- Kategori
- Ben Bildiriyorum
Sırasız göç...
Sırayla geldik dünyaya, saati belli, günü belli...
Ama gidiş bir çeşit sürpriz...
Hele sırasız gelen gidişler, bir başka burkuyor kalanların yüreğini.
Onu ilk gördüğümde 3 aylık bir asistandı. Yani öyleymiş, abilerinden öğrenmiştim. Ama çenesinin kıdemi profesör civarı:). Fırçaya niyetlendim ama laf yetiştiremedim ne yalan söyleyim!
'Akşam akşam bela yaa!!' diye düşündüğümü hatırlıyorum.
Sonradan çok güldük bu tanışmaya, açıkladı çünkü durumu: 'başına ne geldiyse çenesinden geldiği' özrünü. Direkt ablası değildim, birlikte çalışmadık ama hastane işte, bir yerlerde çakışıyor mutlaka insanların yolları. Hiç bir yerde olmasa çay kahve molasında karşılaşırdık. Oradan biliyorum, yüreğindeki dilinde bir adamdı.
Bugün anlattılar törende,
Mardin'in bir köyünde 11 çocuğun dördüncü sırasında doğmuş. Doktor olmuş, yetmemiş uzmanlık kazanmış. Özgeçmişine 'istediğim işi yapabiliyor olmaktan çok mutluyum' diye yazmış . Bir de şans dilemiş kendine.
Öööyle bir yudum insan öyküsü...Ayrıntısı sevdiklerinin yüreğinde kalmıştır eminim.
Eşkıdem arkadaşı:
'4 yıl beraber çalıştık, beraber yedik içtik. Çok konuşurdu. Hep 'sus oğlum yeter' derdim. İlk kez konuşsun istedim...Olmadı. Hiç söyleyemedim ona, dostumu çok seviyorum.' dedi.
Tören bitti.
Bu bir yudum insanı alıp götüren, öyküsünü bıçak gibi yarıda kesenler ise çok tanıdık ve basitti:
1.'Nöbete yetişeceğim' sürati
2.Takılmamış bir emniyet kemeri...
Yeri cennet olsun.