- Kategori
- Edebiyat
Sadakat
‘İhanet asla bağışlanmaz, geçiştirilebilir
belki ama iğrenç yüzü belleğe o kadar
derin çizgilerle kazınır ki unutmak
için ölmek gerekir.’ Kitaptan.
Yunus Nadi Roman Ödülü, Orhan Kemal Roman Armağanı, Akademi Kitabevi Başarı Ödülü, Nevzat Üstün Öykü Ödülü ve Yunus Nadi Öykü Ödülü’nü alan işlek kalemli İnci Aral, sekizinci romanı ‘Sadakat’te sevgiye karşın sadakatsizliğin evliliği kurtaramadığını dile getirmiş.
Azra birlikte yaşadığı Ferda’yı öldürme gerekçesiyle sorgulanmaktadır. Ferda ile ilk tanıştığı günden başlayarak geriye sardığı yaşam öyküsü, benöyküsel dille anlatılmaktadır. Aldatmayan bir kahramanın olmadığı ‘Sadakat, ’ Azra Aliye kardeşler ve Ferda arasında geçen üç kişilik bir aşk!.. Delicesine sevdiği Ferda’nın kendisini kız kardeşiyle aldatması..! Ölüme giden yolda gururu incinen kadının hazin öyküsü..?
Edebiyata otuz üç yılını veren Aral, daha önceki romanlarında kadın özgürlüğünü öne çıkarırken bu kez aldatılan kadının sadakatsizliğini dile getirmiş. Yozlaşan insanın ruh hallerini anlatmayı seviyor. ‘Sadakat’in üçüncü sayfa haberinden esinlenip yazılmış gibi gerçekçi bir kurgusu var.
Çeşitli konularda düşündüğünü yazma özgürlüğü olan denemeden yararlanmayan (0 puan) Aral, gerilimi tetikleyen kutupluluğu taraflara eşit uzaklıkta kalarak yapmış. (5 puan) Gerilimi yüksek tutmasını bilmiş. Hastalıklı ruh haline gelmiş Anadolu kadınını kaleme alan İnci Aral, kötü rol biçilmiş de olsa o rolün hakkını veren kahramanlar yaratmış. Çok seslilik katmadığı romanında kahramanın içinden geçen devinim, iç çözümleme, ileti, diyalog ve olayın püf noktasını tümce içinde eğik yazıyla dile getirmiş: ‘onlara verdi, market açtılar, ama Aliye’yi cezalandırmak için yeniden nikâh yapmadı Şevki. Senden emin oluncaya kadar resmi bağ yok! Zaten gerek de yoktu.’ (s.98) ‘Soğuk ve sakindim. İçtendim söylediklerimde. Ne olursa olsun!’ (s.110) ‘Uygun bir zaman onunla açıkça konuşmaya karar verdim. Kendini Topla, ayağını denk al! (s.132) ‘Bir ameliyat geçirmişti Ferda, uyutuyorlardı. Uyandığında aradığımı söyleyecekti kendisine. Hayır söyleme! Doktora göre hayati tehlike yoktu. Ama yine de… Belli olmaz. Bir pıhtı işini bitirebilir.’ (s.217)
Ruh betimlemelerinde ustalık gösteren Aral, ‘Sadakat’ romanında eleştirel bir tutum sergilemiş: ‘İnterneti, daha doğrusu onu neyin çektiğini keşfetmeye çalışıyordum akşamları oturup. En bayağı sitelerde vakit öldürüyor, ilişkilerdeki ruhsuzluk ve yabancılaşmayı görerek irkiliyordum. …Erkekliğin ve kadınlığın sanal dorukları.’ (s.106) ‘Aliye gibi, sevmeyi bilmeyen insanların çocuğu olmamalıydı. Kendini elmas sanan teneke kalplilerin!’ (s.213)
‘Sadakat’in yüzde 14.4’ü (10.3) diyaloglarla geçiyor. (4 p) Öykü gibi, düşük bir oran. Sayfada ortalama 5 (5.8) kez paragraf yapmış. (2 p) Beş paragraf ve üzeri ‘okuru sıkmayan’ olarak değerlendirildi.
Yazın dilinin insanı insana uzatacağını bilerek yazan Aral, ‘Sadakat’i yüzde 14.4 (13.7) yabancı sözcükle yazmış. (10 p) Kolay okunabilen bir dili var. Düşüngülü Eleştiri puanları, güzel Türkçemiz ile yazın dili düşünülerek belirlendi. ‘Dil aslandır yatar eşikte…’ Yazarın ustalıkla ördüğü alımlı çalımlı güzel sözleri (7 p): ‘Umut da bir dikendir yürekte kimi zaman.’ (s.134) ‘Aşka aidiyet gerekiyor.’ (s.150) Bir kuş sabahın güzelliğini övüyordu.’ (s.10) ‘beklemek sevmektir’ (s.225) Sözün dişlerini gösterdiği tümceler: ‘Romantizm sosu bünyeye zarar verdiği için kullanımdan kalktı. Hem zaten aşk kutsal değil, tensel bir duygudur’ (s.27) ‘Erken boşalma illeti yüzünden hiçbir zaman orgazm olmamıştı zaten onunla, sürekli Şevki’yi özlemişti.’ (s.98) Yukarıdaki sözlerde görüldüğü gibi Aral da, ‘Muz Sesleri’nin yazarı Ece Temelkuran gibi noktalama imlerinde titizlik göstermemiş. Tiyatro oyunu gibi yazılmış, ilginç noktalamalar: ‘Ama sanki ben babamdım… babam da’ (s.130) ‘Boynuma atıldı ve… uyandım.’ (s.130) ‘Yani artık… yaa, biraz mantıklı ve insaflı ol…’ (s.137) Absürt ve argolu sözleri sevmeyen yazar, romanın son bölümünde Ahmet Altan gibi sıkça şiirsel düzyazıya, görsel şiire yer vermiş!.. : ‘Yanıma gömün demiştim size yapmadınız. / O şehitliğe gömüldü anne. / Aliye’ye sahip çıkmanı istemiştim onu da unuttun… / Unutmadım anne, her şeyi hatırlıyorum.’ (s.238) ‘Eve dönmek istiyordu, kendince. / Beni seviyordu, kendince. / Haklıydı, kendince.’ (s.253)
Merakı az da olsa gıdıklayan (1 p) Aral’ın yazın diline işlevsellik katan ayrıntıları (4 p): ‘Dağın üstünden kurşuni bir bulut kümesi kopup geldi. Gün ışığını soldurarak hafifçe, ıslatmadan yağıp geçti. Havada yağmur sonrasının toprak kokusu ve yumuşacık buğusu kaldı. Yaşlı bir kadın taze toprağın üstüne bıraktığı testinin kulpuna beyaz bir tülbent bağladı.’ (s.66) Ayrıntıları güzel yakalamasına karşın, sıkça yararlanmamış.
Bölüm başlıklarını alıntı sözlerle süsleyen (0.1 p) Aral, ‘Söz sözün simgesel fotoğrafı’ der gibi, sözcüklerle tüm kapıları imge/cennet bahçesine çıkan piramitler kurmuş. ‘Dünyayı küçümser diri bir gülüş… Sesinin hem uzak hem yakın tınısı…’ (s.22) ‘Sesi olmayan bir ağzım olduğunu bilmiyordum.’ (s.145) Sayfada ortalama 2.3 (4.1) kez imge yapmış. (18.4 p) Geleceğin romanının vazgeçilmezinin imge olacağı düşünülerek imge ve yananlamın puanı yüksek tutuldu.
Yüzde yüz sadakat yoktur, demek ister gibi romanını kurgulayan Aral, gülümsemeleri gevreten soruyu sayfada ortalama 1.1 (3.5) kez yöneltmiş. (3.3 p) ‘Kafamın içindeki her şey bir yağmur olduğundan akarcasına süzülüp gitmişken ne düşünebilirim?’ (s.12) ‘Yaşamak çürümek değil mi zaten?’ (s.12) ‘Tutku üzerine ne biliyorsun sen, isyan üzerine ne? Hazır sunumları yorumlamayı öğrenebildin mi? Bunca deneyimin sana öğrettiği şey hayatın kırılgan kozasında bekleyip oyalanmak mı?’ (s.18)
Sadakatsizlik kurgusunun kozasını rüyalarla ören İnci Aral, anlatıma güç ve güzellik katan benzetmeyi sayfada ortalama 2.4 (1.9) kez yapmış. (9.6 p) ‘Ağzında bir gülücük saklıyormuş gibi dinliyordu’ (s.32) ‘Cam da mutluluk gibi kırılgandır, kolayca parçalanır.’ (s.229) Benzetmelere özgünlük katan şiirin estetik ve güzel aracı eğretilemeyi sayfada ortalama 0.1 (0.5) kez kullanmış. (0.3 p)
Romanlarında kalıplaşmış kısa özlü sözleri (savları) hiç kullanmayan (0 p) Aral, çağrışım gücü de olan sözvarlığı deyimleri sayfada ortalama 1.5 (1.2) kez kullanmış. (10.5 p) ‘her şeye dudak büktü’ (s.130) ‘İçi içine sığmayışından’ (s.137) ‘Yangına körükle gitme.’ (s.142)
Modern roman sanatının araç ve gereçlerinden yeterince yararlanmayan Aral, bir kanıt türü olan betimlemeyi sayfada ortalama 8 (13.6) satır yapmış. (1.6 p) ‘Yanaklarıma öpücükler konup kalkıyor. Kürekkemiklerim kanat çıkarıyormuşum gibi seğiriyor. Birbirini yeni bulmuş âşıklara benziyoruz. Herkes başını kaldırıp şaşkınlıkla gökyüzüne bakıyor. El ele arabaya yürürken kar konfetiler gibi yüzümüze dökülüyor.’ (s.77) ‘Bedeni biçimli, hareketleri akıcı, bakışları yalancıydı. Çekiciydi, boyalı kuşlar gibi akıl çeliciydi ama hiçbir derinlik, acı, yediği tekmelerden kalmış toynak izi yoktu onda.’ (s.123) Güzel sözlü betimlemeler takılmış yazarın kalemine… Kahramanın ruh çözümlemelerini sayfada ortalama 0.7 (0.6) kez yapmış. (2.1 p) Yüksekçe bir oran. ‘Cemal’le terk edilmiş ve kaybolmuş ruhumu yavaşça geri kazanıyordum. Çatlaksız, arızasız hale geliyordum ve ancak o zaman kayıtlar geriye doğru siliniyor, sadece ihanet kalıyordu.’ (s.187) ‘…kafamda dolanan tilkiler. Oturduğu sandalyeye iplerle bağlanmış gibi rahatsızdı. Gözleri yüzümü ölçüp biçiyor, durumu doğru algılamanın yollarını arıyordu.’ (s.11) ‘Sabrın ve yalnızlığın karanlığında ruhum durmadan, yatağı zorla değiştirilmiş bir nehir gibi asi ve huzursuz, geçmişe, eskimiş sabah ve akşamlarıma doğru akıyor.’ (s.15)
Yazın dilini kuruluktan kurtaran gülmeceye yer vermeyen (0 p) Aral, sözcüklerin bir gözünü boyayarak sayfada ortalama 2.1 (2.8) kez yananlam vermiş. (14.7 p) ‘rüzgârla oynaşan yaprakların gölgesi tenimizi nakışlardı.’ (s.62) ‘şehrin kaynayan kalabalığına hoşnutsuz bakıyordu.’ (s.130) ‘Kiraz tomurcukta… Bir iki güne kalmaz giyer gelinliğini…’ (s.246)
Mektup tekniğinden bir kez yararlanan (0 p) Aral, dilin anlatım gücünü artıran ikilemeleri sayfada ortalama 0.4 (0.2) kez kullanmış. (0.8 p) Düşük bir oran.’Ölü, kör kör yanan’ (s.24) ‘Kana kana, içini çeke çeke ağlıyordu.’ (s.202)
Estetikten uzak bir yazın dili seçen Aral, kullanıldığı yere anlam zenginliği ve derinlik veren pekiştirmeyi sayfada ortalama 1 (0.6) kez yapmış. (3 p) ‘Üst üste, set sete, yan yana dizilmiş’ (s.17) ‘kupkuru bir hayat.’ (s.31)
Yetkin bir ruh doktoru gibi çözümlemeler yapan Aral, iç çözümlemeyi sayfada ortalama 0.1 (-) kez yapmış. (0.4 p) ‘Ferda’ya hiçbir şey söylemedim. Sözlerim havaya karışacak, zavallı boş sözcükler olarak uçup gidecekti. Ne! Ne diyorsun sen be! Hayal mi görüyorsun! Bir salyangoz vardı kızın bacağında…’ (s.125) “o fırsatçı bir zampara gibi önüne çıkan her kadına açgözlülükle, oburca el atmıştı. ‘Farklı bir ten, koku, yeninin verdiği heyecan!’ Ferda’nın ihanet reçetesi buydu.” (s.187) Usta şairler gibi yapmamış, iç atmosferi dile getiren bir kapak resmi koymuş.
Montaj tekniğiyle de olsa şiirden yararlanmayan (0 p) İnci Aral, kahramanın içinden geçenleri anlatan bilinççakımını sayfada ortalama 0.0323 (-) kez yapmış. (0.1 p) ‘İsteyip de cesaret edememe sinikliğine karşı koymak geçiyor kalbimden.’ (s.19) ‘Kalıp cümleler, nasırlaşmalar, aşksızlık, yabancılaşmalar geçiyor içimden.’ (s.21)
Bir sosyal bilimci gibi yazan Aral, sosyal konu çözümlemelerini sayfada ortalama 0.3 (-) kez yapmış.(0.9 p) ‘Ferda’nın Aliye’nin güzelliği, gençliği, yasak oluşunun diriltici gücü karşısında yenildiği kesindi. Bu yenilgi beni de kapsıyordu kuşkusuz..’ (s.144) ‘Kardeşimin gömüldüğü günün gecesini hatırladım. …Komşular yiyecek göndermişti tepsilerde. Aliye, masanın başında oturmuş, sarı saçları sırtında dağılmış, sabit bakışlarla uzaktaki bir şeye bakarak tepsideki yiyecekleri rasgele, oburca atıştırıyordu. Yiyebilir diye düşünebiliyordum hayretle. Ölüm bile bozamıyor bedenin yaşamla uzlaşmasını. Sonsuz doyum ölenler için’ (s.216)
Romanlarında simgesel anlatımlara yer vermeyen (0 p) İnci Aral, soyut bir düşünce aracı olan terimi sayfada ortalama 4.1 (2.4) kez kullanmış. (12.3 p) ‘Tıraş makinesini orada’ (s.100) ‘Radyatör borularının tıkırtısı, bir otomobil kornası.’ (s.200)
İmgesel çizimleri kitap içi aksesuar olarak kullanan Aral, varlıkların durumlarını gösteren sıfatı sayfada ortalama 5.5 (4.6 ) kez kullanmış. (11 p) ‘gece mavisi, pul işlemeli dekolte bir giysi’ (s.16) ‘Ufak tefek, esmer, zarif, hoş bir genç kadın.’ (s.77)
Düşüngülü Eleştiri kriterlerine göre İnci Aral’ın ‘Sadakat’ romanına 122.1 puan verildi. Romanları türlerine göre kıyaslamayı size bırakıyorum. Muzaffer Koçer’in ‘Gökçek Ölmemiş’ 110.9 p, Nurgün Erdinç’in ‘Kan Kırmızı İhanet’ 85.3 p, Muammer Yüksel’in ‘Cennet’ 94.5 p, Orhan Pamuk’un ‘Masumiyet Müzesi’ 96.2 p, Çetin Yiğenoğlu’nun ‘Kırmızı Koku’ 105.6 p, Yavuz Bahadıroğlu’nun ‘Kırım Kan Ağlıyor’ 76.8 p, Ahmet Ümit’in ‘Bab – ı Esrar’ 121 p, Hasan Hüseyin Gündüzalp’in ‘Yuğ’ 118 p, Ayşe Kulin’in ‘Umut / Hayat Akan Bir Sudur’ 109.4 p, Canan Tan’ın ‘En Son Yürekler Ölür’ 115.4 p, Elif Şafak’ın ‘Aşk’ 118.1 p, Ayfer Tunç’un ‘Bir Deliler Evinin Yalan Yanlış Anlatılan Kısa Tarihi’ 102.2 p, Sinan Akyüz’ün ‘Sevmek Zorunda Değilsin Beni’ 91.3 p, Ece Temelkuran’ın ‘Muz Sesleri’ romanına 130.2 puan verilmişti. Sadakat / İnci Aral / Turkuvaz Kitap / 277 s.
- İnci Aral’ın ‘Safran Sarı’ romanına ait değerler.
Ali Akdemir
23. 04. 10
Çukurova