Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Şubat '08

 
Kategori
Dostluk
 

Sadece bir ses!

Sadece bir ses!
 

Dün, yorucu bir günün ardından, hiç adetimiz olmadığı halde, iş çıkışında lokale oturmuştuk eşimle. Hava o kadar bahardı ki, eve gitmek istememişti canımız. Eve gitmek için dışarı çıktığımızda, ayaklarımız bir anda lokale yönelmişti. Yorgunluktan sahile falan da inmek gibi bir fikrimiz olmamıştı. Biz dışarıdaki masalara oturmuş sohbet ederken, bir ara içeride, papazın gözüne vurarak oyun oynayan, arkadaşları ile eğlenen, kadınlı erkekli guruplar oluşturmuş emekli meslektaşlarıma takıldı gözüm. Yıllardır tanırım buranın simalarını. Dalıp baktığımı niceden sonra fark ettim. Tam o anda kafamdan geçenlerse, yıllar önceki simalarla, şimdiki simaların arasında uçurumlar olduğuydu, hatta yaşama bakışta çağ farkı olduğuydu.

Bu düşüncelerimi eşimle paylaşırken, yanımıza gelen meslektaşlarımızla, mesleki ve güncel yaşamı içine alan sohbetlerden sonra eve gitmiştik.

Ev içi koşturmaları sırasında telefona gittiğinde elim, arandığımızı gördüm. Baktım bilmediğim bir cep telefonu numarası. Bu kim acaba diye merak edip, olabilecek arkadaşlarımın numarasını kontrol etmek için, cep telefonumu aldığımda, aynı numara tarafından arandığını gördüm. Kim bu ev ve cep telefonumu bilen diye kafamda düşünürken, salona geri dönüp aramaya karar verdim.

Telefon çaldığında, çok tatlı bir ses karşıma çıktı. Öyle sıcak, öyle hayat dolu, öyle sevecendi ki, bir an şaşırdım, kim bu, bana bu kadar yakın duran ses diye.

Telefondaki neşeli ses, Urla’da çarşaf gibi deniz kenarında, iş çıkışında akşam keyfi yaptığını ve bunu benimle paylaşmak istediğini, bu anda güzel bir ses duyup, sevgi dolu bir yürekle bu hoş anı paylaşarak, hayat coşkusuna daha da coşku katmak istediğini söylüyordu:)

Bu konuşma sırasında, beni böylesi güzel bir anında anıp arayan sesin, aylardır görüşemediğimiz, hayatımızın bir döneminde kısacık da olsa aynı iş ortamını paylaştığımız, ikimizin de hem iş hem akademik kariyer koşturmalarımızdan dolayı bir türlü bir araya gelemediğimiz, çok güzel bir insan olan arkadaşıma ait olduğunu elbette ki anladım.

İnsanların yüreğine dokunmak, içtenliğini sevgini hissettirebilmek böyle bir şey demek ki! Bu arkadaşım çok güzel ve başarılı bir bayan olmasına rağmen, gönlüne yatan birisi olmadığı için evlenmemiş, yalnız olarak hayatın içinde dimdik durabilen birisiydi. Üstelik bir dönem, benim ısrarla yaptığım, Urla’da tek başına yaşamamalısın, Karşıyaka’ya gelmelisin önerilerime rağmen, oradaki hayatından vaz geçmeyen, yalnızlığı ile bu kadar barışık bir insan, sahildeki keyfinde yüreğine benim yüreğimi istemişti. Bu çok güzel, çok hoş bir duyguydu benim için. Çünkü, bu ara zaman zaman hayatın, insanların bencil olduğunu düşünüp, özverili ve sevgi dolu yaşamanın ne kadar doğru olduğunu sorgular buluyordum kendimi. Bu zaman diliminde, böylesine güzel bir yürekten olan sevgi dönüşü, benim yüreğimi de ısıttı doğrusu.

İnsan sevgiyle hayatı kucakladığında, bunu anlayan insanların yüreklerine dokunabiliyor demek ki, bunu kendisi fark etmese bile… Tıpkı, akşam sesimi olsun duymak isteyen dostumun ya da geçen hafta işinin arasına sıkıştırıp, ziyaretime gelen blog dostlarımızdan Şükrüye Kayhan'ın, beni şaşırtması ve mutlu etmesi gibi:)

Hayatı, sevgiyle yaşamak ve paylaşmak anlamlı kılıyor bence... Sevgiyi paylaşabilmek lazım, paylaştıkça çoğalan bir duygudur çünkü, sevgiyle atan yürekler insan olmaya daha yakındır bana göre...

 
Toplam blog
: 75
: 1357
Kayıt tarihi
: 27.12.06
 
 

Her daim doğa ile yaşayan biriyim.. Çünkü işim doğa ile iç içe olduğu gibi evimizde de doğa ile bera..