Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Temmuz '08

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Sağlık hizmetlerinde duyguların önemsenmesi

Sağlık hizmetlerinde duyguların önemsenmesi
 

Bir doktor hastasına sadece c43/a şeklinde, falan numaraları yatakta yatan tedavi edilen bir varlık olarak bakıyorsa, onun duygusal, psikolojik dünyasını es geçiyorsa, bu doktorun duygusal aklını kullandığını söyleyemeyiz. Psiko-tıp çevreleri şunu kabul etmiştir ki bir hekimin bir hastasını tedavi ederken, onun duygusal ve psikolojik dünyasına da destek vermesi, tedaviyi hızlandırmaktadır. Moral bulan hasta, iyileşmeyi daha fazla istemekte ve sağlığına kavuşacağı günler için umut besleyebilmektedir. Sadece akıl-mantık çerçevesinde, hastasının yüzüne :” Kanser olmuşsun.” diyen bir hekimin hastasının moral ve psikolojik çöküntüsü, belki de onun hastalığının daha tedaviye başlamadan önce çok daha fazla ilerleyebileceği ya da tedaviye istenen yanıtı vermeyeceği ihtimali göz ardı edilmemelidir. Gelişmiş ülkelerde, hastaya sadece, sağlığını yitirmiş, tedavi edilecek bir nesne olarak bakılmamaktadır. Onun her şeyden önce bir insan olduğu, bir iç dünyasının olduğu, duygularına hitap edilmesi gerektiği dikkate alındığı kadar , tedavi süresi boyunca psikolojik destek, terapi ve tedavinin her safhasının detaylı olarak kendisiyle paylaşıldığı, hasta ile doktor arasında, soğuk bir hastane rüzgarından çok , duygusal ve insani ilişkiler çerçevesinde oluşturulan bir arkadaşlık havası içerisinde tedaviye devam edilmesine fazlaca önem verilmektedir. İnsan, mekanik bir alet değildir ki onun arızalanan yerinin herhangi bir yedek parça ile duygusuzca değiştirilsin..

Goleman bu gerçeğe şöyle değiniyor:

“ Hastaneye gidip bazı testler yaptırmanı istiyorum. Böbrek fonksiyonları, sistoloji...” dedi doktor, sipariş verircesine…

Daha sonra ne söyledi bilmiyorum. Zihnim sistoloji sözcüğünde donup kalmıştı sanki: Kanser!

Neden bu kadar şiddetle bir tepki göstermiştim? Doktorun özenle ve yeterli bir biçimde, teşhis için gerekli kontrolleri sırasıyla, adım adım yapıyordu. Sorunumun kanser olması çok küçük bir olasılıktı. Ancak o anda bu mantıksal analizi yapabilecek durumda değildim. Hastaların dünyasında duygular egemendir. Korku, sadece bir düşünce ötededir. Hastayken duygusal açıdan çok kırılgan olabiliriz.

Hastalığın duygusal gerçekliğini önemsememek, insanların duygusal durumunun hastalığa karşı direnmelerinde ve iyileşme sürecinde bazen önemli bir rol oynayabileceğini gösteren ve giderek artan bulguları da görmezden gelmektir. Modern tıbbi bakım, çoğu zaman duygusal zekâdan yoksundur.” [1]

Babamın vefat etmeye yakın günlerinde, bir hastanede, babama bakan doktora , “Babamın Nesi var? Bu verdiğiniz ilaçlar ne için?” dediğimde, öylesine sert, soğuk ve küçümseyici şekilde bana bakışı ve “İşimize karışmayın.” diyerek, kendi rüzgârını suratıma çarparak odadan çıkışı, beni o, henüz 18 yaşındaki o genci duygusal olarak ne kadar çok sarsmıştı. Ve babam hastane yatağındaki birkaç çırpınışından sonra bu dünyayı terk ettiğinde, halen babamın neden vefat ettiğini bilemiyordum.

Yine genç yaşlarda göz kontrolü için gittiğim bir üniversite hastanesindeki bayan doktorun bağırarak : “ Geç ve otursana şu koltuğa kardeşim !” diye bağırışı beni derinden etkileyen bir olay olmuştu. Artık hasta olmaktan çok, doktordan azar işitmekten korkar bile hale gelmiştim.

İnsanların duygusunu önemsemek, duygusal aklın ve “Kalp”in kullanılabilme kapasitesiyle doğrudan ilişkilidir. Aşağıdaki örnekte ise bu donatılarını en güzel bir şekilde kullanmaya gayretli bir hekimden bahsetmek isterim:

Rahmetli annemin şiddetli rahatsızlığı sırasında, uzun arayışlardan sonra kendisini bulduğumuz bir beyin-sinir uzmanı doktor, annemi muayene ettikten sonra eve göndermiş ve : “ Teyze sen çok yorgunsun. Şimdi eve git dinlen. İlaçlarını yazdım. Akşamüstü de evine bırakırım.” diyerek, gerçekten söz verdiği saatlerde annemin ilaçlarını alıp eve kadar teslim etmişti. Böyle bir davranışın hastaya ne kadar moral verebileceğini tahmin etmek için uzman olmak gerekmiyor. Böyle hekimler de var ve bu insanlar o saygın tıp bilgilerinin yanında, akıl-mantık ve doğrusal zekâları kadar duygusal zekâlarını ve “Kalp”lerini en verimli kullanan kişilerdir.

Kendisi de tıp uzmanı olan Dr. Alexis Carrel bakın bu konudaki düşüncelerini nasıl dile getirmiş:

“ Eskiden bazı aile doktorları hem maddi, hem de manevi işlerde bir yönetici olabilecek kadar engin bir bilgi ve namusluluğa sahipti. Bugün doktorların birçoğu tüccar zihniyetiyle hareket ediyor. Hiç kimse bir ağız, burun, rektom, karaciğer, kalp, akciğer veya başka hastalık uzmanından, hayatında karşılaştığı güçlükler için öğüt istemiyor.”[2]


Bu yazı, eş zamanlı olarak www.gelisimbahcesi.com adresinde yayınlanmaktadır

[1] Daniel Goleman, Duygusal Zeka, Varlık Yayınları, Çev: B.Seçkin Yüksel, 31. Basım, İstanbul, 2007, S:221- 222

[2] Alexis Carrel, Başarının Sırları, Hayat yayınları, Editör: Özcan Ünlü, İstanbul, 2006

 
Toplam blog
: 63
: 1536
Kayıt tarihi
: 20.04.07
 
 

1968 yılında Üsküdar'da doğdum.İlk-Orta öğrenimimi Almanya'nın Hof/Saale kentinde tamamladım.Lise ve..