Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Haziran '13

 
Kategori
Siyaset
 

Recep Tayyip Erdoğan, AKP ve Algı Yönetimi

Recep Tayyip Erdoğan, AKP ve Algı Yönetimi
 

  • Sanırım AKP’nin ve Başbakan’ın bu güne kadar en başarılı olduğu husus, toplum üzerindeki algı yönetimini başarıyla uygulamış olmalarıydı. Ne var ki takke düştü, kel göründü!
  • AKP’nin “Hiçbir şey” olmadığını Gezi Parkı direnişiyle birlikte çırılçıplak bir vaziyette gördük.
  • “AKP” diyorum, zira AKP’li vekil ve bakanlar, Başbakan sayesinde öyle bir açığa düştüler ki adeta kelle sayısından öteye hiçbir anlamlarının olmadığı ortaya çıktı.
  •  
  • Cumhurbaşkanı eylemlere ilişkin, “Gerekli mesaj alınmıştır” diyor.
  • Bakan Hüseyin Çelik, “Ne AVM’si, nereden çıkarıyorsunuz bunları?” diyor.
  • Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, “Eylemlerden gerekli mesajlar alınmıştır ve gereği yapılacaktır” diyerek toplumu itidalli olmaya çağırıyor… Ama Afrika gezisindeki Başbakan, “Hangi mesaj alınmıştır” diyerek adeta Cumhurbaşkanı ve bakanlarını ters köşeye yatırıyor.
  •  
  • Bunun anlamı gayet açıktır ve nettir.
  •  
  • AKP’de ne bakanlar, ne vekiller, nede bürokratlar… Hiç birisinin kelle sayısından öteye bir anlam taşımadıklarıdır. AKP’de tek gerçek vardır, o gerçeğin adı “Recep Tayyip Erdoğan’dır”. Kamuoyu oluşturmada, gündem yaratmada Başbakan’ın hayli becerikli olduğunu söyleyebiliriz. Başbakan’ın bu başarısında şüphesiz ki arkasına yedeklediği medya gücünü göz ardı edemeyiz. Ki Başbakan’ın yaratmış olduğu algı yönetiminde arkasında yedeklediği medya gücü önemli bir işleve sahip.
  •  
  • Peki Başbakan’ın arkasına yedeklenmiş olan bu medya gücü ne yapıyor?
  •  
  • AKP’nin son derece örgütlü ve güçlü hiyerarşi içerisinde yönetildiği algısına vurgu yapıyor.
  • Sürekli olarak AKP ve Başbakan’ın başarılı işler yaptığına ilişkin vurgular yapmak suretiyle kamuoyu üzerinde yönlendirici bir işlev üstleniyor.
  • Başbakan’ın etrafında akademisyenlerden oluşan son derece yoğun bir danışmanlar ordusu olduğuna ve bütün politikaların bu danışmanlar aracılığıyla projelendirilerek, Başbakan’ın önüne sunulup, bu projelerin paralelinde kamuoyuna mesaj verildiği savını kamuoyunun zihnine kazıyor.
  •  
  • Bunlar doğru mu?
  • Şüphesiz ki hayır!
  • Ben Başbakan’ın etrafında dişe dokunur bir danışman kadrosunun olduğunu düşünmüyorum. Zira şu son yaşanan olaylar örnektir, hangi danışman ordusu şu gelinen noktada Başbakan’ın izlemiş olduğu stratejilerin doğru olduğunu iddia edebilir?
  • Daha yakın zamana gidin ve Başbakan’ın izlemiş olduğu politikaları bir bir masaya yatırın... Her bir politikasının adeta birer felaket olduğuna tanık olacaksınız.
  •  
  • Alın size örnekler;
  •  
  • Bedelli askerlik konusunda birbirine taban tabana zıt bir şekilde söyledikleri… Tarihin birisinde bedelli askerliğe kati olarak karşı olduğunu ve hiçbir koşulda bedelli askerlikle ilgili yasal bir düzenleme yapılmayacağını söylüyor, keser dönüyor, sap dönüyor bir bakıyorsunuz hesap dönmüş, Başbakan bedelli askerlik müjdesi veriyor.
  •  
  • Şu yapılanın stratejik bir çizgi olduğunu ileri sürmek mümkün mü? Yoksa tümüyle pragmatist bir kişilik örneği mi?
  •  
  • Bir başka husus, kürtaj yasağı!
  •  
  • Sağda solda günlerce kürtajın yasaklanmasına ilişkin kelamlar etmedi mi Başbakan? Karşısına aldığı gazetecilere, “Ben anne rahmine düşmüş bebeğin de yaşam hakkını savunuyorum” demedi mi? Peki Başbakan’ın kürtaj karşıtlığına ne oldu? Kamuoyundan tepki gelince Başbakan vaziyetin üstünü örttü ve tabir bu ya, konunun üzerini kapatmaya gitti.
  •  
  • Kürtaj yasağına ilişkin kamuoyunun nabzının ne olduğunu anlamak için danışman kadrosuna mı ihtiyaç var? Bu nasıl bir danışman kadrosu ki kamuoyundan destek görmeyecek absürd bir yasağı kamuoyunda dillendirebiliyor Başbakan?
  •  
  • Alın size 4+4+4 eğitim yasası.
  •  
  • “Bu yasanın bilimsel bir içeriği vardır” diyebilecek bir babayiğit var mı? Bu nasıl bir Milli Eğitim politikasıdır ki 28 Şubatçılar dahi sekiz yıllık eğitim sistemini hayata geçirirken aylarca kamuoyunun gözleri önünde konun uzmanlarıyla tartışma yürüttüler. Oysa bakıyoruz demokrasi lafını ağzından düşürtmeyen Başbakan, 4+4+4 eğitim sistemine ilişkin tartışmaları hepi topu üç aylık bir zaman dilimine sığdırıyor ve konunun uzmanlarının görüşlerine dahi başvurmuyor. Ortaya ucube bir eğitim yasası çıkıyor ve püsküllü belasıyla birlikte toplumun önüne acı soslu olarak sunuluyor.
  •  
  • Hadi bir babayiğit çıkıp da mevcut şu zırva eğitim yasasını savunsun! Yeni eğitim sistemine ilişkin en feci tepkilerin AKP tabanından geldiğini de buraya not edelim.
  • Alın size Başbakan’ın danışmanlarınca hazırlanan eğitim yasası, tabi yersen!
  •  
  • Şu grip aşısı mevzuunu hatırlayın… O günlerde yaşanan rezaleti buraya tekrar not edelim.
  • Sağlık Bakanlığı grip aşısı ithal ediyor ve vatandaşı grip aşısı olmaya teşvik ediyor… Bu teşvikin başarıya ulaşması için Sağlık Bakanlığı, Cumhurbaşkanı ve Başbakan’ın aşı olmasını istiyor. Başbakan’ın, dönemin sağlık bakanı Recep Akdağ’a attığı fırçayı hatırlayın. Sonrası malumunuz, hükümet revizyonunda kızağa çekilen bakanlardan birisi de Recep Akdağ olmuştu.
  •  
  • Şimdi bunun neresi senkronize bir ülke yönetimidir? Hükümetteki yalın bir uyumsuzluğun, birbirlerinden habersiz olmalarının bir sonucuydu grip aşısı mevzuu…
  •  
  • Devam edelim…
  •  
  • Başbakan daha altı yedi ay öncesine kadar BDP’li vekilleri şeytanlaştırmadı mı? BDP’li vekillere söylemediği kalmadı. Öcalan için her ağzını açtığında binbir tane laf sıralıyordu. İdam sehpası kurmaktan bahsediyor, BDP’li vekillerin fezlekelerinin mecliste görüşmeye açılacağı sinyallerini veriyordu.
  •  
  • Sonuç malumunuz… Daha konuşmaların yankıları kulaklarımızda çınlarken, bir baktık ki her ne olduysa Başbakan bütün söylediklerini yemiş yutmuş, tam aksi yönde bir politika izler noktaya gelmiş. Akşamdan sabaha birbirine taban tabana zıt bir noktaya düşmek tam da Başbakan’ın düştüğü duruma örnektir.
  •  
  • Kürt Sorununa ilişkin çözüm sürecine girilmesinde eleştireceğimiz bir şey yok da, be kardeşim öncesinde bu kadar esip gürlemeler, sonrada tükürdüğünü yalamalar neyin nesi? Kürtler bir yanda, bu ülkenin insanları, Başbakan’ın seçmen tabanı ağzından çıkacak hangi lafa güvenecek. Bu kadar kıvırtmalar, söylediklerinden daha üzerinden birkaç gün geçmeden çark etmeler… Doğrusunu isterseniz laf yeme, yutma, inkâr hususlarında Recep Tayyip Erdoğan, Demirel ve Özal’a bile rahmet okuttu.
  •  
  • Dış politikanın nasıl iflas ettiğini izledik. Oysa Ahmet Davutoğlu dışişleri bakanı olmadan önce Başbakan’ın dış politika danışmanı olarak biliniyordu ve güya bu görevinde hayli başarılı olmuştu. Kamuoyunda böyle bir algı yaratıldı ve bir süre sonra Ahmet Davutoğlu dışişleri bakanı oldu. Şu dış politikanın gelmiş olduğu noktada hazeden tek bir tane yurdum insanı var mıdır? “Komşularla sıfır sorun”diye yola çıktılar, sorunumuz olmayan tek bir tane komşu kalmadı. Bu mudur danışmanlar nezdinde, uzmanlar nezdinde yürütülen dış politika?
  •  
  • Başbakan’ı biraz olsun mercek altına aldığınızda karşınıza o denli absürd denebilecek düzeyde politikalar çıkıyor ki evlere şenlik düzeyde... Ne var ki Başbakan’ın bunca çelişkisini açığa çıkartan yazılar yayınlanmasına karşın, arkasına yedeklediği medya gücünün köşe kadıları, Başbakan’ın absürdlüklerini eleştirenleri anında itibarsızlaştırma çabasına girişiyorlar. Özellikle Engin Ardıç başta olmak üzere, Emre Aköz, Ahmet Kekeç, Salih Tuna, Rasim Kütahyalı, Nagehan Alçı gibi isimlerin istisnasız olarak tüm yazı ve konuşmalarında izledikleri yöntem, sürekli olarak birilerini hedef göstertmek, birileriyle dalga geçmek şeklinde tezahür eden itibarsızlaştırma yazılarıdır. Bir başka yazar grubu ise ağırlıklı olarak kamuoyunda liberal olduğu söylenen çevrelerdir ki bu çevrelerden sanırım Başbakan’ın arkasında duran bir tek Etyen Mahçupyan kaldı. Hemen hemen bütün bir liberal çevre uzun zamandan beri Başbakan’ı sıkı sıkıya eleştirmekle meşgul…
  •  
  • Yani demem o ki Başbakan’ın yanında, etrafında dişe dokunur bir danışman kadrosundan ziyade, ardına yedeklenmiş, çirkefe bulaşmış bir medya korosu var. Başbakan bu güne kadar bu koro sayesinde buralara gelebildi. Bundan sonrası için yolun tıkalı olduğu alenen görünüyor.  Dikkat buyurunuz, itibarsızlaştırmaya dönük bahse konu olan medya korosundaki isimlerin AKP tabanı dahil, toplumun hiçbir kesiminde zerre olsun itibarı yoktur.
  •  
  • Şu ana kadar AKP denen parti, Başbakan sayesinde var olan bir partiydi. Başbakan’da ardına yedeklediği medya korosu sayesinde kamuoyu üzerinde etkili olabiliyordu. Bundan sonrası için belli ki deniz tükendi.
  •  
  •  
  •  
 
Toplam blog
: 1509
: 1145
Kayıt tarihi
: 07.08.07
 
 

Yazarım... Okurum... Öğrencilik yıllarımda çok yazdım... Kompozisyon derslerinde yazdım... Duvar ..