Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Ekim '06

 
Kategori
Edebiyat
 

Sisler Bulvarı''nda Attila İlhan'sız geçen ilk yıl

Televizyon ve radyo kanallarının, 10 Ekim 2005 Çarşamba gün ki, bültenlerinde ilk sırasında, '' Türk Edebiyatı'nın önemli isimlerinden şair, yazar, fikir adamı Attila İlhan, evinde geçirdiği kalp krizi sonucu 80 yaşında vefat etti'' haberi vardı, Edebiyat Dünyası'nın önemli kaybı olarak verilen.

Sevinç veya üzüntü veren bir haber ilk duyulduğunda şaşkınlık, inanamazlık, gözyaşı ile gösterilen tepki sonraki zamanlarda alışılmış, kabullenilmişliğe dönüşen sessizlikle kendini gösteriyor. Benim tepkim, el sallayarak oldu, başında kasketi, boynunda kaşkol'ü ile meçhule giden gemideki KAPTAN'a . Gözlerimin önünde uçsuz bucaksız mavi deniz ve dalgaların çıkardığı nağmeler eşliğinde ağır ağır ilerleyen beyaz bir tekne vardı kaptan'ı da, yolcusu da aynı olan, ''an gelir Attila ilhan ölür'', ''ayrılık da sevdaya dahil'' diyerek yavaş yavaş uzaklaşan.

Yazmasına ara verdirtecek kadar önemli hale gelen rahatsızlığını, 12 Eylül 2005 tarihli Cumhuriyet Gazetesi'ndeki ''Söyleşi'' isimli köşesinde: ''Bilmem söylemiş miydim, benim sicilimde bir enfarktüs sabıkası vardır; geçtiğimiz yayın döneminde, -hekimlere bakarsan, aşırı çalışmadan-, bazı arazı nüksetti, gazeteye mümkün mertebe aksettirmeden, iki defa 'yoğun bakım'da kızağa çekildim. Yeni yayın dönemine başlamadan, görüşlerine başvurduğum dört farklı hekimin dördü de, üzerimdeki yükü hafifletmemin bir 'sağlık mecburiyeti' olduğunu belirtti; dediklerine göre, iki yayınevi, bir gazete ve bir televizyondaki yoğun çalışmayı kaldıramazmışım. Cumhuriyet'teki yıllarım, meslek hayatımın en hareketli, en renkli, en bereketli yılları oldu. Her şey -bilhassa tahammülünüz ve sabrınız- için, hepinize teşekkür ederim." satırlaryla duyurduğu. ''Ara mı, veda mı? yoksa onu da mı kaybediyoruz diyerek okumuştum, duygu yüklü, veda yazısını. Trt'deki programları kaldırıldığı için şiirlerini, sohbetlerini izleme imkanı yoktu ve alışkanlık olmuştu Işıl Özgentürk'ün taşındığı arka sayfadaki köşesini kontrol etmek. Yoktu adı, yoktu sivri kalemiyle gerçekleri an açık şekilde gözler önüne serdiği yazıları, kendisini terbiye sınırları dışına çıkarak eleştirenlere, anlamayanlara ders verir nitelikteki cevapları, laikliği, Mustafa Kemal Atatürk'ü anlattığı yazıları. Hastanede tedavi görüyor türünden haberler olmadığına göre dinleniyordu, gelecekti herhalde bir süre sonra. Okurlarını yazılarından mahrum etmek ister miydi hiç? İstemezdi normal koşullarda ama onun isteğine bağlı değildi demek ki durumu. Sonra.... kalp krizi ile gelen ölüm haberi. Şiirlerini okuyorum, ''ayrılığın sevdaya dahil, ayrılanların hala sevgili olduğu''. ''Sisler Bulvarı''ndan geçiyorum, sırılsıklam kaldırımların parladığı, ''üçüncü şahsı arıyorum'', ''adını mıh gibi aklımda tutarken, ben sana mecburum bilemezsin'' diyeceğim. ''Emperyal Oteli''nin resmini çekerken, o ''mahur beste'' müjgan'la ağlaşıyorduk. Sonra coşuyor ay doğarken saltanatı başlayan ''Sultan-ı Yegah''ı dinliyordum keyifle Nur Yoldaş'ın sesinden. Bitmiyor daha Attila İlhan şiirleriyle gezintim. İşte, Yaşar geliyor, üzerinde her zaman görmeye alışık olmadığımız takım elbisesi, duygulu sesiyle; Sen İstinye'de ben burdayım/ İçimde köpek gibi havlayan yalnızlığım/ Çünkü ben burdayım karanlıktayım/ Belki gelmem geleme beş dakika bekle git'' diyerek. Şimdi değil ama ''An gelir'' giderim diyorum cevap olarak.

10 Ekim 2006, 02:31'i gösteriyor saatler. Üç yüz altmış beş gün olmuş, Attila İlhan meçhule gideli. 1925 yılında İzmir Menemen'de dünyaya açtığı gözlerini, 2005 yılında İstanbul Maçka'da kapattı. Öyle fazla ünvanı vardı ki şair, yazar, fikir adamı, sinema eleştirmeni, senaryo yazarı, avukat,....hepsini sığdırdı dolu dolu yaşadığı 80 yılına. 16 yaşında lise birinci sınıfta mektuplaştığı kız arkadaşına yazdığı Nazım Hikmet şiirleri bulunup '' Türkiye'nin hiçbir yerinde okuyamayacağına dair belge'' verilince eğitim hayatına ara vermek zorunda kaldı, 1944 yılında Danıştay kararıyla okuma hakkını tekrar kazandı. Unutulmaz senaryolar yazdı Ali Kaptanoğlu adıyla. ''Şoför Nebahat'', ''Yalnızlar Rıhtımı'', ''Ateşten Damlalar'', ''Devlerin Öfkesi'', ''Ver Elini İstanbul'' filmleri, Yeni Ortam, Dünya, Milliyet, Söz,Güneş, son olarak (1996 yılından itibaren) Cumhuriyet köşe yazarlığı yaptığı bazı gazeteleri, '' Balıkçı Türküsü'' ilk şiiriydi. Sevgilisine ''Ben Sana Mecburum Bilemezsin, adını mıh gibi aklımda tutuyorum'' diyerek ilan-ı aşk etmeyen aşık sayılmadı, ''Ayrılıklar sevdaya dahil, ayrılanlar hala sevdalı'' kabul edildi. Çolpan İlhan'ın ağabeyi, Kerem Alışık'ın dayısı, Türk Edebiyatının şair'i, yazarı, laik, ''Gazi Paşa'' M.K.Atatürk ilkelerine bağlı BİR yurtsever, denizcilerin KAPTAN'ıydı.

''görünmez bir mezarlıktır zaman
şairler dolaşır saf saf
tenhalarında şiir söyleyerek
kim duysa / korkudan ölür
-tahrip gücü yüksek-
saatlı bir bombadır patlar
an gelir
attilâ ilhan ölür'' dedi,

An geldi, Attila İlhan öldü.

 
Toplam blog
: 126
: 2338
Kayıt tarihi
: 01.08.06
 
 

Kompozisyon derslerini biraz daha fazla önemsediğim, uzun cümleler kurmaya başladığımdan bu yana sev..