Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Şubat '07

 
Kategori
Mizah
 

Saatler

Saatler
 

Saat zamanı gösterir. Bir saat altmış dakikadır ama istemediğimiz kişilerin yanında ya da hastayken saatler geçmek bilmez de sevgilinin yanında göz açıp kapayıncaya dek geçiverir. Türlü çeşit saat vardır. Kimi köstekli kimi desteklidir, kimi pilli, kimi alarmlı, kimi de pilli! Zamanı öğrenmek için eskiden cep saati taşınırdı, şimdi ise kol saati kullanılıyor.

Kent meydanlarında meydan saati vardır ama zamanı doğru göstermez; ya ileri gider ya geri kalır! Âşıklar meydan saatinin altında buluşurlar. Sevgili bir türlü gelmek bilmez, bekleyen ağaç olur, elindeki çiçekler sararıp solar, sabır taşı çatlar. Derken sevgili gelir, “Çok beklettim mi? ” diye sorar. Bekleyen bozuntuya vermez, “Yok canım. Ben de şimdi gelmiştim” der. Kol saatlerinden başka kolye, bilezik şeklinde saatler de çıktı, saatler şekilden şekle giriyor. Altın saat çok değerlidir. Bir türküde sevgili kolundaki altın saatle övülüyor:

“Penceresi perdeli muallim
Kolu altın saatli
Yeni bir yâr sevdim muallim
O da benden sevdalı.”

Evlerde duvar saatleri vardır. Bunlardan kimi takvimli, kimi gugukludur. Büyük adamlar eşref saati kullanırlar. Her zaman yaklaşılmaz yanlarına, eşref saatinin gelmesi beklenmelidir! Ölüm saati gelince kimse başka bir yere kaçamaz. Aşkın saati gelince de aklın saati işlemez olur. Garibin birine saati sormuşlar. Şöyle demiş:

“Ayrılığa beş var, gurbeti beş geçiyor.”

Ümit Yaşar, “Takvimli Saat” adlı şiirinde bakın ne diyor: “Tanrım/ Paran yoksa biz verelim/ Kendine bir saat al/ En iyisinden/ Vakitli vakitsiz öldürme bizi.” Şair böyle demiştir ama kendisi vakitsiz gitmiştir bu dünyadan...

Spor karşılaşmalarında hassas bir saat olan kronometre kullanılır. Memurlar paydos saatini çok severler! Geç kalan kişilere, “Senin saatten haberin var mı, bu saatte gelinir mi? ” diyerek hesap sorarız. Ders veren kişilere, “Saati kaç lira? ” diye sorulur. Saat bir zamanlar futbolda espri konusu olmuştu. Galatasaray kulübünün başkanı, “Sekiz kırk beşte lideriz” demişti ama bu tahmin gerçekleşmeyince rakipleri, “Saat kaç? ” diye sormuşlardı...

Bektaşi ramazanda oruç tutmuş, topun atılacağı saati bekliyormuş. Tam bu sırada komşunun çocuğu saatin kaç olduğunu sormuş, bir yanıt alamayınca başını kırılan camın yerine yapıştırılan kâğıttan içeri sokarak, “Annem soruyor amca. Saat kaç? ” diye sorusunu yinelemiş. Zaten saatin bir türlü geçmek bilmemesine kızan Bektaşi, üstelik yırtılan yeri de görünce öfkeyle çocuğun yüzüne bir şamar indirmiş, “Söyle annene, saat beşe geldi!” diye bağırmış. Çocuğun yüzünde Bektaşi’nin beş parmağının izi kalmış!

Para kazanmak için kimi insan gece gündüz çalışır, kimi hiç çalışmaz, çalıştırır. Normal çalışma saati günde sekiz saattir ama bir şey almak için kiminin günlerce çalışması gerekir, kimine bir saat çalışmak yeter. Bir kadın vitrinde gördüğü saati alıvermesi için yalvarır ama kocası reddeder, “O saati almak için benim kaç saat çalışmam gerektiğini biliyor musun sen be kadın!” diye karısını azarlar.

Oysa kadının saatte gözü kalmıştır, onu muhakkak almak istemektedir. Bir süre sonra kadın kolunda o çok beğendiği saatle eve gelir. Kocası saati nasıl aldığını sorar. Kadın, “Çok kolay oldu, der. “Bu saati almak için sadece yarım saatimi verdim.”

Her işte beceri gerekir. İşini bilenler istedikleri saatleri kolayca alırlar, bilmeyenler ise karşıdan bakmak zorunda kalırlar.

Şunu unutmayalım ki; dakikaların değerini bilenler saatler kazanırlar.

 
Toplam blog
: 776
: 600
Kayıt tarihi
: 13.10.06
 
 

Emekli edebiyat öğretmeniyim. Yazı ve şiirlerim çeşitli gazete ve dergilerde çıkmaktadır. 20 kita..