Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Mayıs '21

 
Kategori
Kitap
 

Sevmek Sanatı

Sevme Sanatı 

Sevgi;erdemdir, güzelliktir. Yaşamın tadı, tuzudur. “Sevgi olmadan insanlık bir gün için bile varolamaz.” Sevgisiz yaşam, renksizdir, donuktur. İnsan, sevgiyle yoğrulursa mutlu olur. Mutlu insan, çevredekileriyle sağlıklı ilişkiler kurar, işinde başarılı olur. İnsanları seven; hayvanları, doğayı da sever, korur.. Sevgi nedir?

Sevginin tanımını çoğu düşünür birbirinden farklı yapmış hatta düşüncelerinde birbirlerine atıfta bulunmuşlardır. Erich Fromm “Sevme Sanatı” kitabında sevme anlayışını derinlemesine incelemiş ve sevgiyi bugüne kadar en iyi tahlil etmiş bir bilge. İnsanların sevmekten çok sevilme amacı taşıdıkları belirtmiş. Bireyler kendi sevme duygularındansa, başka insanların yaşadıkları sahip oldukları duygulara göre hareket ediyorlar ve âşık oluyorlar. Erich Fromm’un belki de en farklı görüşü sevmeyi bir meslek dalı gibi görmesidir. Marangozluk, mühendislik gibi mesleklerde olduğu gibi sevme de de pratikte ustalaşmak gerektiğini belirtmiştir. Bu da sevmenin başlı başına bir uğraş bir emek kaynağı olduğunu anlatmaktadır.

Erich Fromm,”Sevme Sanatı” adlı kitabında sevgiyi analiz eder. Haset, kıskançlık, hırs, her çeşit açlık, bunların tümü tutkudur. Sevme ise zorlama olmadan, sadece özgür olunduğunda yaşanabilen, insan gücünü somutlayan bir eylemdir. “

“ Gerçek bilgiye erişmenin tek yolu sevme edimidir. Bir insanı ancak nesnel olarak tanıyarak, onun değişmeyen özüyle, sevgi edimi ile kavrayabiliriz.

Sevmek, bir eylemdir, edilgen bir duygu değil. Bir şeyin “içinde olmaktır” bir şeye “kapılmak” değil. En genel biçimiyle sevmenin etkin yapısı, sevmenin almak değil öncelikle vermek olduğu biçiminde tanımlanabilir. “

“ Sevmek,kendini karşılıksız olarak adamak, sevgimizin sevilen kişide de sevgi oluşturacağı ümidini taşımak demektir. Sevgi bir inanç eylemidir. İnancı az olanın sevgisi de azdır.”

Sevmek, Psikoterapist – Psikiyatrist İrvin Yalom ise bu fikirlere atıfta bulunarak, insanların birbirleriyle kurdukları ilişkilerin çok kez yalnızlıklarını ve sınırlarını yumuşatmak için kullanıldığını ve bir başkasıyla birleşerek kendi benliğini yok etmeye çalıştıklarını ileri sürmektedir. Başkasına yönelik ilgimiz eğer bencillik taşımadan ötekinin varlığına gerçek bir saygı temeline dayanıyorsa ve ötekinin gelişimi ile yakından ilgilenmeyi içeriyorsa sahici bir sevgiden söz edebiliriz fikrini savunur.

Sevginin önemi ve değeri tartışılamayacak bir gerçektir. Ancak sevgi kavramının anlamı söz konusu olduğunda görüş farklılıklarımda ortaya çıkmaktadır. Erich Fromm ‘ un bahsettiği sevginin edilgen olma durumundan sevginin almak değil, vermek olduğunu anlıyoruz. Vermek, tüccar zihniyetli ya da kişiliğini tam olarak oturtamamış biri için bir şeyden vazgeçmek, ondan yoksun kalmak, o şeyi birisinin uğruna vermek olarak anlaşılır. Ancak kişilik kavramını sağlam temeller üzerine oturtmuş biri tarafından vermek, güçle dolu olmanın en iyi anlatımıdır. Verme eylemi sırasında gücü, zenginliği ve mutlu etmeyi hisseder. Güçsüz insanın verecek bir şeyi olmadığı gibi sevgisi de yoktur.

Sevmek, sanat mıdır?Sanat; bilgi, beceri, çaba gerektirir? Müzik, resim, tiyatro… Uzun çalışmalar, sabır, ilgi sonunda oluşan sanatlardır. Peki, sevmek de sabır, çalışma, çaba gerektirir mi? Yoksa bir anda rastlanılan tatlı bir duygu mudur?

Atılacak ilk adım, sevmenin de yaşamak gibi bir sanat olduğunu kabul etmektir; müzik, resim, marangozluk, doktorluk, mühendislik gibi sanatları öğrenmek için ne yapıyorsak, sevmeyi öğrenebilmek için de aynı şeyi yapmamız gerekir

Sevgi, insan yaşantısının tadı, tuzudur. İnsanlar, sevgiyi önemserler; çünkü sevgisiz yaşam renksiz ve donuktur. Bu nedenle sevilmek ister. Sevildiği oranda kendini güvende, güçlü hisseder; çevresindekilerle sağlıklı ilişkiler kurar. Sevgiüstüne söylenmiş türkü, şarkı dinler, film izler. Gene de sevgi konusunda, öğrenilmesi gereken birçok şeyin bulunduğunu, pek az kişi düşünür. Çok kişi, sevgi konusunda, öğrenilecek bir şeyin olmadığı sanısındadır. İnsanlar, sevmenin kolay olduğunu, asıl güçlüğün sevecek ya da sevilecek nesneyi bulmak olduğunu sanırlar. Sevgi konusunda öğrenilecek bir şey olmadığı sanısı, ”âşık olma eyleminin süreklisevme, başka bir deyişle “sevgi içinde olma” durumuyla karıştırılmamalıdır. İki kişinin arasındaki duvar birden yıkılır; birbirlerine yakınlık duyarlar, bir olurlarsa, bu birleşme anı, yaşamın en başdöndürücü, en heyecan dolu anlarından biri olur.

Sevgi, nesnel midir, soyut mudur? Özgürlük, nesnel sevginin önemini artırmış, “romantik sevgi” nin evlilikle son bulacağının nedeni olmuştur.Bu sevginin özü, bir düş olarak yaşanması, gerçek bir insana, somut olarak bir insana duyulmamasıdır. Romantik sevginin başka bir yönü de sevginin zaman içinde soyutlaştırılmasıdır. Şairler, romantik sevginin peşinden koşuyorlar.

Mehmet Başaran, ”Yorulmaz işçileriyiz aşkın” diyor. Doğru der de… Aşk da yorar insanı. Neden mi? Sevdiğini düşünerek duygu yoğunlaşmasından yorulur. Ümit Yaşar Oğuzcanda sevgilisinin ilgisizliğinden yakınıyor.Sen, aşk nedir bilmezsin/ Beni sevmedin ki dizelerinde. Süreyya Berfe de sevginin “yeryüzünün arındığı ”nı sanıyor. ”Ben sevince yeryüzü arınır/Yüzüme vurur gölgesi           

“Büyük sevgi”denen, daha çok filmlerde, romanlarda sunulan yalancı sevgi de “putlaştırılmış sevgi”dir.

 Ekonomik güç mü, yetenek mi sevme için ön koşuldur? Bu bağlamda; çekici bir kız, kadın içinse çekici bir erkek, peşinden koşulacak tiplerdir. Kişiyi çekici yapan vücut ve kafa yapısıdır. Erkeğin, atılgan, tutkulu, ,hoşgörülü olması, topluma uyması beklenir.

Sevginin açlığını çekenlerse mutsuz, huzursuz, yalnızdırlar,Yalnız insan, içine kapanıktır; arkadaşı, dostu, sevgilisi yoktur. İpek böceği gibi kozasını kendi örer. Yalnızlık duygusunun bilinçte belirmesi huzursuzluk yaratır

Freud’a göre tüm içgüdüsel isteklerin engellenmeden doyurulması, ruh sağlığı ve mutluluk yaratır. Bu nedenle erkeğin tüm kadınları elde etmek için sınırsız istekle dolu olduğu, ancak bu isteğini toplumsal baskı yüzünden gerçekleştiremediğini ileri sürüyordu.

Nevrozların nedenlerinden biri şudur: Çocuğunu seven ama aşırı yumuşak ya da egemenlik kurmaktan hoşlanan bir annesi, ilgisiz bir babası vardır. Bu durumda, çocuk ilk  evresinde anneye takılır, kalır; anneye bağlı bir insan olup çıkar; çaresizlik duyar, alıcı insan özellikleri gösterir.

 Sullivan ’ın görüşüne göre sevgi ve yakınlık, iki insan arasında, her türlü kişisel değerin kabul edildiği durumdur.

Sevmek, kişisel bir yaşantıdır; herkes sevgiyi, kendisi için yaşar; bu duyguyu, hiç değilse çocukluğunda, ergenliğinde yaşamayan kişi yoktur. Sevgi tek kişiye ya da tek varlığa mıdır? Hayır,

kardeş sevgisi, anne sevgisi, cinsel sevgi,     kendini sevme de vardır.

Kardeş sevgisi, eşit insanlar arasındaki sevgidir. Oysa eşit insanlar olarak bile her zaman eşit durumda değildir. İnsan olduğumuz için hepimizin yardıma gereksinmesi vardır. Bugün benim, yarın sizin. Ama bu yardıma gereksinme duymak, birinin zayıf, diğerinin güçlü olduğu anlamına gelmez. Çaresizlik geçici bir durumdur. Gene de çaresizi sevmek, yoksulu yabancıyı sevmek, kardeş sevgisinin başlangıcıdır.

Anne sevgisi, süt sevginin ilk yönü, ilgi ve sevginin simgesidir. Süt sevgisi gibiannenin yaşam sevgisi de huzursuzluğu gibi bulaşıcıdır. Her iki tutum da çocuğun kişiliğini derinden etkiler.

Cinsel sevgi, başka bir insanla bütün bütün kaynaşma, bir olma açlığıdır. Yapısı gereği genel değil, özeldir; belki de sevgilerin en aldatıcı olanıdır. Yabancı, bir kez yakından tanınan biri oldu mu engel kalmaz. Böylece kişi, sevdiği kişiyi kedisi kadar iyi tanır.

Kendini sevme, kendimi ne denli çok seversem başkalarını o denli az severim. Freud,kendini sevmeyi, ruhbilimsel açıdan ele alır; kendini sevme, narsisizmdir. Libidonun insanın kendine yönelmesidir. Narsisizm, insanın gelişmesindeki ilk evredir; yaşamının sonraki evrelerinde geri dönen kişi, sevme yetisini yitirir, aşırı durumlarda çıldırır. Freud’un görüşüne göre sevginin bir adım ilerisi, akıldışı bir durum olacaktır.

Sonuç

Sevmek, varolmaktır. Seven, sevilen kişi işinde başarılıdır; çevresiyle iyi, sağlıklı ilişkiler kurar. Sevdikçe yücelir.3.05.2021

Erich Fromm, Sevme Sanatı

 

 
Toplam blog
: 391
: 2555
Kayıt tarihi
: 04.12.12
 
 

Hüseyin BAŞDOĞAN, 1942'de Malatya- Arapgir'de doğdu.Arapgir Ortaokulunu, Diyarbakır Öğretmen Okul..