Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Aralık '14

 
Kategori
Kültür - Sanat
 

Serdar Sarı için 'Hommage'

Serdar Sarı için 'Hommage'
 

Google


Serdar Sarı ölmüş.

Serdar Sarı erken öldü.

Serdar Sarı 1960 doğumluydu, daha 16 yaşında, 1976 gibi, o zamanki Dünya çapındaki mizah dergisi Gırgır’ın en iyi çizerlerinden biriydi.

Ara şerh: Oğuz Aral tuhaf bir gelenek yarattı: Kolay yönetildiklerinden olsa gerek, çizer kadrosunu hep 18 yaş altı çizerlerden oluşturdu. O zaman da aynı çizerler, 25’ine geldiğinde sanatsal açıdan tükenmiş ve tekdüzeliğe çoktan düşmüş oluyordu. Bu, 40 küsur yıldır böyle gitti nedense. Bu da, Oğuz Aral için negatif bir ‘hommage’ olmuş olsun.

Sarı, Batı tipi minimalist grafiksel / karikatürsel çizgide çok iyiydi. Bir rivayet bu yolu kendi seçmişti, bir rivayet Galip Tekin’i fantastik şeyler çizmeye yönlendiren Oğuz Aral, onu da böyle çizmeye yönlendirmişti. Şu an adını anımsayamadığım, Fransız bir çizeri taklit ediyor gibiydi.

Sarı, balatayı erken sıyırtanlardandı. Ödip tipi bir çizgide, üzerine eklenen uygunsuz bir kemoterapiyle, beynini çökertti. Belleği çöktü. Geriye zombiye yakın bir enkaz kaldı.

Belki de bu, onu çok adlı / kişili olmaya taşıdı. Değer İskender adıyla, bir karikatür albümü yayınladı. Sahhaflarda hala bulunur.

Kendisi, en azından bir zamanlar çok yakın arkadaşımdı. O zamanlar tek fen lisesi olan AFL’den dönem ve üniversite arkadaşımdı. Kendisiyle, hepsi de tuhaf olan, çok anekdotum var. Onlar da bir yerlerde yazılı elbette ama inşallah ben ölünce yayınlanırlar.

Sarı, kaybedenler klubündendi. Ondan sonraki ve Penguen’sel kuşağa ait olan Metin Üstündağ ile tanışmaya 1988 baharında gitmiştik. Biraz abi konumundaydı. Sonuçta, 1980 öncesi kuşaktandı çizer olarak. Kaybeden olarak da olsa, saygı görüyordu.

Tuhaf bir biçimde, ne BÜKAK’ta, ne de Karikatürcüler Derneği’nde kendisiyle birlikte çalışma olanağı bulamadım. Biz, yeni yetmeler olarak, Tan Oral’a İhap Hulusi sergisi asmada yardım ederdik o zamanlar Tepebaşı’nda olan müzede.

Ailesini tanıma fırsatım da oldu. Abisi heykeltraştır ve 1980 sonrası gönüllü sürgünlerdendir. Şimdi kimbilir nerelerdedir, ona da selam olsun.

Sarı, son 20-25 yılını aşağı yukarı ‘de facto’ bir hiç olarak yaşadı. Teknik bir hata olarak, hiç beceremediği bir alan olan sinemaya takmıştı. Tretmanlar yazarak yaşadı hep. Aklına nedense hiç reklam cingılı veya klip sinopsisi yazmak gelmedi. Oysa, bugünkü klipler tam da onun absürdlüğüne hitap eder türden.

Sarı, kazansaydı berbat biri olurdu. Bence, Deniz Gezmiş de yaşasaydı, berbat biri olurdu, Doğu Perinçek’i, Atıl Ant’ı ve Cengiz Çandar’ı gördük çünkü.

Sarı, ölümüyle tuhaf bir istatistiğe katkıda bulundu: Biz 1977 mezunu erken ölenler içinde 3. oldu. İlkimiz, 1980 baharında, darbe öncesinde, bir camiden çıkarken öldürülmüştü ve bir rivayete göre de, Tayyip’in yakın arkadaşıydı. İkincimiz de, bu yıl öldü. Biz 1977’liler, AFL’liliğin tekliğinin bozulduğu 1983 öncesi girişliler içinde, en az fire veren dönemiz.

Tüm ölülerimize selam olsun...

Serdar ölünce, kendimi cephede siperde sağ kalan ama yanındaki en yakın arkadaşı ölen biri gibi duyumsadım.

Güle güle Serdar... Belki bir gün elimden dağınık eserlerini basmak gelir.

Dipnot: Montaigne, arkadaşı Etienne de la Bottie için öyle yapmıştı. O sayede, ‘Gönüllü Kulluğa Övgü’ diye bir kitap, 500 küsur yıldır  var.

 
Toplam blog
: 2216
: 514
Kayıt tarihi
: 16.08.06
 
 

Serbest yazarım. 1960 doğumluyum. BÜ İşletme mezunuyum. ..