Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Şubat '19

 
Kategori
Güncel
 

Şaibe mi?

Yargı bağımsızlığındaki yerimizi WEF(Dünya Ekonomik Forumu) verilerine dayanarak aktardığımızda, yargının nadirleşen yüz akı bazı akademisyen dostlarımızdan eleştiri geldi, WEF’in sıralamasının anketlere dayandığı ve bilimsel olmadığına ilişkin.

Anket olsa farkeder mi?..

Yargımız bağımsız mı?..

Hakimler ve savcılar yürüttükleri soruşturmalarda ve karar verdikleri davalarda Bakanlığın kılıcını hissetmiyorlar mı arka planda?..

Endişe yok mu onlarda da gelecekleri için?..

Themis’in kılıcını kaybedeli kaç zaman oldu Türkiye’nin?

Velhasıl…

Bakınız şimdilerde ulusal basında dünyadaki üniversitelerin sıralamasını gösteren uluslararası kuruluşlara ilişkin veri ve raporlar yayınlanıyor.

QS World University Ranking ve Times Higher Education Univercity Ranking’in raporlarına göre de sonuç olarak gördüğümüz pek parlak değil: Üniversitelerimiz de çöküşte!

Yargıdaki manzaraya paralel bir tablo ile karşı karşıyayız.

Yükseköğretim kalitesine göre yapılan sıralamada 137 ülke arasında 101.yiz.

Dağa taşa üniversite kurunca ne yazık ki basamak atlayamıyoruz.

Uluslararası raporlara göre sahte ve şaibeli yayında da dünya üçüncüsü olmuşuz.

Zaten bu konuda da birkaç gündür yaygın medyada haberleri görüyorsunuzdur.

Pıtrak gibi çoğalan üniversitelerimizde yüksek lisans ve doktora çalışmaları artık “bul karayı al parayı” şeklinde “ver parayı al tezi” haline dönüşmüş.

Akademisyen olacak, yükselecek, yüksek lisans veya doktora için eğitim sonrası bitirme tezi yazacak…

Parayı veriyorsun senin için yazıyorlar…

İntihaller, sahtelikler, şaibeler gırla.

Nur topu gibi yeni akademik ayıbımız.

Bilimsel makale, yayın ve atıf oranları her yıl yükseköğretimde düşerken belki de bu konuyu köşesinde  en çok gündeme getirenlerin başında olan Cumhuriyet’ten Orhan Bursalı ve (önceden Hürriyet’te olup) Karar’dan Taha Akyol olsa gerek.

Keşke onların uyarıları zaman içinde nazara alınsaydı.

Taha Akyol’un özellikle İran’ın bilimsel yayın anlamında Türkiye’nin nasıl önüne geçtiğini anlattığı nice uyarı yazısı var.

Keza İlber Ortaylı hocamız İsrail’deki üniversitelerin parmak ısırttığını söylüyor.

Bizdeki üniversiteler ise bilimsel yayını mumla arayadurun rektörlerin skandal açıklamaları ile gündeme geliyor.

Uluslararası kuruluşların sıralamalarını varolan gerçekleri görmezden gelip savunma mekanizması ile eleştirme yerine aynayı kendimize tutmamız gerek.

Bu husus; eğitimde de, yargıda da, üniversitelerde de aynı.

Kendimize kondurmazsak, iğne ve çuvaldızı kime batıracağımızı bilmezsek kendimizi kandırmaktan öteye geçemeyiz.

QS World’e göre 2018 yılında dünyadaki ilk 400 üniversite arasında Türkiye yok.

Times Higher da 2019’da ilk 350 arasında olmadığımızı ortaya koyuyor.

Oysa bundan 3-4 yıl öncesinde aynı listede ODTÜ 85., Boğaziçi 139.sıradaymış. Keza, İTÜ, Sabancı, Bilkent ve Koç gibi üniversitelerimiz de ilk 350 içinde imiş.

Şimdi tek üniversitemiz yok.

Şu an 206 üniversitesi olan ülkemizde geçen yıl üniversiteyi yarıda bırakan öğrenci sayısının bir önceki yıla göre yüzde 92 arttığı gerçeği de karşımızda iken…

Hele hele diplomalı işsizlerin çığ gibi büyüdüğü hepimizin malumu iken…

Üniversite, artık ne kadar “gelecek” Türkiye için?..

Matematik ve Fen Bilimleri alanında Etiyopya ile Gana’nın arkasında yer aldığımız açıklanıyorsa neyle savunacağız kendimizi?..

“Okuma oranı arttıkça beni afakanlar basıyor, ben cahil halka güveniyorum” diyen rektör yardımcısının var olduğu ülkemizde...

Ne yapacağız?..

Şaibeli yayın yok desek… Şöyle başarılıyız, bunlar uluslararası kuruluşların palavrası desek…

Okuma oranı arttıkça afakanlar basan akademisyen(!) buhar olup uçacak mı?..

Kendimizi kandırdıkça, gerçekleri görmezden gelip üstünü örtmeye çalıştıkça…

Çıkacak mıyız düzlüğe, bilime, hukuka, geleceğe, aydınlığa?..

 

 
Toplam blog
: 130
: 93
Kayıt tarihi
: 07.02.18
 
 

1971 Balıkesir doğumluyum. İlk, orta ve lise öğrenimimi Balıkesir'de tamamladıktan sonra Ankara Ü..