Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Ağustos '08

 
Kategori
Haber
 

Savaşan Rusya-Amerika, Ölen ise Osetler ve Gürcüler

Savaşan Rusya-Amerika, Ölen ise Osetler ve Gürcüler
 

Kafkasya’da yılardır kâh açıkça kâh gizlice sürdürülen savaşta, şimdi silahlar konuşmaya başladı.


Kafkasya’da yılardır kâh açıkça kâh gizlice sürdürülen savaşta, şimdi silahlar konuşmaya başladı. Ölümler birer ikişer olmaktan onar, yüzere çıktı. Önceleri, evler yıkılmıyor, köprüler uçmuyor, hava alanları, sanayi tesisleri bombalanmıyordu. Bunların olmayışı, savaşın yokluğunun göstergesi değildi. Ama nedense insanlar, politikacılar ve medya, bunların yokluk haline ‘barış’ diyorlardı. Ne gariptir ki, hala öyle diyorlar. Bu bir yanılsamadır. (Yanılsamanın ısrarla sürdürülüyor olmasına duyduğum tepkiden dolayı, “Ambaristan’dan Siyasal Öyküler”in yeni bölümünü eklemek yerine bu konudaki yazıya öncelik verdim.)

Tıpkı, patronlar aracılığıyla, kaynaktan kesim yoluyla topladıkları işçi aidatlarıyla ve delege oyunlarıyla rahat koltuklarında oturan kimi sendikacılar gibi… Bu tür sendikacılar, her gün işten atılan, iş kazalarında ölen, sigortasız-sendikasız çalıştırılan, sigorta primi gerçek ücretten ödenmeyen işçilerin ve sayıları her geçen gün artan milyonlarca işsizin varlığı karşısında “gık” demezler. Ama toplu sözleşme sırasında, adet sünnet yerini bulsun tarzında açıklamalar yaparlar. Tabir-i caizse aslan kesilir mübarekler : İsteklerimiz kabul edilmezse toplumsal barış bozulur haa. Breh breh… Pes doğrusu…

Her gün yaşanan kıyımlara rağmen, toplumsal barışın varolduğunun kabulüne dayanan bu açıklamalar, onun bozulmasının isteklerinin reddedilmesiyle olanaklı olabileceğini dışavurur. Aslında bunların büyük bir bölümünün söylemek istediklerinin yegane tercümesi şudur : Sayın yetkili, ya da sayın devlet büyüğüm, bak biz her gün yaşananlara sesimizi çıkarmıyoruz, birkaç kuruş daha ver de, şu sırtlarından nemalandığımız üyelerimizin ‘gazı’ alınsın. Öfkeleri yatışsın. Siz sonra bildiğiniz gibi davranmaya devam edersiniz. Mesele şimdilik ‘toplumsal barış’ bozulmasın!!!!

Toplumsal süreçte olduğu gibi, Kafkasya’da da her gün birer ikişer insanlar öldürülüyor, insanlar tutuklanıyordu. Sağda solda bombalar patlıyor, birileri bir şeyleri ihlal ediyordu. Aslında bunların büyük bir bölümü, arka planda yer alan satranç masasındaki oyuncuların hamlelerinden ibaretti. Oyuncular malum : Biri Kafkasya’nın Asya’nın başat aktörlerinden biri olan Rusya, diğeri okyanusun öte yanından, dünyanın ihtiyaçlarına ve egemenlik politikalarına hizmet edeceğini düşündüğü her bölgesine elini ayağını uzatan ABD ve ona hizmet eden bölgesel figüranlar ve uluslar arası oyuncular.

İşte Kafkasya’daki egemenlik mücadelesinde, ABD, “At”larından biriyle fiili bir hamle yaptı. Ve onu koşturmaya yeltendi. Piyonlarla yürütülen oyunu bir anda büyüttü. uzun süre Çeçen direnişçiler üzerinden sürdürüp başaramadığına bir başka, ama daha büyük bir figüranıyla girişti. Aslında bu, rakibini tartıya almaktan başka bir şey değildi. Ve Rusya da verdiği yanıtla hem tartıya çıkmaya hazır olduğunu hem de hiç hafif çekmeyeceğini gösterdi.

Rusya ile ABD arasındaki savaşta sahne almaya yeltenen Gürcistan’ın, daha şimdiden topallaya topallaya, eli ayağı kırık, başı gözü yarılmış ve muhtemelen yemliklerinin de bir kısmını yitirmiş olarak evine döneceğini söylemek mümkündür. Görünürde Osetya’ya karşı yapılan hamlenin ardından gelen Rusya savaş uçaklarının bombardımanından kısa bir süre sonra, hem Osetlere ilişkin “ateşkes” ilen ettiğini duyurmasının ve hem de bunun peşi sıra Rusya’ya karşı uluslar arası güçlerin devreye girmesi çağrısında bulunmasının hal-i pür meali budur.

Oysa “uluslar arası” denilen gücün ağababası ABD, “saz arkadaşı” İngiltere ve civar bölgelerdeki, ister truva deyin isterce gerçek, “at”larıdır. Ve ABD daha baştan işin içindedir zaten. Bu gerçekliği dikkate aldığımızda, Gürcistan’ın açıklaması, hem zevahiri kurtarmaya hem de yaralarının sarılmasına dönük bir çağrıdır. ABD’nin ‘AT’ları ve figüranları biliniyor ki hem Kafkasya’da hem de adına ‘Ortadoğu’ dedikleri bölgede çoktur. Bunu anlamak için ne tarihsel olarak fazlaca araştırma yapmaya ne de allame cihan olmaya gerek vardır. İran karşısında, göz altına alınan bir sanığa yapıldığı gibi, ‘iyi’ polis ‘kötü’ polis rolünü kimlerin oynadığına bakmak yeterlidir. Sahi, alın size onbeş puanlık bir uzmanlık sorusu : İran karşısında ABD’nin işgüderi olarak ‘iyi’ polisi oynayan devlet hangisidir, ‘kötü’ polisi oynayan devlet hangisi? Hadi bilin bakalım!...

İşin esprisi bir yana, ‘ahır’ ısınıyor. ABD’nin ‘At’ları gönüllü ya da gönülsüz ‘ahır’larında tepinmeye ve kişnemeye başladı bile. 11 Eylül’den bu yana adım adım gelişen, dünyanın yeniden paylaşımı ve bölüşümü süreci, öyle görünüyor ki, kimi ‘at’ları ve ‘süvari’lerini hem ‘ahır’larından hem de canlarından edecek. Bir kısım ‘at’ların ve ‘süvari’lerin ise ‘ahır’larını ve ‘otlak’larını büyütecek. Ama her halükarda, binlerce, on binler, yüz binlerce insan o ‘at’ların ve asli sahiplerinin darbeleriyle, bombaları, kurşunları ve şarapnel parçalarıyla ölecek. Tıpkı bugün Osetlerin ve Gürcülerin öldüğü gibi… Peki ne yapmak gerek : ABD’nin ‘At’larına ve ‘süvari’lerine boyun eğmeğe, dağıttıkları ekmek kırıntılarına kanıp, artlarında “vecd içinde secde” etmeye devam etmek mi? Yoksa…



· Felsefe Öğretmeni; http://atalaygirgin.blogspot.com/

 
Toplam blog
: 55
: 1448
Kayıt tarihi
: 26.04.08
 
 

Felsefe öğretmeniyim. İzmir'de görev yapıyorum. Edebiyat, felsefe, eğitim ve politikaya ilişkin yazı..