- Kategori
- Güncel
Resmi doğru okumak
Evet, uzunca bir süreçten hızlıca geçtiğimiz şu günlerde gündeme ilişkin kafamda şekillenen bazı hususları bu ilk yazımda siz değerli okuyucularımızla da paylaşmak istiyorum.
Son derece komplex bir cümle ile başladım sanırım.
Neler oluyor etrafımızda şöyle bir hatırlayalım, ve naçizane yorumlayalım.
Bir "Meksika dalgası" oluştu Ortadoğu'da tanısını tam olarak koyamadığımız. Tunus'la başladı. Mısır, Yemen, Libya derken şimdilerde de Suriye ile devam eden. Kimisi adına "Arap Baharı" diyor, kimisi "ABD ve İsrail düğmeye bastı", kimisi, "Ortadoğu halkı gerçekleri görmeye başladı" diyor. Kimisi de "Mezhep Çatışması". Farklı yorumlayanlar da mevcut tabii ki. Ancak, kimse neler olup-bittiğini tam olarak anlamış değil. Herkes kendi dağarcığında görebildiği ve öğrenebildiği ölçüde yorumluyor etrafındaki olup-biteni. Ben de naçizane fazlasını bilmiyorum. Ancak, gördüklerimi yorumlayabilmek adına birşeyler söyleyebilirim.
Birçok insanın tüm bu süreçleri farklı yorumlamasının birçok nedeni var elbette. Yukarıda bahsettiğim her bir unsurun harmanlanmış hali ile de gelişmiş olabilir tüm bu gerilim. Fakat, Ortadoğu'yu şekillendirmek isteyen bir takım güçlerin olduğu da aşikâr. Kimi kastettiğimi hemen anladınız sanırım. Evet, Ortadoğu'nun ve hatta dünyanın jandarmalığına soyunan ABD 'den ve dolayısı ile etrafındaki Türkiye de dahil müttefik ve "dost" ülkelerinden. Şunu herkes çok iyi biliyor ki, ABD, bölgeye demokrasi, huzur getireceğim vaadiyle başlattığı Irak Körfez Harekatı'ndan itibaren, Ortadoğu'nun petrollerine göz dikmiş durumda. Bunu bilmeyen yok. Sorun da aslında burada başlıyor. Herkes neyin ne olduğunu biliyor, ama elden birşey gelmediği için gerçeği bu şekliyle kabul ediyor, etmek zorunda kalıyor. Sonrasında da, Afganistan ile başlayan, ve halen devam eden bir savaş var ortada Taliban rejimine karşı. Öyle ki, Taliban halkı Afganistan'ın gerçek halkı ve kendi ülkelerinde ABD ile savaştığı için terörist olarak itham ediliyorlar. Asıl teröristlerse, modern insansız hava taşıtları ile bombalar yağdıran, "lazer silahlarını" ilk kez gerçek halk üzerinde deneyen ve bu yolla test eden, girdiği ülkelerdeki kadınlara tecavüz eden, kişilikleriyle ve müslümanlıklarıyla dalga geçip kamera karşısında pozlar veren ve bunları paylaşmaktan çekinmeyen "modern" teröristler.
Bu zayıf ülkelerdeki yönetimin iyiliğini-kötülüğünü, yeterliliğini-yetersizliğini tartışmıyorum. Bu noktada birşey söylemem mümkün değil. Ama, bana göre bir ülkede sorun varsa, bu sorun ülkenin kendisinin ama uzlaşarak, ama savaşarak çözmesi gereken ülke içi bir mesele olmalıdır. Eğer, çözüm sağlanamıorsa da, Birleşmiş Milletler'in ortak hareketiyle çözüme gidilmelidir. Ama, bugün görüyoruz ki "Birleşmiş Milletler" sadece kağıt üstünde. ABD 'nin aldığı herhangi bir kararı doğrudan kendi başına kullanarak hareket ettiğini gördük. bu bağlamda en son bir Fransa örneği de vermek mümkün. Türkiye'ye danışmadan Libya'yı bombalamasında olduğu üzere. Tüm bu olaylar ve en son yaşanan gerilimler ve "dalga" lar bize gösteriyor ki, herhangi bir yerde güzü olan istediği yeri istediği şekilde yönetiyor, yönlendiriyor ve hatta ele geçiriyor. Taa Irak'ta başlayıp, bugün ki Suriye'ye kadar yaşanan süreç te bunun bir devamı. Bu aradaki sürecin tamamını takdir edersiniz ki burada anlatmam mümkün değil. Hem zaman yetmez, hem de sayfalar.
Suriye bizim ülkemizle 877km kara sınırına sahip, çok eski tarihlerden beri dost ve ilişkilerimizin sıcak olduğu, bağlarımızın güçlü olduğu bir ülke. Öyle ki, Güney Doğu'da bir çok ilde insanların Arapça konuşmakta. Uzun yıllar boyunca süregelen tarihsel, kültürel, coğrafi, politik..vb ilişkilerimiz daha bir kaç ay öncesine kadar o kadar normaldi ki. Su sorununu halletmiştik. Vizeleri kaldırıp, dost ülke pozları vermekteydik. Ancak, yaşanan son gelişmeler, bir anda çarkı ters çevirerek, gergin bir ilişki sürecine girmemize neden oldu. Neydi bu gelişmeler; "muhalif" adı verilen bir takım insanlar bir anda çeşitli olaylar çıkarıp ülkede karışıklığa neden oldular ve aniden şiddet eğilimleri göstererek hükümet aleyhinde gösteriler düzenlemeye başladılar.
Peki şimdi nedir bu? Durup-dururken aniden bu değişim, bu "isyan", bu başkaldırı neden? Hadi bunları geçtim, bu dinmeyen isyan hareketine karşı Suriye'nin gösterdiği tutum neden bizi çok ilgilendirir oldu? İyilik yapma içgüdümüzden mi? HAYIR.! Eğer, öyle olsaydı, Irak'ta bunu çoktn göstermiş olmamız gerekirdi. Ya da Afganistan'da..vb. Demek ki ortada başka bir durum var. Türkiye bir şekilde olaya müdahil olmak istiyor. Bir "Yeniden Yapılandırma" harekatı söz konusu. Ortadoğu'yu şekillendirmek isteyen güç odaklarının istediği bu çünkü. Zaten, Başbakanımız da BOP eş-başkanı olduğunu kendisi ifade etmişti. O zaman, Aristo mantığı ile düşünecek olursak, cevap çok açık. Bu bir "BOP kapsamında, Ortadoğu'yu Yeniden Şekillendirme çabaları" dır diyebiliriz. O halde, herşey bu kadar açıksa, nedir bu kadar problem? Problem şu ki, Suriye ile bağlarımız malum, gücü ve destek aldığı ülkeler de ortada (Iran, Rusya..) Direk bir müdahale söz konusu değil yani. Nasıl olacak peki?
Hemen söyleyeyim, "Bir Kılıf Uydurarak". Nasıl yani dediğinizi duyar gibiyim. Bu ülkeyi kontrol altına alabilmek için, tıpkı diğer ülkelerde yapılanlara benzer bir mazeret oluşturulmaya çalışılıyor. Beni endişelendiren kısmı ise, Türkiye'nin bu plan doğrultusunda kullanılması ve "dost" ülke olarak ilişkide bulunduğu Suriye ile ilişkilerini tamamen koparma seviyesi gelmesi. Bunu ummuyoruz tabii ki, ancak endişelerimiz var bu noktada. Global haber başlıklarındaki manşetlere bakacak olursak, Türkiye'ye bir kışkırtma, gaz verme ve Suriye üzerinde baskı oluşturulduğunu görebilirsiniz. Umarım, çok çok iyi düşünüp, ani ve zarar verici kararlar vermeden üstesinden geliriz. Ama, hedef belli, bu biline..
Herşey gönlünüzce olsun.