Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Ekim '21

 
Kategori
Dünya
 

Sarımsak Nasıl Olmuş?

Sarımsak Nasıl Olmuş?

Zeus Asklepios’u yıldırımlarla öldürmüş. O sırada hekimin yazmakta olduğu reçete elinden düşmüş bir otun üstüne gelmiş. Yağmurda çok hızlı yağıyormuş. Yağmur ne yapmış biliyor musunuz çocuklar.”

Resul heyecanla parmağını kaldırdı.

“Evet Resul.”

“Yağmur kâğıdı ıslatmış.”

“Doğru ıslatmış. Ve kâğıtta yazılı olanlar toprağa karışmış. Ve her derde deva olan sarımsak meydana gelmiş.”

Elif bilen bir eda ile söze girdi.

“Rüya ya ben bunu biliyorum ama başka türlü biliyorum.”

“Öylemi nasıl?”

“Bunu anneannem anlatırdı. Bu hikâye lokman hekimin derler.”

“Of… Lokman hekim diyince duracaksın. O inanılmaz biri imiş. Ama onu ben çok iyi bilmiyorum.”

Elif güldü.

“Tamam, elime düştünüz. Lokman hekimi ben çok ama çok iyi bilirim.”

“O zaman anlatır mısın?”

“Şimdi mi? Ama Herakles at adam.”

“Baksana onlar şarap içip sohbet ediyorlar.”

“Tamam anlatayım.Lokman Hekime Hazret-i Lokman derlermiş yaşadığı zamanda ama çok sonralarda. Davud Aleyhisselam zamanında yaşadığı biliniyormuş. Çocuklar o bir köleymiş. Siyah renkli bir köle!”

Rüya çok şaşırmıştı.

“Kölemi üstelik siyah renkli bir köle! İnanır mısın bilmiyordum.”

“Normal canım her konuda bilgi sahibi olunamaz ki. Sen Yunan mitolojisini sular seller gibi ezberlemişsin. Ben dünyayı ezberledim.”

“Güldü.

“Biraz fazla oldu ama. Bu konuda çok ta mütevazı olmayacağım yani.”

“Olma tabi. Bilgi edinmek emek gerektiren bir şey… Emek verilen işte de gururlanmak gerekir.”

“Haklısın… Lokman hekim çok güzel konuşurmuş. Onun için ‘Pek güzel sözleri, geniş bilgisi ve üstün halleri vardı’ denilirmiş. Size anneannemin anlattığı bir hikâyeyi anlatayım. Bu lokman hekimin düşünce tarzını anlatıyor. Bence de inanılmaz doğru. Lokman Hekimin efendisi ondan bir hayvanın en iyi iki yerini kesip getirmesini istemiş. Oda hayvanın dili ile kalbini getirmiş. Efendi şaşırmış tabi. Sonra efendi Lokman hekime; Hayvanın en kötü iki yerini kesip getirmesini istemiş. Lokman yine dilini ve kalbini getirmiş. Efendi iyice şaşırmış. Ve sormuş. Aldığı cevaba bakın;

‘İyi oldukları zaman dilden ve kalpten iyisi olmaz ama kötü olduklarında da bu ikisinden kötüsü olmaz.”

Rüya çok şaşırmıştı.

“Evet. Ne kadar doğru…”

Muhtar’da Rüya’nın sözlerini tasdikledi.

“Ne kadar doğru!”

Elif anlatmaya devam etti.

“Yine ona sormuşlar; ‘İnsanların hangisi daha âlimdir? Verdiği cevap; ‘ Bilgisinden yararlanıp kendi bilgisini arttıran…”

Rüya çığlık attı.

“İşte bu kadar! Harika ya. Gerçekten harika. Tüylerim diken diken oldu.”

“Evet, Lokman hekimin ne kadar büyük biri olduğu bu sözlerinden çok belli… Bu arada bir şey var onu da hatırlatmakta yarar görüyorum. Bazı Fransız bilginleri Galen’in lokman hekim olduğunu söylüyorlar ama bu mümkün değil çünkü ayrı dönemlerde yaşamışlardır. Hatta arada bin yıl kadar fark olduğu söylenir. Anneannem derdi ki; Lokman ismi Kuran-ı kerimde bir Suriye de konmuş. Ve orada diyormuş ki; ‘biz lokmana hikmet verdik.’ Bu Lokman Hekimin kim olduğunu neler yapabildiğini en iyi şekilde açıklıyor değil mi?”

“Evet. Öyle.”

“Lokman hekim tıp hekimlerinin piri olarak kabul ediliyor.

Hekimlik yönüne gelince; Yeryüzündeki bitkilerden her derde deva araştırır, üzerinde çok uzun süre çalışır ve bulurmuş. Yani şifa dağıtırmış. Oğluna nasihatleri inanılmaz. Onun nasihatlerini yerine getirsek zaten dire cennete gideriz. Ve inan ki çocuklar bu dünyada da bizden iyi erdemli çalışkan bilgili kimse olmaz. Bir sözü şöyleydi galiba. Âlimlere karşı öğünmek, akılsızlarla inatlaşmak, birilerine gösteriş yapmak için ilim öğrenme! Ama ilmede ihtiyacım yok deme… Ne kadar doğru değil mi?”

Rüya hayranlıkla dinliyordu.

“Elif seninde çok iyi bir anlatım tarzın var. Ne kadar huzurlu konuşuyorsun. Ve gerçekten ses tonunu iyi ayarlıyor tınlamalarını tam yerine getiriyorsun.”

“Eee kızım boşuna diksiyon dersi almadım ya.”

Muhtar şaşırmıştı.

“Diksiyon dersimi aldın. O ne Elif abla?”

“Diksiyon; Diksiyonu şöyle anlatabilirim. Konuşmanın doğru harf ve tonlamalara dikkat edilerek yapılması, yani harflerin düzgün söylenmesi, vurgulamaların doğru yapılması… Ha bu arada nefes çok önemli...”

“Nefes mi? Ne alaka!”

“Nasıl ne alaka! Hayatım konuşurken nefes almıyor muyuz? Alıyoruz. İşte o nefesin doğru ve gerekli biçimde alınıp kullanılabilmesi, ses sınırının genişletilmesi, sesin etkili bir düzeye ulaştırılabilmesi, seslerin doğru yerden ve doğru zamanlamayla çıkartılabilmesi işte genel anlamda budur.”

“Of ne kadar uğraştırılan bir konuşma metodu.”

“Belki ilk başta öyle... Bazı şeyleri tam yerine oturtana kadar hatırlanılarak yapılıyor ama bir süre sonra farkına varmıyorsunuz artık o sizin bir konuşma biçiniz olmuş oluyor.”

“bu güzel işte...”

Evet.

“Ve asl olan da şudur; Hocamız özellikle bunun altını çiziyordu. Duygu ve düşüncelerin doğru ve etkileyici biçimde aktarılmasının sağlanması için tonlama, vurgulama konularında yapılan metinli, metinsiz çalışmalar.”

Rüya gülümsedi.

“Tebrik ederim arkadaşım. Sen bu işi yapanlardansın buna inan. Senin uzun konuşmalarından her zaman keyif almış hiç sıkılmamışımdır. Ses tonunun, tınlamaları hatta vücut dilin her zaman beni büyülemiştir.”

“Sağ ol canım.”

“Siz gazetecilerin bu işi bilmeleri güzel ama şimdi aklıma geldi aslında bizlerinde yani öğretmenlerinde diksiyon dersi almaları iyi olur. Bu bir çeşitte kendini dinlettirme sanatı ise haylazlar da seni dinlemeye istekli olurlar. Eğer gidersek ki gideceğimizi biliyorum ben ilk fırsatta diksiyon dersi alacağım.”

“Tamam, ben en bu konuda yönlendiririm. Şimdi bizim üniversite…”

Muhtarın sesi konuşmalarını böldü.

“Hanımlar birazda günümüzle ilgilensek.”

“Günüme bakar mısın asırlar öncesi yani bu günkü günümüz.”

“Öyle ama baksanıza bunlarda hareketlenme başladı.”

“Evet doğru.”

 

Nazan Şara Şatana Kitaplarından…

 
Toplam blog
: 1731
: 4678
Kayıt tarihi
: 09.12.10
 
 

Turizmci; Genel müdür Yazar ; Romanlar, senaryolar müzikkaller... Sinema filmleri, TV filmleri.....