Daha önce tam anlamıyla hiç yaşamadığımız ya da en azından karşılık beklemeden yaşayacağımız bir durumdur. Ölçü karşılık beklememektir. Maddesel dünyada bu yeni durumu uygulamayı başardıkça, arzu dediğimiz kavramın değişiklik gösterdiğini görürüz.

Başka insanlar için duyduğumuz arzu ile kendimiz için duyduğumuz arzu farklıdır. Ama ikisinin de adı arzudur. Ve şunu sorgularız. Acaba maddesel dünyadaki bir hisle kendi maneviyatımızdan duyduğumuz bir his adları aynı olmasına rağmen içimizde nasıl farklılık gösterir ?.  Ve birden bire anlıyoruz ki adlandırılması aynı olmasına rağmen maddesel dünyada ve Manevi dünyada hisler farklılık gösteriyor. Gerisi tüm hislerimizi sorgulamaya kalıyor. Sevgi, nefret, ayrılık, vefa, sadakat vb.. arınmaktan yukarıda bahsetmiştim. Bu arınma süreci devam ettikçe bu hislerin gerçek anlamları da yüzümüze vuruyor. Çözemediğimiz hisler maddesel dünyada sınav olarak karşımıza çıkıyor. Bu sınavlar bizim egoizmlerimize gelen sevgiler sayesinde oluşuyor. Yani sınavları da egoizmimiz belirliyor. Aslında bu dünyada çok varlıklı olanı da hiçbir şeyi olmayanı da kendi egoizmlerine göre çeşitli sınavlarda görüyoruz. Aslında hepimizin aklına getirilmek istenen soru şu: Yaşamımın anlamı nedir? Neden bu dünyadayım ?.  bu sorular içinde canlanan kişiler birdenbire hayatlarında bir arayışa girerler. Hiç olmadıkları bir stilde davranışlarını değiştirirler. Kendilerine çeşitli deneyler yapalar. Örneğin kendine göre mantıklı olarak yaşayan insanlar aslında kendi mantıklarının esiri olduklarını görürler. Ve olduklarından farklı bir mantığa bürünürler.  Hayatları çok değişir. Çok riskli hale gelirler. Ama içsel durumları fevkalade ferahlamaya başlamıştır. Eskiden olmayan iyi hisleri elde ederler. Ve içsel olarak çok mutludurlar. İçsel olarak daha ileriye daha mutluluğa giderken maddesel hayat boş durmaz. Arınan kişinin en dipte kalmış egoizmlerini bilinçaltı kalıplarından bilince çıkartarak sınava devam eder. Artık etrafımızda oluşturduğumuz sevgi bağı sayesinde herkese kalpteki ışığımızdan bağlı olduğumuzu kavrar ve düşündüğümüz her şeyi, herkesi hissetmeye başlarız. Bu süreç aynı anda tüm evrene bağlı hissetmeye kadar gider. Sonra başka bir forma gelmeye başlarsın. Maddesel dünyada her ne kadar her insan birbirinden ayrı dursa da, kalplerimizdeki bağlar sayesinde manevi dünyada tek bir ruh olduğumuz kavrarız. Bu süreçten sonra kendimizi çok güçlü hissederiz. Artık maddi dünyada kimseye kızmamaya, nefret etmemeye, kibir göstermemeye başlarız. Herkes kendimiz olmuştur. Neden kendimize kötü davranalım ki?  Bir sonraki süreçte maddi dünyada yaşayan herkes bizim kendimizin oluşturduğu bir egoizmimiz olduğunu anlarız. Gerçek dünya kalbimizde maddi dünyadan ayrı bir şekilde yürümeye devam eder. Her şey berraklaşır. Bu noktada bu büyük ruhun üzerinde bir güç olduğunu hissederiz. Bu aslında bize sürekli akan sevgi gücüdür. Adeta ışığa yönelen böcekler gibi o büyük sevgiye doğru yöneliriz. Arada maddi dünya çelme takar. Olduğumuz formdan çıkartır bizi. Olsun ana çizgilerde ışığa doğru yaklaştığımız realitesi değişmez. Maddi dünyada   olan olaylar ve durumları artık çok daha iyi anlar ve kavrarız. Şaşıracağımız hiçbir şey kalmaz. Manevi dünyada da yaşanan süreç ve durumları anlatmayacağım. Çünkü herkesin durumu kendi arınmasına göre şekil alacaktır. Sevgiyle kalın.

Kanat YILDIRIM

 
Toplam blog
: 2
: 142
Kayıt tarihi
: 19.04.19
 
 

Biraz derin konulara ilgiliyim. Herşeyin derinine inmeyi severim. ..