Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Şubat '16

 
Kategori
Siyaset
 

Seri Katiller ve Seri Teröristler

Seri Katiller ve Seri Teröristler
 

google


Önnot 1: Bu başlıkla bir yazı daha yazmış olduğumu sanıyordum ama arşivimde bulamadım. Bu, onun minvali üzerine değil.

Önnot 2: Din adamlarını ve siyasetçileri bu tanımların dışında tutuyoruz. Şimdilik.

ABD, seri katillerle seri teröristlerin arasına değişik bir öldürücü tipini soktu:

Kitlesel vurucular (mass shooters).

Bir kişinin kitlesel vurucu olması için, en az 4 kişiyi öldürmesi veya yaralaması gerekiyormuş, tanım gereği.

Bu kitlesel vurucuların kafayı sıyırtmış olma olasılığı yüksek oluyor.

Bizi bunlardan ilgilendirenler, ABD’lilerden nefret eden ABD’li olma durumu.

Türkiyeliler de epeyi silahsever olurlar ama ABD’lilerinki hastalık ve fanatizm durumunda. ABD’de her evde ortalama 3-5 silah var.

Türkiyeliler de kolay bölünürler ama ABD’lilerinki daha kolay, çünkü Türkiye’de 100 halk varsa, ABD’de 200 halk veya altkültür var.

Dolayısıyla bu silahlı kitlesel vurucular, kendilerine düşman edinmekte, yaratmakta, tasarlamakta sorun yaşamıyorlar.

Ancak, polisiye romanda Lawrence Sanders’in ilk kez seri olarak dikktati çektiği bir durum daha var:

Nedensiz cinayet.

Yani, öldüren insanla öldürülen insan arasında, klasik ‘öldürücem lan seni’ düşmanlığı yok ve hatta belki birbirleriyle tanışmıyorlar bile.

İşte bundan sonra, burada ilk olarak gündem getirdiğimiz, simgesel öldürme var:

Seri katillerde de, seri teröristlerde de var olan bu öldürme ritüeli dizisi, seri kitlesel vurucularda da var.

Diğer bir deyişle:

Öldürmek, hem çok anlamlı, hem de çok anlamsız bir şey.

Yani, seni aldatan karını öldürmek ve sonra asılmak, başka epeyi kişiye anlamsız gelir.

Yani, din için öldürmek ve cennet umudu, epeyi ateiste anlamsız gelir.

İşte bu kayabilen anlamı, seri katil de, seri kitlesel vurucu da, düşmanını seçerken ve öldürürken, bazı ritüeller oluşturarak oluşturmuş olur.

Daha da ötesinde, ‘Following’ dizisinde abartılı olarak öykülenen, ‘seri katil dini / kastı’ durumu, içeriye atılan seri katillerin hayran kitlesinin oluşmasıyla da, gerçekleşmiş bir durum.

Yani, öldürmek isteyip de öldüremeyenler, öldürenlere hayran oluyorlar ve onları takdir ediyorlar.

Yani:

Epeyi daha çok, potansiyel seni katil, seri kitlesel vurucu, seri terörist var.

Şimdi, kimse kalkıp da IŞİD’e ve IŞİD’cilere hayran olunmadığını söyleyemez.

Bu bir.

Sonra, (bir Lawrence Sanders tematiği olarak) aybaşın seni çok ağrıtıyor diye seri katil olmakla, aybaşları olduğu için kadın öldüren seri terörist olmak, pek de farklı değil.

Bu iki.

Öldürmeye hayran olmakla öldürmekten nefret etmek, pek de farklı değil.

Normal katillerin % 95’i aslında öldürmeye karşı ve hayatlarında adam öldüremeyecek tipler.

Sorun şu ki seri kitlesel vurucular ve seri teröristler de öyle.

Hepsinde ortak nokta, ilk öldürme. Sonrası ayrıntı.

Bu üç.

En önemlisi şu:

Tüm bu 3 tipleme için de, Dünya’da da, ABD’de de artık binlerce kişilik veri tabanı var.

Ancak, Unabomber’dan gördüğümüz üzere, polis devleti de, olayın gerçeğini çözmek yerine, safsata hayaller yaratma eğilimli.

O nedenle bunu yapmak, sanat eserlerine, çizgiromanlara, romanlara, dizilere, filmlere kalıyor.

Oysa bu iş, suç bilimlerinin (criminology / fronesic sciences) işi olsa gerekli.

Bu da dört.

Çıkış:

Soru yanlış soruluyor.

Neden, bu kadar çok öldüren var?

... değil...

Neden, bu kadar az öldüren var?

Ya da:

Yaa, neden Papa’yı Filipinler’de havaya uçurmadılar ki, yanında 6 milyon kişiyle birlikte, cennete doğru direkt uçuşla?

On bin katilden söz ediyoruz haa...

On bin canlı bombadan söz ediyoruz haa...

 
Toplam blog
: 2216
: 514
Kayıt tarihi
: 16.08.06
 
 

Serbest yazarım. 1960 doğumluyum. BÜ İşletme mezunuyum. ..