Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Kasım '11

 
Kategori
Sinema
 

Robin Hood’un zamana karşı versiyonu…

Robin Hood’un zamana karşı versiyonu…
 

Sinematur'un 'Zamana Karşı' yorumu!


Para biriminin ‘zaman’la eşleştiği ebedi gençlik dünyasında bile ölüm kaçınılmazdır; ‘zaman’ı satın alacak gücün yokluğunda. Evrimde güçlülerin ayakta kalacağını savunan Darwin’in kapitalizm teorisi hüküm sürer, herkese yetecek kadar ‘zaman’ olsa da! Zengin, milyonlarca yıl bozulmadan varlığını korurken; alın teriyle kazanılan zamanı iyi harcamak için koşturanlar, sıfırı tüketip terk-i mekân eyler… Ve satılmış insanların himayesinde sömürüyle güçlenenler, hükümran olur ZAMANA KARŞI sürdürülen yaşam savaşında! 

Bilim adamları nasıl olmuşsa insanları yaşlanmasını 25 yaşta sabitlemenin yolunu bulmuştur. Artık ebeveynlerle çocuklar aynı görünüme sahiptir. Tabii her nimetin bir bedeli olduğu gibi bunun da vardır ve ne yazık ki, bedel ödeyenler de daima düşük gelirlilerdir. İnsanlar, zenginlerin ‘yer’ sorununa çözüm olarak takılan ‘zaman sayaçları’ yüzünden, ölümün nefesini her an enselerinde hisseder. Dünya (Biz sadece Amerika’yı görüyor olsak da), ‘zaman dilimleri’ne ayrılmış; eskisinden daha değerli hale gelen zamanı korumak için ‘zaman bekçileri’ yaratılmıştır. ‘Zaman’ azlığından dolayı dilimler arası geçişlerin neredeyse imkânsız olduğu yaşam düzeninde şans, abartılı bir biçimde Will Salas’a güler. Yüz yıla sahip olduğu halde yaşam isteğini yitiren bir şaşkın zenginin yıllarını Salas’a armağan etmesiyle başlayan macera, ‘zenginden al-yoksula ver’ felsefesiyle sürer…

Reklam filmleriyle kariyerine başlayan Yeni Zelandalı yönetmen Andrew Niccol, ilk senaryosu ‘The Truman Show’la adım attığı sinema dünyasında bu projenin yönetmenliğine layık görülmemesine aldırmadan, yılmayıp yoluna devam etmiş bir kişilik! Yönetmenliği kafasına koyan ve ikinci senaryosu olan ‘Gattaca’ ile bunu gerçekleştiren Niccol, bu filmle başarıyı yakalayınca ‘The Truman Show’a girişip kendini ispatladı. Sonrasında çevirdiği ‘Simone’ filmiyle umduğunu bulamayan yönetmen, silah tüccarlarına yönelik eleştirel yapımı ‘Savaş Tanrısı’yla yeniden parladı. Filmlerinde kendi karakterini yansıtarak, tuttuğunu kopartan kişilikler yaratan; ütopyalarını bu yolla dile getirmeyi seçen Niccol, ZAMANA KARŞI adlı yapımında da aynı çizgide yürümekte. Başlangıçta yakalanmaya çalışılan ‘av’ durumunda sunduğu karakterleri, öykünün devamında ‘avcı’lığa terfi ettiren Niccol, ne yazık ki bu filmde beklenen performansı sergileyememiş durumda!

Zenginlerin halkı sömürerek kazandıklarını, onlardan geri alıp gerçek hak sahiplerine eşit pay eden efsanevi kahraman ‘Robin Hood’ benzeri bir yaklaşımla ortaya çıkan ZAMANA KARŞI, bilimkurgunun felsefileştirilmiş hali. ‘Adalet’ ve ‘eşitlik’ mesajlarıyla yüklü olmasına karşın, bunları arkası boş sahnelerle seyirciye sunan yapımda, içeriğin yüzeyselliği her karede kendini hissettirmekte… Alelacele çekilmiş bir televizyon filmi havasındaki ZAMANA KARŞI, oyunculuk noktasında da aynı sıradanlıkta. Konunun ilginçliğinden dolayı seyir isteği yaratan filme, aktörlük ısrarını sürdüren Justin Timberlake’in katkısı, isminden öteye geçememekte. Hoş, filmin koşturmaca temposunun özel oyunculuğu gerektirdiğini söylemek de hata olur zaten!  

Gelelim gettolarla dokunulmazlar arasındaki farklılıkları ortaya koyup kapitalizme kafa tutan ZAMANA KARŞI’nın soru işaretleri yaratan mantıksızlıklarına… İnsanlara ölümsüzlüğü buldurtacak kadar gelişmiş bilme sahip dünyadan bize seslenen film, bu özelliğiyle hiç bağdaşmayan yaşam standartlarıyla kafa kurcalamakta. Arabaların modellerinin hayli eski olduğu dünyada ‘cep telefonu’ da yok! Zaman dilimleri, basit barikatlarla birbirinden ayrılmış. Zaman bankaları, western filmlerindeki kadar korumasız… Hal böyleyken o güne dek Will Salas’ın babasının dışında kimse başkaldırıp zaman çalmayı akıl edememiş. ‘Bilek güreşi’ saçmalığı tam bir felsefi özenti… Bankanın kasasına araçla girilmesi de, yapımı sulandıran sahnelerden biri! Zaman bankerinin kızı Sylvia’nın gerçek dünyanın acımasızlığıyla yüzleştiği noktada ‘Robin Hood’luğu aşıp ‘Bonnie Clyde’ komedisine dönüşen ZAMANA KARŞI, o andan itibaren başlangıçta yarattığı merak duygusunu tamamen yok ediyor. ‘Okyanus’ sahnesiyle bir nebze cinselleşen kahramanlarımız her şeyi o kadar kolay hallediyor, her güçlüğü öylesine sorunsuzca çözüyorlar ki, heyecan duygusu da merakla birlikte tükeniyor. Buna bir de geyşalara taş çıkartan pudralı yüzleriyle ortalıkta dolaşan karakterlerin sahte görüntüleri eklenince filmde, ‘fikir farklılığı’nın dışında bir özellik kalmıyor.

Sistemdeki çarpıklıklara başkaldırmayı senaryolarının ana teması yapan senarist-yönetmen Andrew Niccol, burada da Amerika başta olmak üzere kapitalist sistemin ezdiği kesimleri öne çıkartmayı hedefliyor. ‘Para’nın her kapıyı açtığı devirden, ‘zaman’ın ölümsüzlüğü satın aldığı düzene geçiş yapan dünyada, zaman babalarının kendilerine yer açmak için alt tabakaya yaşam hakkı tanımamasıyla öyküyü yürüten Niccol, öte yandan ‘beden tükenmese de aklın tükendiği’ durumlarda ölümün gerekliliğini vurgulamayı da ihmal etmiyor. Bu bağlamda yaşam dengesinin ve dolu dolu yaşamanın önemine dikkat çeken ZAMANA KARŞI, yarattığı ana karakterle (her ne kadar ağırlığı olmasa da) düzene başkaldırma konusuna yönelirken, ona yardım eden Sylvia ile ‘vicdanlı zengin’ istisnasını yaratıp belli kesimlere sus payı dağıtıyor. Bu ikilemde eleştiri dengesini kuran senaryo, tüm iyi niyetine rağmen, ancak orta kararın biraz üstünde bir yapım olarak sinemada yerini alıyor. Niccol’ün yaratıcılığına güvenip Justin Timberlake markasıyla heyecana kapılan seyirciye de 109 dakikalık bir ‘zamana karşı yarış’ izlemek düşüyor.

Anibal Güleroğlu http://www.sinematur.com/elestiri/robin-hood%e2%80%99un-zamana-karsi-versiyonu%e2%80%a6/#more-1115

 
Toplam blog
: 1210
: 1542
Kayıt tarihi
: 10.04.10
 
 

İstanbul'da başlayan yaşamım, eski İstanbullu ailemden edindiğim kültürle gelişti. Birinciliklerl..