Şehzade ve Dilek

Şehzade ve Dilek

  Bir varmış bir yokmuş evvel zaman içinde çok uzak bir ülkede bir şehzade varmış. Bu şehzadenin çok güzel ve güçlü bir atı varmış. Genç şehzade bu at ile bir uçurumdan atlayarak başka bir ülkeye gitmiş. Çevreyi tanımak için dolaşmaya başlamış. Atı ile uçurumlar aşan bir yiğitmiş artık. Meğer onun uçurumdan atladığını gören insanlar bu ülkenin padişahına haber vermiş. Padişah onu saraya davet etmiş ona ikramlarda bulunmuş ve sarayda misafir etmiş. Bu sarayın yanındaki büyük uçurumdan kim atlarsa ona kızını vereceğini tüm halk biliyormuş. Padişah şehzadeden bir isteğinin olduğunu söylemiş eğer bunu başarırsa kızını ona vereceğini söylemiş. Bunun üzerine şehzade bu isteğinin ne olduğunu sormuş.

Padişah; - Kaf dağının eteklerinde bir elma bahçesi var bu bahçenin ortasında her derde deva sihirli bir alma vardır. Eğer onu bana getirirsen kızımı sana vereceğim, demiş.

Şehzade atının yanına gelmiş ve kara kara düşünmeye başlamış ve orda aç olan bir çocuğa bir elma alıp vermiş.

Bu sırada at birden dile geldi; - Şehzadem üzülme ben sana yardım ederim yalnız bahçede bir dev var ondan elmayı alırken çok dikkatli olmalısın.

Şehzade ata biner az gider uz gider dere tepe düz gider ve bahçe kapısının önüne gelir. At tekrar dile gelir.

- Şehzadem elmayı aldıktan sonra bir ses çıkar ve hemen üstüme bin, dedi.

Şehzade söylenenleri aynen yaptı ve hemen ata bindi. Birden bir ses duyuldu;

- Kim o benim elmalarımı alan kişi?

At cevap verdi;-  Benim koca dev.

Dev; - Söyle üstünde durana bu elmayı ikiye bölsün yarısını padişaha kalanını da kendisine ayırsın. Tümünü kim birden yerse şifa değil cefa olur ona. Şehzade elmayı alıp saraya döner. Evlenir ve çok mutlu bir yuvası olur.