- Kategori
- Sağlık
Sağlık Bakanlığı Haberdar mı
Bakanlığınıza teşekkürler, ama ne alaka?
Evimin mutfağında sabah saat 08 suları… Devlet memurlarının son mesai günü, sabah kahvaltısındayım. Birinci bardak çayım bitmiş, ikinciyi almak üzereyken ev telefonum illa açılmak için ısrarla çalıyor. Mühim bir durum olabileceğini düşünüp elinizdeki sıcak bardağı fırlatırcasına, gözünüze ilk kestirdiğiniz düzlüğe bırakıp telefona koşuyorsunuz.
"Acaba, akrabadan birine bir şey mi oldu," endişesi yüreğinizin atışlarını hızlandırmış. Aceleyle kaptığınız ahizeden kulağınıza oldukça sakin bir hanım sesi yayılıyor.
“Ayfer Hanım günaydın, hayırlı sabahlar. Ankara’dan arıyorum, nasılsınız efendim” diyor, tüm içtenliğiyle ve sıcak bir ses tonuyla… Yaklaşım hoşunuza gidiyor, fakat sesi tanımayınca gayri ihtiyari soruyorsunuz: “Kimsiniz, sesiniz yabancı geldi de…”
Sıcak ses, bir de tatlılaşarak “Ben İlknur” diyor.
“İlknur? Ankara’da yaşayan bir dayı kızım var, ama adı İlknur değil, kim ki bu İlknur?" İç sesimin sualini karşı taraf duymuyor.
Ben İlknur’un kimliğini beynime sorgulatmaya çalışırken, tatlı dil daha bir hararetli yaklaşıyor, benimle yakınlık kurmaya çalışıyor.
“Ayfer Hanım, ben sağlık bakanlığından arıyorum efendim. Bakanlığımız sağlığınızla yakinen alakadarlar.”
Kendini İlknur olarak tanıtan bu şahsın cümlesini bitirip noktalamasını yapmadan, devreye giriyorum.
“Bakanlığınıza teşekkürler, ama ne alaka, hem de hafta sonu? Yeni bir seçim arifesinde olduğumuzdan mıdır?”
Soruma cevap beklerken, adının İlknur olduğunu söyleyen telefondaki genç kadın sesi, "Aman efendim ne alakası var," cümlesiyle; bana kendisi, benim cümlelerim benzeri bir soru yöneltiyor ve cevabımı beklemeden bu defa ciddileşerek, beni sorguya alıyor.
“Ayfer Hanım sizin kalp ritim bozukluğunuz yok mu?”
“Var elbet, hatta gizli kalp krizi bile geçirmişim. Doktorlar ikinci krize karşı gözümü korkuttu, dikkatli olmaya gayret ediyorum.”
“Tamam, işte. Ritim bozukluğunuz sürmekte, hatta sizin kollarınızda ve dizlerinizde de ağrılar mevcut.”
“Doğru söylüyorsunuz, ağrılar ara sıra sırtıma da yayılıyor.”
"Bazen başınız da dönüyor, kalp çarpıntısından gece uyuyamadığınız da oluyor, değil mi?"
"Evet, ama sağlığımla ilgili bu kadar bilgiye nasıl ulaştınız?"
"Bakanlığımız her daim hasta vatandaşın sağlığına kavuşması için gece gündüz çalışmakta Ayfer Hanım."
"Oh, ne güzel. Doktorum anjiyo olmamı öneriyor, bakanımız bu konuda ne diyor acaba İlknur Hanım?"
İsmi güzel, ses tonu serin sulara dalmaya davetkar hanımın, telefonun öte ucunda bu sözüme gülümsediğini hissediyorum...
Karşı taraftan birilerinin sizi anlamış olması ne güzel, çok hoşunuza gidiyor. İlknur Hanıma bir an da kanım kaynıyor. Dostane konuşma sürerken sağlığımı yakından düşünen ve bir çalışanını benimle ilgilenmeye yönlendiren (Sağlığımın Bakanı)na bile teşekkür etmeyi ihmal etmiyorum… Bu yaklaşımım İlknur Hanımın da hoşuna gitmiş olacak, hemen başka bir ayrıntıya giriyor.
“Ayfer Hanım, bakanlığımız sizin şikâyetlerinizi ortadan kaldırmak amacıyla falan masaj aletini adresinize gönderecek, siz bu aletin iki ucunu kol bileklerinize bir ucunu da kalp üzerinize takarak bir hafta boyunca, gün de bir saat istirahat edeceksiniz. Bir ay içerisinde bütün sağlık sorunlarınızdan tamamıyla kurtulmuş olacaksınız.”
Bu sözlerle sabah mahmurluğundan ayılıyorum. Karşımda bir olta seziyorum. Zira bir aletle şıp diye ağrılarımı giderecek olan bakanlık, hastanelere, ilaçlara niye onca yatırım yapılmasına göz yumsun, madem vatandaşın sağlığını bu kadar düşünüyor, kesesini de düşünüyor olmalı, değil mi, ama…
Lakin İlknur Hanımın oltasına takılmadan cümlesinin sonunun nereye bağlanacağını öğrenmek adına, telefonda konuşmamı sürdürüyorum.
“Dedikleriniz çok ilginç İlknur Hanım, ne mutlu bize, vatandaşının sağlığını çok düşünen bir bakanımız var. Boşuna bakınıp durmuyorlarmış. Peki, siz Ankara’dan bu saatlerde bana nasıl ulaştınız?”
“Vatandaşlık numaranız hastane kayıtlarınız, tüm bilgiler tarafımızda mevcut efendim, bakanlığımız hasta arşivinde her türlü sağlık detayınız kayıt altındadır.”
Bir an şaşkınlık yaşıyorum. Öyle ya, nereye gitsen şimdi ilk söz ‘vatandaşlık numaran’ deyip, alıyorlar. Hatta hastanelerin girişinde uzay mekiğine girer gibi bir uygulama var, alnının ortasına bir lazer tutup beyninden aklını alır gibi bir muameleye bile tabi tutuyorlar insanı; el taramanızın yapılması da cabası...
Ben pek çok evhama sahip olduğumdan, inceleme yeteneğimde bulunduğundan çok gerekli olmadıkça hastaneler, postaneler gibi kalabalık yerlere gitmekten imtina ediyorum. Ama işte İlknur Hanım gerekçeme iyi bir örnek değil mi?
Her neyse, Ankara’nın bağlarına değil, ama İlknur Hanımın tatlılığı devam eden son sözlerine dönelim.
Devamında şöyle dedi: “Ayfer Hanım bakanlığımızın size mutlaka iletmemizi istediği masaj aleti toplam 1.700 liradır. Ancak bu ücreti bağlı olduğunuz sağlık kurumunuz karşılıyor efendim. Fakat siz alet kapınıza geldiğinde 190 lira bir kargo ücreti ödeyeceksiniz. Adresinize gönderiyorum efendim, bilginiz olsun.”
“Durun, dur bir dakika İlknur Hanım, ben bir şey anlamadım. Bakan bana 1.700 liralık alet gönderecekmiş, yalnız kargosunu ben ödeyeceğim öyle mi? 1.700 veren, kargo parasını da verir. Hem bakan bu aleti niçin Ankara’dan gönderiyor bizim buralarda yok mudur?”
İlknur Hanım, sorumu duymazdan gelerek:
“Adresinize gönderiyorum efendim, iyi günler.”
“Bir dakika İlknur Hanım ben elinizdeki kayıtlardaki adresten iki gün içinde taşınıyorum. Kargo gelirse beni bulamaz, falan…”
İlknur Hanımın ses tonu biraz değişikliğe uğruyor, soğumaya başlıyor.
“Kargomuz Pazartesi sabahı elinizde olur hanfendi, merak etmeyin” diyor.
Ay üşür oldum, bu ifadeden, ama belli etmemeye çalışarak: “Bakanımız sağolsun, lakin ben kargoyu istemiyorum. Gelirse de kendilerine iade ederim” diyorum.
İlknur Hanım hiddetleniyor:
“Nasıl yani, bakanımızın size sunduğu ve kapınıza kadar gelecek olan sağlık nimetini red mi ediyorsunuz?”
“Evet, reddediyorum, kim ilgilenirse alsın. Ben, bakanca bana bakılmasıyla ilgilenmiyorum” diyorum, ama İlknur hanım bu son ‘ilgilenmiyorum’ kelimeme cevap dahi vermedi; belki de duymadı bile. Zira telefonu pat diye, hiddetle yüzüme kapattı. Ne yalan söyleyeyim, o an dolandırıcıların yeni bir yöntemi midir, diye düşünmeden edemedim… Konuya yönelik sağlık Bakanlığı’nca doğru şekilde bilgilendirilirsem, memnunluk duyarım…
Ayfer AYTAÇ - ayferaytac.com