Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Mart '09

 
Kategori
Sinema
 

Slumdog Millionaire ya da Milyoner

Slumdog Millionaire ya da Milyoner
 

Slumdog Millionaire'de Jamal K. Malik karakteri ( Ayush Mahesh Khedekar)imdb.com


Slumdog Millionaire filmini izledim iki gün önce. Ülkemizde "Milyoner" adıyla sunuluyor film.
Sinemadan çıkarken iyi bir film izlediğimizi düşünündüm. 50'li yıllardaki, Hindistan yapımı, o romantik şarkılı danslı ve çocuk belleklerimize yer eden Avaremu gibi Hint filmlerinin yerini , bazı sahnelerde izlerken bile yetişemediğimiz hızla akan çağdaş bir peri masalı almış sanki. Filmi sadece en üstteki katmanına bakarak böyle değerlendirmek mümkün. Altını araladığınızda ise ironi içinde ironi ile sonuçta yine de eleştiriyor gibi göründüğü kurumları fark ettirmeden ulaşılmaz kılarak, yücelterek de eleştiren bir film mi diye düşünmeden de duramıyor insan.

Film "Kim milyoner olmak istemez " adlı programdan ödül kazandığını sonradan öğreneceğimiz gencin karakoldaki, bol işkenceli ve dayaklı sorgulama sahneleri ile başlıyor. Aralıklarla çocuğun yaşam hikayesine dönüyor.

Kim istemez milyoner olmayı? Bu tarz yarışma programlarının tüm dünya televizyon kanallarında yayımlandığını ve izleyenlere heyecanın yanı sıra tatlı hayaller de yaşattığını biliyoruz artık. Bilirsiniz masallarda kahramanlar çeşitli çilelerden geçerek ulaşırlar mutlu sona. İstenen mutlu son da iki sevgilinin birbirine kavuşmasıdır. Hele de çocuklukta başlayan acılar ve yoksunluklar içindeki yaşamlarda tomurcuklanan bir sevgi ise, filme popüler bir boyut da katılmış olur. Böylesi masallarda kötülük yapanların , yeryüzünde yaşarken layık oldukları cezaya uğramaları da bir başka özelliğidir. Filmin sonunda öylesi hızla akan sahneler vardı ki masalın sonu mutlu mu bitti, buna izleyince siz karar vereceksiniz.

Danny Boyle filmin yönetmeni. yardımcı yönetmen ise Loveleen Tandan, sanırım Hindistan'dan. Sevdiğim bir tarz olan yakın çekim taknikleri bolca kullanılmış filmde. Gençler kadar küçük yaştaki hallerini canlandıran çocuk sanatçılar çok başarılı.

<ımg alt="" src="http://i.milliyet.com.tr/GazeteHaberIciResim/2009/04/17/fft16_mf222506.Jpeg" align="right">


Bir kere film tam da hayatın içinden geliyor diye düşünüyor insan. Hindu Müslüman çatışmalarından başlayarak yirminci yüzyıl sonunda Hindistan tarihindeki pek çok olayı da sergiliyor . "Güzel Körfez" anlamına gelirken aşırı milliyetçi hükümetlerce adı daha geleneksel olarak, 90'lı yıllarda Mombai'ye değiştirilen yüzlerce yıllık Bombay Kentinin karanlık , pis, fukaralığın ve acının kol gezdiği gecekondu mahallelerinde geçiyor film başlangıçta. Böylesi yerleri görünce özellikle filmin ilk yarısında tiksinti ile izlediğimiz bir Hindistan panoraması çıkıyor karşımıza. Hiçbir zaman gitmeyi düşünmeyeceğiniz kadar kötü bir kent, dünyanın en pis yeri gibisinden. Bombay bunu hak ediyor mu gerçekten? Bu tartışılır. Sonra da düşündüğünmüzde kendi kentinizin varoşlarına ulaşıyorsunuz. Şimdiki yaşam koşullarında gittikçe fukaralaşan bir sınıfa dahil de olsanız, kendi kentinizde de o çöplükler, o çeteler, o çocuk suistimalleri olduğunu ve filmin aslında bunun yansımasını yüzünüze tutan bir ayna olduğunu görüp ürperebilirsiniz. Göremeyebilirsiniz de. Seçim size bağlı.

Film burada ilk bölümde yaşanan ve yüreklere işleyen sahnelerden sonra abartlı peri masalı boyutuna atlamasa ve güldürme unsurlarını kullanmadan, aynı şekilde acımasız gerçeklikleri sergilemeye devam etse Oscar ödülünü alabilir miydi diye düşündüm. Acının ardından mutluluğu dile getiren, güldüren sahneleri olmasaydı ilgi çeker miydi?

Dünyada pek çok ülkede televizyonlarda yapılan böylesi yarışma programlarını izleyip de milyonları götürebileceğini hayal etmeyen kaç kişi vardır acaba? Gösterime giren izleyen çoğu insana bu boyutu ile de yansıyabilir. Şehirlerde oluşturulan yeni moda kent dönüşüm projeleri ile bu sefaletin azaltıldığı gibi bir imaj da yansıyabilir. Aynı çeteciliğin bu kez bambaşka kulvarlarda bambaşka görünümler altında yaşamakta olduğu da. Örneğin soruları yanıtlayıp ödülü kazanan genci kapıda torba içine sokup da sorguya götürülmesini sağlayan aynı zamanda milyonların gözünde taht kuran bir programın yapımcısının da bir çeteden ne farkı var?

Yeni roman tarzında yazılmış bir kitaptan sanırım senaryo. Dönüp dolaşılan yer ise Kim milyoner olmak istemez'in yarışma masası. Çocuğun onca cehaletine karşın soruları nasıl bildiğinin sergilendiği, hesabının verildiği bir mahkeme salonu da diyebiliriz o yarışma platformuna. Belki şöylesi bir parmak sallama bile mevcuttur emin değilim:

"Milyoner olmak için tıpkı bu yarışmacı çocuk gibi acılar yaşamış olmalısın, tutukevlerinde kafan polis amcalarınca halı gibi silkelenmeli, annen bir Hindu Müslüman çatışmasında ölmeli ve sen sokakalarda kimsesiz sadece kardeşin ve arkadaş edindiğin o küçük kızla sokaklarda çöplüklerde yaşamalı, gaddar dilenci çetelerinde bu yaşam deneyimlerinden sağ salim çıkmalısın yoksa tek kuruş alamazsın! İyisi mi sen otur koltuğunda televizyonundan tüm kanlı savaşları da izlediğin keyifle izle ama daha fazlasını da isteme. İyi vakit geçiriyorsun ya."

Film farklı olanı başarmıştır. Flim evet kapitalizmin ve neoliberal politikaların müthiş bir eleştirisidir ama aynı zamanda kendisi de o politikaların bir eseri, bir ürünüdür. Hindistanlı yönetmenler arasında kızgınlık yaratmış. Yönetmeni İngiliz. Niye kızıyorsun kardeşim. Git o zaman sen de yap çektiğin acıları böylesi filmlerde işle, romanını yaz. Yoksa işte küreselleşen dünyada gelir bir yabancı , sömürgecilik kalkmıştı ya, senin filmini yapar, dünyanın her yerinde yaşanmakta olan hatta kendi banliyölerinde bile yaşanmakta olan haksızlık ve acıları senin ülken üzerinden anlatıverir dünyaya.

Görülmesi gereken bir film. Zeigest movie kanallarındaki belgesellerin sinemalaştırılmış popüler olarak sunulan bir versiyonu sanki. Matruşka bebekleri gibi, zihin boşluklarımıza gömülmüş, düşündükçe açılan bir sürü gizli çekmeceyi aralamanızı sağlayacaktır.

"Rama ve Allah olmasaydı, annem yaşıyor olacaktı" diye ağlayan bir küçük çocuk imgesi ile artık bıkıp usanmış vicdanların sesi , belki de gelecek yüzyıllara damgasını vurmaya başlayan bir akımının yüksek sesle dile getirilişi...

http://www.imdb.com/title/tt1010048/




<ımg alt="" src="http://i.milliyet.com.tr/GazeteHaberIciResim/2009/04/17/fft16_mf222506.Jpeg" align="right">

Bu blog Sinema sitesinde de yayınlanmaktadır

 
Toplam blog
: 566
: 1338
Kayıt tarihi
: 11.07.06
 
 

Edebiyatla ilgileniyorum. Ayrıca amatörce belgesel film çalışmaları yapıyorum ve kültürel etkinlikle..