- Kategori
- Deneme
Rüzgar gibi!

Rüzgar gibi geçti üzerime sevgin! Ben bir köşede sinmiş beklerken aniden karşıma çıkıp bana büyü yaptın ve dedin ki halen her şey bitmedi senin için!
Gözlerimi hayata tekrar açtığımda gönlümdeki yaraların tamamıyla sarılmış olduğunu fark ettim ve öyle sarmışsın ki sızı bile kalmamış-yani her şey “hiç yok” gibi olmuş!
Evet, yenilenip doğaya tekrardan doğal seleksiyona çıkmış gibi hissediyorum kendimi ve bunu nasıl yapabildiğin konusunda en ufak bir ipucuna sahip değilim çünkü bugüne kadar kimse başaramamıştı!
Bana şöyle demiştin: “Yeşil; huzurun, dinginliğin simgesi ve tebessüm; halinden hoşnutluğun, hayata pozitif bakışın simgesi” ve sonra devam etmiştin: “En sevdiğim ise mutluluk; onun simgesi kişiye göre değişir! Peki senin mutluluk simgen ne?”.
Bu arada ilk defa bir kadın bana bu soruyu sormuştu –mutluluğa dair ilk defa bir soru almıştım; yoksa hüzne ait tonlarca soru cevaplandırdım- ve cevapladım:
“Mutluluk ise sevmek; önce kendini ve sonra başkalarını... Mutluluğun rengi ise gökkuşağı renkleri... Simgesi de gözlerin gülmesi!”.
Bunu ona söylerken gözlerinin içi gülüyordu!
Ve şöyle düşündüm; mutlu olmak için mutlu bir insan seçmek lazım çünkü mutsuz bir insanla ancak mutsuzluğunu paylaşabiliyorsun; tüm negativiteni! Oysa mutlu bir insan ile mutsuzluğunu hatırlamama şansın olabilir!
Neler mi saçmalıyorum?
Rüzgar gibi düşünceler üzerimden akıyor. Sanki öyle biri varmış gibi davranırken bile kendimi rahatsız hissetmiyorum.
Çünkü onun adı Rüzgar!
Ve ben artık MUTSUZ biri değilim!
Bu satırlarda yıllarca ağlamış biri olarak, kendimi yeni yeniden milyonlarca kez yorumlamış biri olarak, artık YOK olacağım!
Mutlulukla söylüyorum ki ben artık mutlu bir bireyim, tıpkı Rüzgar gibi!
Bir gün yalnızlıktan öldüm. Şimdi tarihi hatırlamak istersem, sanki ekim 1997’diydi. Resmen fişi çekmiş ve bu dünyadan umudu kesmiştim! Sokaklarda yaşayan her genç gibi çok yara almıştım ve kaldıracak gücüm kalmamıştı! Beni bu hayatta kimse istediğim gibi sevmiyordu, sadece sevdikleri iddiasında olan birçok insan vardı etrafımda! Ama birisi bile beni anlamıyordu! Herkesin birinci beylik sözü “sen niye bu kadar zekisin” idi. Şöyle düşünmüştüm: “HİÇ olsam belki hepiniz rahatlarsınız” ve hiç oldum! Bütün popüleritimi eriterek birçok arkadaşımı hayatımdan çıkartarak YOK oldum! İyi bir kayboluştu ve KİMSE beni, ben istemedikçe bulamadı! O gün bugündür, hayatın karanlık tarafında yaşıyordum ama tesadüf bu ya, bu Pazartesi, yani doğumgünümde, yeniden AY’IN aydınlık yüzünü gördüm. AY benim imza rumuzumdur. Ve aynen Rüzgar gibi yeniden iyileştim!
Ve Patrick Swayze yıllarca evvel bana onun adını vermişti:
She is like the wind (o bir Rüzgar gibi)!