Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Ağustos '16

 
Kategori
İstanbul
 

Şehr-i İstanbul merhaba

Şehr-i İstanbul merhaba
 

kaküllü saçlarım ile ORTAKÖY' de....


Yaşamak  ya  da  yaşayamamak… Uzun   bir  yolun  içinde  ne  kadarını  yönettiğimizi  bilemediğimiz  bir  eylem.

Darbeler  ve  travmalar  çağından  geçmekteyim; politik  ya  da  sosyal  darbeler  değil  sözünü  ettiğim; kişisel  darbe  ve  travmalar…

Oturduğum  yerde  bunaldım  kalktım;  hiç  cam  yok  çalışma  odamda;  meğerse  az  ilerleyip  sağa  dönünce  o  çalışma  salonundan  çıkılan  bir  teras  varmış.  Sütlü  bir  kahve  aldım  elime  yürüdüm  güneşe.  Terasın  tüm  camları  açık;  sonbahara  hazırlanan  İstanbul  havası  dağıttı;  yeni  kısalttığım  saçlarımı  ve  kaküllerimi.

Başka  bir  yerdeyim  artık;   başka  bir  kentin  güneşi  altında  ;  başka  bir  rüzgar  uçurmakta  saçlarımı.  Bir  alışveriş  merkezini  terasında  alıyorum  rüzgar  ve  güneşimi. Üstümde  lacivert  etek  ve  body;  lacivert  topuklu  ayakkabılarım;  beyaz  önlüğüm. Sanki  başka  bir  çağa  atladım;  ya  da  başka  bir  yaşama…… Şehr i  İstanbul  zaten  başlı başına  bir  dünya  bir  yaşam  değil  mi? Anlatmıştım  ya   hani bir  kadını  gömerek  geldim  buralara;   arkamda  bırakarak  o  tanıdığım;  tanıdığınız  Yonca’  yı.  (1)  Sonra  geçti  zaman  saçlarımı  bir  kez  kısalttım  azıcık;  onlar  bile  yeniden  uzadı;  yine  biraz  kısalttım.  Antalya  İstanbul  uçuşlarım  bitti;  derken  korkmaya  başladım  ya  bir  daha  çalışamazsam  diye.  Seviyorum  çünkü  beyaz  önlüğümü.   Yazı  bile  yazamadım;  uzun  süre  ;  ah  kişisel  darbe  ve  travmalar;   ülkemin  kaynaması  da  çabası.  Araya  bir  üleme  yapılan  daha  doğrusu  kalplerimize  yapılan  darbe;   bir  anjiyo;  yeni  bir  kitap;  üç mza  günü  aldıktan  sonra  başladım  yeniden  çalışmaya.

Hep  derim  ya  çalışmayıp  da  ne yapacağız?

 

Çalışmak  gerek;  yaşamak  gerek  ama  yaşamak.  Öz  disiplini  kaybetmeden;   başımıza  ne  gelirse  gelsin;   kitabım  dediğince  hiç  ölmeyecekmişçesine.

Artık  uzak  olmayan bir   odada genç  bir  adam;   ilim  ilim  bildiği  yoldan  ilmek  ilmek  işlemekte  geceleri;  harfleri,  sayıları  tespih  çekercesine  çekerek;   ilime  çalışmaya  adanmış  bir yaşam.  Alkollü  gecelerin;  sigara  dumanlarından  uzak;  Anadolu  kültürünün  altın  rengi  içinde  beyaz  bir  genç  adam;   şimdiden  ilime  adanmış  bir  yaşam.

Artık  başka  bir  çağda  yaşamak;  bu  Şehr i  İstanbul  ki  kendi  başına  bir  çağ  bir  dünya  değil mi  zaten?  Adapte  olmaya çalışmak  ama  seni  koruyarak;  ama  ilim  bilim  aşkından  kopmayarak;  olmadı  tabi ki  çok  da  kolay.  Sancılı  oldu  eh  bir  da  anlatılamayan darbeler  var.  Yüreğinden,  sağlığından  hatta  annenden  yana.

Olsun  yaşamak  gerek; o  yaşam  disiplini  içinde;   hiç  ölmeyecekmişçesine;  masanın  başında;  ya  da  sokaklarda;   çalışarak ;  spor  yaparak;  okuyarak  ve  inanarak   sabahın  seslerine…

Yaşamak  gerek;   acıların içinden  süzülmeyi  aşarmış  yüreğinle……

Bu  ŞEHR İ  İSTANBUL Kİ…….

 

15.8.2016   ASTORIA;   İSTANBUL   14.07

 

 

 

 
Toplam blog
: 106
: 680
Kayıt tarihi
: 17.07.07
 
 

Güneydoğu Anadolu bölgesinin Siverek  ilçesinden çıktım; üstüne Maarif Kolej eğitimi aldım ve tıp..