- Kategori
- Haber
Sesini yükselt, yumruğunu kaldır ve salla gitsin!
Konuya direk gireceğim:
“Halk” için konuştuğunu söyleyenler, Sivil Toplum Kuruluşları bünyesinde halk ile birlikte olurlar. Siyasiler ile çatır çatır pazarlık yaparak, halkın refahına yönelik çalışma ve dayanışma içinde olurlar. Siyasilerin vaat edip göz ardı ettikleri sorunsallar üzerine gidip kamuoyunun dikkatini çekerler. Olmadı, STK önderlik edip, halkı bilinçli şekilde ses getirecek eylemler yapmaya hazırlarlar. Tüm bunlar parti gözetmeksizin halkın genelini kapsayan birlik harekatıdır.
İnsanları sınıflandırmak, dışlamak, yok saymak, hatta düşünceleri için kınamak ve rencide edecek yakıştırmalarda bulunmak; ancak çıkar peşinde koşan, halkın sırtından geçinmeye alışmış, menfaatçi elit zümrenin düşüncesiz beyinleridir!
Düşüncesiz diyorum çünkü bu insanların düşünme yetileri olsa; kendilerini iktidara taşıyacak bileti, halk’tan alma yolunun, halk’a hakaret etmemek olduğunu bilirler. Halktan olduğunu söyleyip halkımızın belirli bir kesimine bariz şekilde hakaret edip yakıştırmalarda bulunan ve sonra halkımızın en büyük değerinin arkasına sığınıp taraf yaratmaya çalışanların özüne bir bakın; mutlaka temellerinde bir hırsızlık, uğursuzluk, tutarsızlık, başarısızlık, unutulmuşluk ve beceriksizlik bulacaksınız!
Şayet özünde bu özellikler bulunmayan halkçı olduğunu söyleyip, yine de kendi halkına hakaret eden birilerini görürseniz onun kesinlikle muhalefetten veya muhalefet görüşünde olduğunu sanmayın! Bu tipler ya özürlü, ya da dış güçlerin mikserleridir! İster Amerika deyin ister İsrail, Fransa, İngiltere, Almanya vs. bunlar taşeron eylemcidirler. Zira hiç kimse bindiği dalı kesmek istemez. (Saf, temiz kalpli ve boş konuşan zevzek olanları istisna olarak görüyorum)
Oysa halkın politikacılardan istediği:
İstikrarlı iş aş ve sağlıklı bir gelecek vaat etmeleri. Vaatten öte bunu artık sağlamaları (!) sağlıklı beslenmek, iyi bir gelire sahip olmak, çoluk çocuğunun geleceğini garantiye almak, üzerinde yaşadığımız bu ülkede hepimizin ortak istekleridir.
Siyasilerin ve onların sözcülerinin vaatleri her ne kadar halk için olduğu söylense de, yıllardır öncelikle kendilerinin ve ailelerinin geleceklerini garantiye almak için çalıştıkları tarafımızdan bizzat görülmüştür! Halkımızın daha çok eğitimsiz, ezilen gruplarını “Vatan Millet Sakarya” ve din edebiyatı ile kandırmaları artık kabak tadı vermiştir. Bu konuda en çok taciz edilen Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk olmuştur. Din üzerinden yapılan siyasette hiçbir zaman ondan aşağı kalmamıştır.
Tanınmış, ünlü kişilerin halkçı sansasyonel konuşmaları sonrası, ister istemez onların birer halk kahramanı olduğunu düşünürüz değil mi? Oysa bir gün bir siyasi yelpazenin altından mantar gibi çıkıverirler. İşte o an beceriksiz bir siyasinin maşası, destekçisi olduklarını öğrendiğimizde aklımıza şu soru gelmez mi?
Halkçı söylemlerinizi siyasi arenaya (Önceden belirlenen hedef partiye) taşıdığınızda, söz konusu siyasi partiden ne kadar transfer ücreti ve ne vaatler aldınız?
Evrensel değerler üzerinden siyaset yapmak elbette en kolayı. Sesini yükselt, yumruğunu kaldır ve salla gitsin! Para isteyen yok, iş, aş, su isteyen yok. Ver gazı ver gazı… Allah Allah sesleri ile cenge hazırlan! Geçmişte olduğu gibi kırdır kendi insanlarımızı birbirine.
Önümüze konulan menüyü bedava yemeye alıştıkça, sorgulama hakkımızın elimizden alındığını unutmayalım. Bir tek doğru vardır ve o doğru halkın refahıdır. Bunun için mücadele edilecekse, mücadelemiz birbirimize karşı değil bizi sömüren siyasi sistemin tamamına olsun…
Tüm halkımızın siyasi virüslerden arınıp yeni bir dünya için kendine format atmasını diliyorum. Sahada ortak çıkarlarımızı ve evrensel değerlerimizi korumak adına birlik olmamız dileği ile…
Not: Halkın siyasilerden yakınmaya her zaman hakkı vardır. Ancak siyasilerin halkın içine girip halktan biriymiş gibi yakınması hiç yakışık almıyor. Bugün karşı çıktığımız düzenin sorumlusu onlardır! Bu örnekten gelerek, yarın kimi sorumlu tutacağımız elbette biliniyor!
M.Talip Girgin