Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Mayıs '11

 
Kategori
Blog
 

Sarı sarı mimozalar açmışlar yollarda; Bir masal yaşadım yine İstanbul'da

Sarı sarı mimozalar açmışlar yollarda; Bir masal yaşadım yine İstanbul'da
 

internetten alıntıdır.


Kuşadası’ndan çıktım yola, istikamet doğru İstanbul’a. Yol çok uzun amma, sonunda MB’deki arkadaşlarımla toplanmak var ya. Gözüm ne yol gördü, ne de yolun uzunluğuna takıldı. Mehtap, yol boyunca seyahatime eşlik etti, aydınlattı. 

Tam geldik Selçuk’a. Ah! Yine leylek çıktı karşıma; göçmüşler bizim oralara, çoluk çocuk yuva kurma telaşında. 

Şaşırdı! Sordu’’ Yine yoldasın bakıyorum, bu kez yolculuk nereye? Anlattım. ‘’Sana söyleyecek söz bulamıyorum valla. Vazgeçtim yarışmaktan, beni bile gölgede bıraktın, bravo. Git güle güle, geldiğinde yaşadıklarını, duyduklarını ve gözlemlediklerini unutma sakın yazmaya, uğurlar ola.’’ Dedi. 

Denizli’de, binyıldır aralıksız akan kutsal ve şifalı kalkitli suların aktığı yörenin ismini alan firmanın otobüsü ile vardık İstanbul’a. Yolculuğum süresince, gözlemledim ki, bir ihtimam, bir itibar yolculara, teşekkürler etmem gerekir, firmanın yetkililerine ve çalışanlarına. 

Sloganımız; Sabah saat 10 da, buluşalım Yıldız Korusu’nda Çadırcı Köşkündeki kahvaltılı toplantıda. 

Saat sabahın 7 si İstanbul, Beşiktaş ve ben. Hani geçen ay öğrendi ya İstanbul’da her yerleri, şaşar mı hiç Ayşen. Ortalık sessiz, sakin, saat 10 a kadar bir yer bulup vakit geçirmek lazım. 

Derken efendim; Beşiktaş Meydanına yakın, Barbaros yokuşunun, Ortaköy yol ayrımının tam karşısında Hacı Sayid isminde muhteşem bir pastane buldum. 2 saate yakın ağırladılar beni orada. Kalite hizmet anlayışı 10 numara. Buradan yaşadıklarımı dile getirdiğim satırlarda teşekkürü borç biliyorum, hem işletmeye, hem de çalışan personeline. 

İki saatin sonunda, aldım soluğu Yıldız Korusunda. İlk defa geliyorum, aman Allah’ım ne eşsiz güzellikte bir yer, adeta cennet-ü ala. Bir an sandım kendimi rüyada. Erguvan ağaçları, mimozalar, atkestaneleri, hepsi çiçek açmışlar. Ya o çamlar, mis gibi çam kokusu yaymaktalar. Düşünmeden de duramadım doğrusu, bizim padişahlar ne güzel yerlerde yaşamışlar. 

Bir de baktım ki; Yanında melekleri, Sabiha Rana güneş misali ışıldadı karşımda. İzmir’den geliyorum, yabancılık çekmeyeyim diye erkenden gelmiş melekleri ile. Yüce gönüllü, şahane ev sahibesi Sabiha Rana, seni sevgi yağmurlarım ile ıslatıyorum kana kana. Arkadaşlığın ve dostluğun harika, dilerim nasip olsun ben gibi her kula.( Aman sakın, beni arada unutma! Kıskanırım alimallah sonra) 

Biz otururken, diğer arkadaşlar da birer birer, katılmaya başladılar aramıza. Yılmaz Çetingöz, Hızır Kabil, Kadri Kanpak, Baver Ergun, Kerim Korkut ve ilerleyen zamanda Şükran Demirtaş, Arife Durtlu ve Macide Kahraman. Aman aman. Muhabbet, sohbet gırlan. 

Benim açımdan, çok zevkli ve verimli bir toplantı gerçekleşti inanın ki. Hızır Kabil hoca ‘’Basın ahlak ve ilkeleri, gazeteciliğin tanımı, ilke, hak ve ödevleri ile ilgili, son derece itina ve uzun emek harcanarak hazırlamış olduğu sunumu ile bizleri aydınlattı. Değerli Hoca’ma da bu harikulade çalışması için minnet duygularımı sunuyorum. 

Tabii ki, toplantının sınırları bununla kalmadı. Birçok konu ve fikir konuşuldu ve paylaşıldı. Bu arada lay lay lom da yaptık haliyle. 

Çadırcı Köşkü’ndeki hizmet anlayışı ve ihtimamdan da bahsetmeden geçemem doğrusu. Ufak bir anekdot: İsimlerin daha sonradan, sorup öğrendiğimiz, Hilmi Karayiğit ve Mehmet Ketenci sürekli hizmet yarışında idiler adeta. Sabiha Rana ve bana ’’Bir İsteğiniz var mı’’ diye sordular. Ben de ‘’Evet! Priz istiyorum.’’ Dedim. Dememle bir masada bir kahkaha tufanı koptu. ‘’Evet, arkadaşlar, miniminibookun şarjı bitti, priz lazım. Bir isteğiniz var mı diye sorulunca da, ben de isteğimi ilettim.’’ Dedim. 

İnanılmaz! Ama gerçek, 10 metrelik ara kablo bulup, çay makinesinin prizine taktılar, bir de bantla yere sabitlediler ki çay almaya gelenler, takılıp düşmesinler. İşte hizmet buna derim. Gerçekleşmesi imkânsız gibi görünen durumların, imkânsızlığın sınırlarını zorlayarak oluşturulması. 

14.30 da bitirilmesi planlanan toplantı, saat 17.00 e doğru ancak bitirilebildi. MB yazarları arkadaşlarım, yineliyorum iyi ki varsınız. 2 günlüğüne bile olsa, yine bir İstanbul masalı yaşadım sayenizde. 

Toplantıdan sonra, İstanbul’da beni ağırlayan arkadaşlarımla birlikte ver elini Moda, akşamı ettik Moda sahilinde. 

Pazar günü ise, Sema Şener arkadaşımla buluştuk, Üsküdar-Salacak sahil kıyısında. Uzun uzun sohbetler yaptık, Kız kulesinin batan güneşe eşlik eden manzarasında. Sema Şener arkadaşımın da konuk ağırlaması ve arkadaşlığı takdire şayan. Kendisine şükranlarımı gönderiyorum buradan. 

Hayatta, kullandığımız bazı kavramlar vardır. Somut ve soyut. Örneğin sevgi, heyecan, umut, ümit gibi. Elleyemeyiz, gözle göremeyiz ama yaşarız, hem de dolu dolu hissederek yaşarız. Kimi zaman iliklerimize dek özümseyerek. Bazı somut kavramlar da soyut kavramlarla beslendiğinde kıymetlenir. Topluluk, halk, arkadaşlık ve aile gibi kavramlar değerlenir ve özelleşir.(bazı kişilerin arandığı gibi) ana ve baba kavramı kalkar ortadan, birlik, bütünlük ve beraberlik olgusu gelişir. Kimselerin gücü de ermez bu bütünlüğü yıkmaya. 

Ben, son aylarda Antalya, İstanbul, Ankara ve İzmir toplantılarına katılmış ve daha yolun başında olan bir arkadaşınız olduğum halde, birlikte paylaştığımız bu MB yazarları ortamının dostluk, sevgi, ümit ile beslendiğini ve olgunlaştığını, yaşadım paylaştım ve algıladım. 

Mutluyum ve mutluluğumu paylaşabildiğim için daha da mutluyum. Arkadaşlarımın tümüne de sevgi deryasından, semaya arınarak yükselen, sevgi bulutlarının, sevgi yağmurları olarak arı ve duru bir halde üzerinize yağmasını diliyorum canı gönülden.(Kuyucak, bu cümleyi kurarken senin şiirinden esinlendim.) 

Sabahleyin, döndüm Ada’ya. Ancak! Yine gözüm yolda, gönlüm Büyükada’da yapılması planlanan Haziran toplantısında. 

Geldim; İki günlük İstanbul masalının sonuna. Neden? Masal diye adlandırdığıma gelince, kendimi, hayallerimin bir bir gerçekleştiği bir masal ortamında yaşadığımı hissettiğimden. 

Sevgim, dostluğum ve ümitlerim İmbat rüzgârlarının şiirsel esintileri ile sizlere gelsin efil efil. 

 

Ayşen Arslangiray Kura 

16Mayıs 2011/Kuşadası 

 
Toplam blog
: 533
: 1375
Kayıt tarihi
: 14.11.10
 
 

Aydoğdu; kızgın güneşinde Ağustos'un, sararmıştı altın sarısı başaklar. Kırlangıçların göç dansın..