Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Mayıs '11

 
Kategori
Siyaset
 

Sevmesem de başbakanı, ona kurşun atanları lanetliyorum

Sevmesem de başbakanı, ona kurşun atanları lanetliyorum
 

Zerre onaylamasam da siyasi çizgisini, o benim başbakanım. Onu kurşunla değil siyasetle yıkın mertçe


Ben A.K.P' yi de, genel başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı da günahım kadar sevmem. Bunu sen de bilirsin güzel okuyucum. 

Ama gelgelelim... Dün Türkiye Cumhuriyeti başbakanının konvoyuna silahlı saldırı yapıldığını, saldırıda bir polisimizin şehit düştüğünü, birinin de yaralandığını gördüğümde öğle haberlerinde, vücudum diken diken oldu. Çünkü: 

- O saldırı Erdoğan'a yapılsa da görüntüde, aslında, gerçekte, Türkiye Cumhuriyeti başbakanına yapıldı. Yani bu saldırıyı yaparken haddini bilmezler, bilerek ya da bilmeyerek Türkiye Cumhuriyetine saldırdı. Kafa tuttu. Kurşun sıktı. 

- Olay ilk bakışta bir terör saldırısıgibi gözükse de yaşananlar çok yönlü denklemlere işaret ediyor bence. 

- Başbakanın herhangi bir davranışından. sözünden, politikasından rahatsız olanlar çok ciddi bir gözdağı verdi bence: " Bu gün polisine, yarın sana sıkarız" cüreti, tehdidi, haddini bilmezliğiydi yapılan... 

- Tam da başbakan " Bundan böyle Kürt meselesi değil, kürt kardeşlerimin meselesi var." dedikten sadece birkaç gün sonra yapıldı saldırı. 

- Tam da ülke seçim atmosferine girmişken yapılan bu saldırı, çok fazla komplo teorisini de doğal olarak gündeme getireceğinden, saldırı odağı bulanıklaştı. Tespiti oldukça zorlaştı. Herkes kendi teorisini üretecek şimdi. 

- Terörü yayma tehdidini aylardır savurup duran PKK da, yeni bir kart, yeni bir oyun alanı yaratmak istemiş olabilir kendine. Çünkü mevcut konjoktör PKK'nın değerini, önemini hızla azaltmakta, sialhlı mücadele siyasi alana kaymakta... 

- Bu saldırıyı yapanlar seçim sonuçlarına direkt müdahil olmak istiyor anlaşılan. Kurşunu sıkan, "Beni denklem dışında bırakırsanız eğer, ülke yangın yerine döner. Başbakana da sıkarım. Polise de, askere de..." diyor kendince;Cahil cesaretiyle 

- Karadeniz teröre ve teröriste belki de Türkiye'nin en kapalı bölgesi. Bu durumdan rahatsız olanlar Karadeniz'i de kana bulamaya çalışıyor olabilir. 

- Türkiye'nin iç ve dış düşmanları son 300 yılda bıkıp, usanmadan yaptıkları gibi bulanık suda balık avcılığına çıktı yine anlaşılan. "Aman! Türkiye karışsın da, ne olursa olsun." diyorlar yine; bitmeyen, bıktıran nakaratlarında... 

- Cumhurbaşkanımızın Ladin'in öldürülmesinden büyük memnuniyetini açıklamasının hemen ertesi günü gerçekleşti bu karektersiz saldırı. Bu da, Ladin hayranı aşırı dincileri denklemin içine sokuyor balıklama. 

- Bu durumda en önemli, en kritik görev sana düşüyor güzel halkım. Büyük halkım. Büyük Türk milleti. Özellikle bu günden, 12 hazirana kadar oaln sürede çok çok iyi düşün ve en doğru kararı ver milletin ve kendin için. Çünkü farkında mısın? bilmiyorum. Ama ülken, cumhuriyetin, vatanın, toprağın en hayati saatleri, günleri yaşamaya başladı. Tüm gücüyle abanmakta, yüklenmekte dört bir koldan, azılı türk ve Türkiye düşmanları... Çocukların, gelecek kuşakların için aç gözünü. Gerekirse hiç uyuma güzel halkım. Çünkü cümle alem it, kopuk uyumanı, gafil avlanmanı beklemekte; hain ve şerefsizce... 

Ve sormak isterim size ülkemin başbakanı sayın Recep Tayyip Erdoğan: Bu yaşanan otorite boşluğunda, ülkenin en saygın 2. makamına yapılan bu kabul edilemez, bu adice saldırı da, onların bu haddini bilmez cesareti bulmalarında kendilerinde, bu ülkenin başbakanı olarak sizin hiç mi sorumluluğunuz yoktur acaba? Devlet devlet olsa, " Ben buradayım." diye bağırsa avaz avaz; bu saldırıyı düzenlemeye cesaret edenlerin, tir tir titremez miydi dizleri? Bu kurşunu size sıkanlar kadar siz de suçlu değil misiniz onlara bu fırsatı verdiğiniz için? 

Ben A.K.P.'yi de, savunduklarının ve yaptıklarının çoğunu da doğru bulmuyor ve onaylamıyorum. Dolayısıyla başbakanı ve icraatlarını da... 

Ama ona kurşun sıkanları, ülkemin başbakanını hedef almayı cüret edenleri bütün hırsım, öfkem ve şiddetimle bin kez kınıyor, bin kez lanetliyorum.Çünkü ben sevsem de sevmesem de, bu ülkenin başbakanı devletimin, ülkemin ve biricik Türkiye Cumhuriyeti devletinin namusunu, şerfini, onurunu, büyüklüğünü de temsil ediyor görevi gereği... 

Bu yüzden, ülkeme, devletime sıkılan her kurşuna göğsümü gere gere karşı koyarım. Bu sevmediğim ama saymak zorunda olduğum başbakan da, dağda tek başına gezen gariban çoban da olsa aynıdır. Değişmez asla! 

Çünkü başbakanı rahat uyuyamayan bir ülkenin; ne ruhu kalır, ne huzuru... Bu, böyle biline... 

 
Toplam blog
: 1349
: 1777
Kayıt tarihi
: 30.01.11
 
 

İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler veTanıtım, A.Ö.F. Adalet Yüksek Meslek ..