- Kategori
- Alışveriş - Moda
RUHA ÜFLENEN HUZUR
RUHA ÜFLENEN HUZUR
İçinde bir nefes barındıran, bu yüzden de insanı temsil eden üflemeli müzik aletini bilmeyen yoktur.
Ruhu dinlendirip huzur bulmak isteyenlerin tercih ettiği bu musiki aleti bambaşka bir dünyaya alır götürür insanı.
Dinlerken kendini bulursun derin ve ilahi aşk vardır tınısında.
Bu durum tasavvufta insan’ın nefsinden kurtulup yanması şeklinde anlatılır.
Bu alet dokuz boğumdan, yedi delikten ibaret olup tıpkı bir nefis mertebesine benzetilir.
Bir nefes olarak yaşadığımız hayatımıza huzur ve mutluluk üfler.
Geçmişi Mezopotamya ve Hititler’e dayanan kamıştan yapılan bu alet kısa süreliğine olsa insanı alır götürür başka alemlere.
Sazlıklardan çıkan kamış kesilerek içi boşaltılır ve yanması için güneşe bırakılır.
Müzik aleti denir mi bilenmez ama dervişleri hatırlatan, var oluştan yok oluşa giden yolculuğu en güzel anlatan enstrümandır.
Diğer aletlere göre çalması daha zordur. Nefes kullanıldığı için nefsin ve nefesin kuvvetli olması gerekir. Kalbinden geçenleri ince bir boruya üfleyip orada saklamak gibidir neyzenlik.
Zihnini dinlendirmek isteyenlerin, kalbi ile ruhuna ziyarete gidenlerin dinlediği, üflediği bu alet insan üzerinde oldukça olumlu etkiler bırakır.
Tamamen organik, hiçbir şey eklemeden fazlalıkları atılarak yapılır. Bir kamışın ney olabilmesi için fazlalıklarının atılmış olması gerekir.
Mükemmel demek, eklenecek bir şey kalmayacak kadar eklemek değil, çıkartılacak bir şey kalmayıncaya kadar çıkartıp , yalın hale getirmektir. En değerli şeyler en sade ve yalın şeylerdir. Mevlana’’ İnsanlar da fazlalıklarından kibir ve egolarından arındıkça bir ney’e dönüşür’’.demiştir.
Bu kamış parçası aynı zamanda iyi bir sır taşıyıcıdır.
Kaldıramadığımız, kimseyle paylaşamadığımız sırları rüzgara üflemek gibidir ney’ e hayat vermek. Kamış parçasının sakladığı sırrı ancak kalp gözü açık olanlar duyabilir. İnsanların dinlediği zaman kulağında büyülü bir etki kalır.
Mevlana’nın eseri Mesnevi “Dinle neyden, “ diye başlar. Hatta şöyle der: “ Dinle neyden! Zira o bir şeyler anlatmakta ayrılıklardan şikayet etmektedir.”
Ney derki : ‘’Beni kamıştan kopardıklarından beri, iniltim kadın-erkek herkesi ağlattı. Ayrılık bağrımı delik deşik eylesin, ta ki aşk derdini anlayabileyim’’.
İnsanın ayrıldıklarının özlemini, kavuşma arzusunu, kendine anlatmasıdır. Bir damla su olan insanın okyanusa kavuşma arzusunu anlatır.
Mevlana da kamıştan yapılan neyi insana benzetmiştir, içi boşaltılınca kibri ve kalbini karartan şeylerden arınınca hafifleyip kuş gibi olacaktır. içimizdeki fazlalıkları attığımızda aldığımız nefes de, verdiğimiz nefes de çok hafifleyecektir.
Üflemesi ve öğrenmesi oldukça zor olan bu alet sabrın da bir sembolüdür. Kamışın dile gelmesi olarak anlatılan bu üflemeli çalgı Mevla’ ya yakınlaştırır insanı.
Hayatımızda o kadar olumsuzluklar ve o kadar kötü niyetli insanlarla karşılıyoruz ki hepsinin de bir sebebi vardır, hiçbir şey tesadüf değildir, bazen bize dost olurlar bazen dert olurlar onun için doğruyu seçmek bizim elimizde.
Yaşarken hep şunu unutuyoruz: Bizi üzenleri hayatımızdan çıkardığımızda sevenlere yer açılacaktır. Mutlu olabilmenin yolu kendimizi mutlu etmekten geçiyor.
Ney kadar hafif, ney kadar yürekten olmak ister insan. Neyi taşıyıp neyi çıkaracağını bilmek değil midir hayat?