- Kategori
- Güncel
Şerbetli Olmak Başka Birşey

- Kendimi bildiğimden beri bu ülkenin doğusu-güneydoğusu, yani Kürt coğrafyası her daim çatışma halindeydi. Tek bir gün dahi hatırlamıyorum ki malum coğrafya olaysız bir gün geçirsin. Polisle, askerle ve devletin diğer kolluk güçleriyle dişe diş, kora kora bir çatışmanın içerisinden yoğrularak bu günlere geldi Kürt siyasal hareketi.“Şerbetliler” desek yeridir.
- “Neden bu hususa değindin?” diye sorarsanız, iki günlük Antalya Cumhuriyet meydanı muhaberesi hatıratlarımdan bir kaç gözlemimi aktarmak için değinmiştim.
- İki gündür Antalya Cumhuriyet Meydanı, Antalya halkının geniş katılımıyla bir taraftan Berkin Elvan’ı anıyor, diğer bir taraftan da siyasal iktidarı protesto ediyor. Çeşitli siyasal grup ve sivil toplum örgütleri bu eylemlere firesiz katılma çabasındalar. Lakin öncekilerden daha farklı devlet tavrıyla karşılaşıyoruz.
- Antalya’da Gezi Parkı eylemleri sürecinde, polisin bir kez dahi protestoculara saldırdığına tanık olmadım. Bildik tek bir saldırı Çallı çevresinde bulunan AKP İl binasına yürümek isteyen gruplara yönelik bir saldırıydı ve epey bir çatışmada yaşanmıştı. Lakin Cumhuriyet Meydanı ve çevresinde polis herhangi bir şekilde eylemcilere müdahale etmiyor ve herhangi bir olayda yaşanmıyordu.
- 17 Aralık süreci sonrasında İçişleri Bakanının değişmesi ve yeni İç işleri Bakanının Efkan Ala olarak açıklanmasından sonra, “Vay halimize” diye serzenişte bulunmuştum. Efkan Ala’nın pek de öyle yasa-kitap hadiselerinin lügatında olmadığını bildiğimizden mütevellit, önümüzdeki dönemde, polisin şiddet eylemlerini artıracağını ve çok daha fazla can kaybının yaşanabileceğini tahmin ediyordum.
- Efkan Ala’nın İçişleri bakanlığı sorasında, Antalya’da daha önce hiçbir koşulda Cumhuriyet Meydanında müdahalede bulunmayan polis, Berkin Elvan’ın ölüm haberinin alındığı ilk günün akşamından itibaren, son derece sert müdahalelerde bulunmaya başladı. Daha o ilk gün valilik binası önünden Cumhuriyet Meydanına doğru önce tomanın sıktığı su ve ardından polisin ardı arkası kesilmeksizin attığı biber gazları, ardından yaya olarak kitleyi kovalamaya başlaması pek de öyle alışık olduğumuz bir şey değildi. Özellikle dün akşamki polis saldırısında, izlenen tuhaf bir taktik bir hayli dikkat çekiciydi. Polis göstericilere pusu kurmak suretiyle saldırdı. Önce tomayla sıkılan sular ve kitlenin kaçışması sonrasında aniden ara sokaklardan çıkarak kitlenin üzerine polisin baskın bir şekilde saldırması bilindik mevzuatların dışında bir tutumdu (Bende mevzuattan bahsediyorum yaJ)))). Esasen polis müdahalesinde kitlenin kaçabileceği bir alanın bırakılması gerektiği bilinmeyen bir şey değildir. Bu durum Gezi parkı eylemleri döneminde de fazlasıyla dile getirilmiş bir durumdu. Emniyet içerisinde dahi bu davranış biçiminin sorgulandığı kamuoyuna yansımıştı. Oysa biliyoruz ki polisin toplumsal olaylara müdahale sürecinde pusu kurması diye bir şey söz konusu olamaz, böyle bir davranışta başlı başına ciddi bir şiddet psikozunu ifade eder.
- Antalya’da polisin şiddet psikozunu bu türden saldırılarla anlamaya çalıştıktan sonra, dönelim protestocu grupların vaziyetine. Antalya’da pek de öyle çatışmacı grupların olmadığı, buna karşın Kürt siyasal hareketi çevresinde toplanmış olanların gözünü budaktan sakınmadıkları net bir şekilde görünüyor. Özellikle Kürt gençleri için polisle çatışmak son derece sıradan bir davranış biçimi halini almış. Diğer gruplar çatışma ihtimalini göz önünde bulundurmadan meydana gelmelerine karşın, Kürt siyasal grupları çatışma ihtimaline karşın tam tekmil meydandaki yerlerini almışlardı. Polisin saldırısı sonrası sağa, sola kaçışan diğer kitlelere karşın Kürt siyasal gruplarının dişe dişe, kora kora polisle cepheden çatışması sanırım az şey olmasa gerek.
- Devletin kolluk güçleriyle otuz yıldır kesintisiz bir şekilde çatışma süreci içerisinde yoğrulanlarla, henüz daha birkaç yıllık protesto kültürü gelişmekte olan batı kentlerindeki çevrelerin protesto kültürü arasında epey bir fark var. Bir defa Kürt siyasal çevrelerinde yoğrulmuş olanların, devletin karakterine ilişkin deneyimleri oldukça fazla. Hangi dönemde, ne zaman ve hangi şiddet boyutunda kitle üzerine saldırı olabileceğinin ayırdına daha net bir şekilde varıyorlar. Protestolara katılacak grupların niteliklerini duruma göre belirliyorlar. Çatışma durumlarının söz konusu hallerde, çatışmacı bir gücü meydanda görmek mümkünken, çatışmanın olmayacağı durumlarda daha bir orta yaş üzeri, kısmi bir çevreyle protestolara katılıyorlar. Diğer gruplar için bunları söylemek zor.
- Her zaman dediğimiz gibi, ülkenin batısında doğup büyümüş olanlar, henüz daha birkaç yıldır devletin karakteri ve kimliği üzerine deneyim sahibi olmaya başladılar. Oysa Kürt siyasal çevresi bu hususta epey bir şerbetli…