Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Ağustos '13

 
Kategori
Siyaset
 

Şaşılacak bir şey yok

Şaşılacak bir şey yok
 

Eğer gerçekten demokratik bir toplum içinde yaşıyorsanız, o rejim içindeki anti-demokratik uygulamaları özgürce eleştirebilmeniz gerekir.

Bu bir haktır.

Hemen yanında bir yurttaşlık sorumluluğudur.

Çünkü demokrasi ancak, bireylere katılımcılık hakkını tanıyorsa ve ancak tanıdığı ölçüde demokrasidir.

Yurttaşlar bu hakkı kullanmıyorlarsa, her türlü anti-demokratik uygulamanın varlığına hem mahkûm ve hem de layıktırlar.

Gezi Parkı’na bu gözlükle bakmak gerekir.

Gezi Parkı Direnişi’nin tüm ülkeye yayılmasına bu açıdan yaklaşılmalıdır.

Batı’nın “ilerici” entelektüel platformları Gezi Parkı’na sahip çıkmaktadır.

Avrupa kültürünün “bazı” üst yapı kurumları Gezi Parkı’nda gerçekleştirilen demokratik tepkiye alkış tutmaktadır.

Gençler, sürdürdükleri mücadelenin 68 Kuşağı ile düşensel köprülerini kurmakta, kendiliğinden ortaya çıkan demokratik toplumsal refleksi, Türkiye’nin mücadele birikiminin kültürel mirası ile birleştirmeye ve yapılandırmaya çalışmaktadırlar.

Bu reflekse sendikalar omuz vermekte, avukatlar omurgasını oluşturmakta, gençlik örgütleri ve demokratik kitle örgütleri harcını karmaktadır.

Tencere tava eylemi önemlidir.

Yıllarca a-politik bir çembere hapsedilmiş olan ev kadınları başta olmak üzere sokaktaki adam, Hanya’nın ve Konya’nın ne olduğunu ya da nereye doğru yönlendiğini anlama süreci içine girmişlerdir.

Bu refleksin adı [artık] toplumsal muhalefettir.

Toplumsal muhalefet ülkesinin sorunlarını konuşuyor, tartışıyor ve gerektiği noktalarda ve uygun bulduğu süreçlerde kendi iradesini siyasetin merkezine taşıyorsa, o ülkede demokrasi filiz vermiş demektir.

Ve halk demokrasiyi sindirmiş demektir.

Bugünün Türkiye’sinde siyasi iktidar, görsel ve yazılı medyayı egemenliği altına almıştır.

Ordu’yu kendi hedef ve stratejileri yönünde yeniden yapılandırmıştır.

Türkiye Büyük Meclisi’nin iradesi kapalı kapılar ardında şekillenmekte, yasalar, genellikle geç saatlerde, büyük bir süratle ve acil olarak şeklen oylama sürecinden geçirilerek Çankaya Noterliği’ne sunulmakta ve gerekli damga/ mühür işleminden sonra da Resmi Gazete’nin yolunu tutmaktadır.

Peki… Demokrasinin en temel üç erkinden birisi olan “yargı” bu sürecin neresindedir.

Bağımsız mıdır?

Baskı altında mıdır?

Yoksa iyiden iyiye, bir tasdik makamı haline mi dönüşmüştür?

Bir ülkede yasalar bir az önce ifade ettiğimiz mekanizmanın bir ürünü olarak yürürlük kazanıyorsa ve o yasalar da, baskı altına alınmış bir yargı tarafından uygulanıyorsa, o ülkede demokratik hukuk devletinin varlığından söz edebilmek mümkün değildir.

Ancak bir ülkede demokrasi, halk tabanında kendisine yer bulmuş, ama ülkenin yönetim erki bu gelişmenin karşısına dikilmiş ise, o ülke sosyal ve siyasal patlamalara gebe demektir.

Şaşılacak bir şey yok…

Faruk Haksal

farukhaksal@gmail.com

www.soruyusormak.com

www.akceder.com

www.dnm-ler.com

 
Toplam blog
: 913
: 485
Kayıt tarihi
: 30.01.09
 
 

1942 yılının Şubat ayında Bursa'da (Mehmet Kemalettin'den olma, Emine İffet'ten doğma olarak) dün..