- Kategori
- İstanbul
Şehr-i İstanbul merhaba

kaküllü saçlarım ile ORTAKÖY' de....
Yaşamak ya da yaşayamamak… Uzun bir yolun içinde ne kadarını yönettiğimizi bilemediğimiz bir eylem.
Darbeler ve travmalar çağından geçmekteyim; politik ya da sosyal darbeler değil sözünü ettiğim; kişisel darbe ve travmalar…
Oturduğum yerde bunaldım kalktım; hiç cam yok çalışma odamda; meğerse az ilerleyip sağa dönünce o çalışma salonundan çıkılan bir teras varmış. Sütlü bir kahve aldım elime yürüdüm güneşe. Terasın tüm camları açık; sonbahara hazırlanan İstanbul havası dağıttı; yeni kısalttığım saçlarımı ve kaküllerimi.
Başka bir yerdeyim artık; başka bir kentin güneşi altında ; başka bir rüzgar uçurmakta saçlarımı. Bir alışveriş merkezini terasında alıyorum rüzgar ve güneşimi. Üstümde lacivert etek ve body; lacivert topuklu ayakkabılarım; beyaz önlüğüm. Sanki başka bir çağa atladım; ya da başka bir yaşama…… Şehr i İstanbul zaten başlı başına bir dünya bir yaşam değil mi? Anlatmıştım ya hani bir kadını gömerek geldim buralara; arkamda bırakarak o tanıdığım; tanıdığınız Yonca’ yı. (1) Sonra geçti zaman saçlarımı bir kez kısalttım azıcık; onlar bile yeniden uzadı; yine biraz kısalttım. Antalya İstanbul uçuşlarım bitti; derken korkmaya başladım ya bir daha çalışamazsam diye. Seviyorum çünkü beyaz önlüğümü. Yazı bile yazamadım; uzun süre ; ah kişisel darbe ve travmalar; ülkemin kaynaması da çabası. Araya bir üleme yapılan daha doğrusu kalplerimize yapılan darbe; bir anjiyo; yeni bir kitap; üç mza günü aldıktan sonra başladım yeniden çalışmaya.
Hep derim ya çalışmayıp da ne yapacağız?
Çalışmak gerek; yaşamak gerek ama yaşamak. Öz disiplini kaybetmeden; başımıza ne gelirse gelsin; kitabım dediğince hiç ölmeyecekmişçesine.
Artık uzak olmayan bir odada genç bir adam; ilim ilim bildiği yoldan ilmek ilmek işlemekte geceleri; harfleri, sayıları tespih çekercesine çekerek; ilime çalışmaya adanmış bir yaşam. Alkollü gecelerin; sigara dumanlarından uzak; Anadolu kültürünün altın rengi içinde beyaz bir genç adam; şimdiden ilime adanmış bir yaşam.
Artık başka bir çağda yaşamak; bu Şehr i İstanbul ki kendi başına bir çağ bir dünya değil mi zaten? Adapte olmaya çalışmak ama seni koruyarak; ama ilim bilim aşkından kopmayarak; olmadı tabi ki çok da kolay. Sancılı oldu eh bir da anlatılamayan darbeler var. Yüreğinden, sağlığından hatta annenden yana.
Olsun yaşamak gerek; o yaşam disiplini içinde; hiç ölmeyecekmişçesine; masanın başında; ya da sokaklarda; çalışarak ; spor yaparak; okuyarak ve inanarak sabahın seslerine…
Yaşamak gerek; acıların içinden süzülmeyi aşarmış yüreğinle……
Bu ŞEHR İ İSTANBUL Kİ…….
15.8.2016 ASTORIA; İSTANBUL 14.07