Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Haziran '09

 
Kategori
Gezi - Tatil
 

Sakın Bozburun'a gitmeyin!

Sakın Bozburun'a gitmeyin!
 

BOZBURUN


Necdet ŞEN, yıllar önce Bodrum’ un ‘’Bodrum’’ olduğu ve pek öyle kimsenin bilmediği yıllarda Bodrum’ a gider ve dönüşte de der ki;

- ''Ulan burası ne güzel bir yer! Ben burayı haber yapayım da herkes faydalansın, gelsin görsün bu şahane yeri.’’

Yapar haberini...

***

Ertesi sene tekrar gider.

Bir bakar ki güzelim koya kocaman tekneler yanaşmış,

Gürültücü ve dağınık bir sürü tatilci ilçeyi talan etmiş,

İlçe halkının gözü dönmüş, herşeyi para olarak görmeye başlamıştır.

***

Çocuklar bile, daha önceden söyledikleri,

- ‘’ Ağabey, gel seni gezdireyim. Burası dağımız, denizimiz; gel bir de limanda balık yiyelim'' sözlerini bir kenara bırakıp,

- ‘Balık 5 lira, dağ gezisi 15 lira’’ demeye başlamışlardır.

***

Necdet ŞEN, Hızlı Gazeteci adlı çizgi romanında; sonraları Bodrum’ un başına gelenleri anlatır.

Çok pişman olmuştur ama iş işten de geçmiştir artık.

***

İşte bu yüzden, Bodrum’ un eski haline benzeyen Bozburun’ u da yıllar önce keşfetmeme rağmen ve ülkemizde çevre bilinci yeterince gelişmediği, güzellikler keşfedilince, (devletin de desteğiyle) güzelliklerin hemen talan edilmesinden korktuğum için, sadece çok güvendiğim insanlar ile paylaştım…

***

Ama korkunun ecele faydası yok.

Nasıl olsa her sene bize rağmen (!) yapılaşma artıyor.

Artık oradaki sevgili dostlarımızın ekmeğiyle daha fazla oynamayalım diye düşündüm ve işte her şeyi itiraf ediyorum, anlatacağım (!)…

***

Yaklaşık 16 sene kadar önceydi.

Tekne sahibi bir dostumuzun önerisi ile iki aile bir gece yarısı Bozburun’ da Uslu Pansiyon’ a gittik.

O zamanlar pansiyonun önünden geçen yol topraktı.

***

Birlikte gittiğimiz arkadaşların oğlu Çağan, saatlerce gidilen yol ve tatil köylerinde oluşan beklentiyle, gördükleri arasındaki farktan dolayı dumura uğrayınca, bastı yaygarayı.

Babası da çok yorgundu, o da bastı ‘’şaplağı’’.

Şaplağın etkisinden midir bilmiyorum ama Çağan daha sonra bir Bozburun hayranı oldu ve oradan ayrılmak istemedi.

Oğlum Alicem’e ise artık Bozburun hayranı değil, fanatiği diyeceğim.

***

Zaten Bozburun için anlatılan bir efsane vardır. Efsaneye göre;

Buraya gelen eşler ilk gece hayal kırıklığıyla,

- ‘’ Neden böyle bir yere gelindi?’’ diye kavgaya tutuşur, ertesi gün oranın havasını soludukça oraya aşık olurlarmış (!).

***

Bozburun’ a nasıl gidilir?


Marmaris’ i geçiyorsunuz, Datça yol ayrımından Orhaneli tarafına dönüyorsunuz.

Yaklaşık 45 dakika boyunca; sırayla Hisarönü, Turgut, Selimiye geçiliyor vee ver elini Bozburun…

***

Birden, yazarken oraları ne kadar çok özlediğimi hatırladım. Kimse duymasın; bir ara ölünce oraya gömülmeyi bile vasiyet edecektim ama geride kalanlara sıkıntı olur diye vazgeçtim (!).

Görseniz, - özendirmeyeyim ama - mezarlığı bile şiirlerdeki gibi, şirin mi şirin (!).

***

Bozburun’ da hayat;

Bozburun’ da yaşam şartları çok ağır (!).

Sabah kalkıyorsunuz, denize 10- 15 metre mesafede ve müthiş bir manzara eşliğinde sabah kahvaltısı yapıyorsunuz.

Akşama kadar hemen önünüzde bulunan akvaryum özentisi bir denize giriyorsunuz.

Arada siestalar, kitap-gazete okumalar, uyuşup odaya çekilmeler veya hemen oracıkta uyumalar…

Tekne gezintileri, tracking turları…

***

Akşam olunca,

İşte akşam olunca hayat daha da zorlaşıyor (!).

Denize 15, hadi diyelim 25 cm. mesafede büyük kablo makaraları yan çevrilmek suretiyle elde edilmiş masalara kuruluyoruz (son yıllarda plastik masalar da geldi).

Pansiyon sahibi Metin ağabey veya pansiyonerlerden birisi her gün mangalı yakıyor.

Mangal pansiyon boy ve hemen yanımızda (dumandan etkilenmeyecek uzaklıkta)…

Pansiyondaki dostlarca, mangalın gece boyunca beslenerek sürekli yanması sağlanıyor.

Ateşimiz hiç sönmüyor…

Başlıyoruz; mutfakta hazırladıklarımızı makara-masalarımıza servis etmeye…

Bir kişi de etleri pişirmekle meşgul oluyor. Meşgulseniz, mangal başındaki dostlar sizin etlerinizin de pişmesine yardımcı oluyorlar…

***

Yiyoz, içiyoz, adios (!)

Karınlar doyuyor, mebzul miktarda alkolün de kana yavaş, yavaş karışmasıyla birlikte keyifler yerine geliyor.

***

Orada herkes sanatçı, değilse de bir süre sonra yetişiyor (!).

En umutsuz sanatçı adayı benim, yıllardır adaylıktan kurtulamadım (!)

Herkesi şarkı söylemek için yüreklendiriyorum, ama her şarkının, türkünün başlangıç kısımlarını biliyorum, gerisi yok…

***

Yine de her zaman gerçek sanatçılar var; gitar çalanlar, ud çalanlar, saz çalanlar…

Bu konuda profesyonel eğitim almış olanlar, hocalar…

***

Gece iyice ilerliyor,

İçkinizden bir yudum daha alıyorsunuz,

Atlıyorsunuz suya…

Arkanızdan bir sürü insan suda, bir şamata kopuyor…

Çıkıyorsunuz, bir yudum daha, mezelerden birkaç çatal…

Müthiş bir rahatlama, gevşeme, huzur,

O duyguyu anlatmak için iyi bir şair, iyi bir yazar olmak lazım,

Anlatamayacağım…

***

Zaten Bozburun öyle bir yazıda anlatılacak gibi değil. Daha sonra da anlatmaya devam edeceğim…

***

Şimdilik,

Genelde pansiyon turizminin ağırlıkta olduğunu,

2 fırın, 1 pideci, 2 pastane, 5-6 lokanta, 1 bar, birkaç bakkal, 1 kahvehane, 2 kasap , 1 jandarma karakolu, 1 balıkçı, 1 berberden (hatırlayabildiklerim) oluştuğunu,

Haftada bir gün sebze-meyve pazarı kurulduğunu,

İstenirse birkaç otel olduğunu,

Bilmeniz yeter…

***

Yaa, ben hata mı ediyorum?

***

Yok, yok ben vazgeçtim, kesinlikle Bozburun’ a gitmeyin, önermiyorum.

***

İyisi mi siz Bodrum’ a, Marmaris’e, Antalya’ ya filan gidin de bizi yıllardır süren yalnızlığımızla baş başa bırakın (!)...

 
Toplam blog
: 34
: 5544
Kayıt tarihi
: 06.05.09
 
 

..