Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Temmuz '11

 
Kategori
Kişisel Gelişim
 

Sezar'ın hakkı Sezar'a

Epey seneler önce her gün köşesinde yazılarını okuduğum ünlü mü ünlü yazarlarımızdan birisi ile gazetecilerin davetli olduğu bir kokteylde karşılaşmıştım. Benim bulunduğum masada ve ismini vermeyeceğim bu çok ünlü yazarımız o gece konuşma ve davranışlarıyla yaptığı hatalar nedeniyle beni şoke etmişti. Kendi kendime ben bu insana mı hayranmışım demeden kendimi alamamıştım o gece. 

Zaman zaman bu anım aklıma geldikçe benzeri durumla pek çok ünlü ile karşılaşıldığında yaşanabileceğini düşünürüm. Nitekim hafızamı yokladıkça farklı ortamlarda farklı açıklar veren pek çok ünlü ile de karşılaştığımı hatırlarım. 

Bu durumu zaman geçtikçe daha iyi değerlendirmeye başladım. Örneğin bu olayı yaşadığım ilk günler o kişilere karşı saygımda önemli ölçüde azalma oluşmuşken zamanla üzerinde düşündükçe bunun doğru olmadığını da algılamaya başladım. Neden derseniz o ünlüler, ünü ve ürünü hangi alana aitse insanların zihinlerinde ona göre bir şekilde bir imaj oluşumuna neden olurlar. Oluşan bu imaja göre kamuoyunda kendilerini beğenen insanların zihinlerinde belli bir biçimde yer edinirler. Bunun o kişilerin gerçek kişilikleriyle örtüşüp örtüşmemesi önemli değildir. Önemli olan o kişilerin ürettikleri ve yaptıklarıyla insanların zihinlerinde edindikleri yerdir. Sanırım bu cihetle saygıya değerdir. 

Buradan hareketle bir şekilde benim önümde kendilerine yakıştıramadığım tutum ve davranış sergilenmesi sadece beni ve benim zihnimi ilgilendirir. Oysa onlar kendi işlevlerini insanların zihninde edindikleri yer ölçüsünde sürdürmeye devam ediyorlar. Benim karşılaştığım ve kendilerine yakışmadığını ifade ettiğim bu tarz davranışlar o ünlülerin görünmeyen yüzleri ve özel alanlarıdır. Ama insanlar onları görünen yüzleriyle bağırlarına basmaya devam ediyorlarsa bunda bir sorun yok. 

Yine bu mantıktan hareketle bir kişisel zafiyet bir insanın bütün emeklerini hiçe indirgememeli. Aksi takdirde bizim yaptığımız da hani tv. görüntülerinde sıkça rastladığımız orantısız güç kullanımı var ya, ondan farksız olmaz mı? Tabir caizse orantısız bir yargılama gibi hani... Hatta o yüzden denmemiş midir ki insan kendi memleketinde peygamber olamaz diye. Çünkü memleketli hafızasında herkesin bir kusuru zihinlerde not edilmiştir. Ya da zamanında yaptığı veya yakınlarının bulaştığı bir hata… İşte o hafızadır ki kendi memleketinde insanlar ağzıyla kuş tutsalar bir türlü yaranamazlar. Hep kolektif hafıza devreye girer ve bir olumsuzluk mırıldanılır. 

Bu tarz yaklaşımlar aşılacaktır elbet. Çünkü bu anlattıklarım da eski ve terkedilmesi gereken geleneksel kültürün kalıntılarıdır. Ezbercidir. Oysa günümüz artık ezberlerin bozulduğu ve herkesin herkese kucak açması gerektiği bir çağdır. İnsanların birbirlerini daha iyi anlayabildikleri ve hoşgörüyle yaklaşabildikleri bir çağ... 

Gerçekten başkalarını değerlendirirken de çok hassas olunması, insaflı ve adaletli olunması gerekmez mi?… 

 

 
Toplam blog
: 82
: 1046
Kayıt tarihi
: 24.05.11
 
 

TED Ankara Koleji ve ODTÜ Kamu Yönetimi mezunuyum. Asıl mesleğim bankacılık. Çeşitli kuruluşlarda..