- Kategori
- Öykü
Son yaprak
- Biliyormusun Son Yaprak, aslında ben karşıdaki çiftlik evinin duvarının dibinde kendiliğimden bittim. Sonra Yahya dede orada kalmamın sakıncalı olacağına karar verdi. Köklerim uzadığında binaya zarar veririmiş.
- Bir gün kış uykusunun en derin yerindeyken büyük bir sarsıntı ile uyandım.
- eeee
- Yahya dede kökümü kazma ile açarak beni gövdemden çekiştirmeye başladı. Ardından birlikte yere yuvarlandık. Beni topraktan koparmayı başarmıştı. Çok korktum. Beni söküp atacak sandım. Sonra beni önceden hazırladığı bu bu noktaya getirerek yeniden dikti.
- ohhhh. İçim rahatladı. Biran çok korktum anne.
Son iki gündür rüzgar kesilmişti, bu da son yaprağa bir süre daha dalına bağlı olarak yaşama, annesinin yanında kalma şansı vermişti. Aslında o, doğuştan şanslı sayılırdı. Çünkü yaşadığı yer birçok dalın kümeleşerek ona doğal koruma kalkanı oluşturduğu bir yerdi. Bu sayede sert rüzgarlar onu yerinden sökememiş ve bugüne kadar yaşamını sürdürebilmişti. Sürdürebilmişti ama çok da hırpalanmıştı.
Uçlarım ne kadarda sararmış diye geçirdi içinden. Annesine hissettirmemek için çok dikkatli hareket ediyordu. Rüzgar, sayısız kardeşini bazen tek başlarına, bazen grup grup peşinden sürükleyip götürmüştü. Hepsi de tatlı anılarla ayrıldılar. Hiçbiri annemizi üzmedi. Son sözleri hep yolun açık olsun anne oldu. En son ben kaldım. Ben de aynı duygularla ayrılmalıyım dalımdan. Kaçınılmaz son her an beni yakalayabilir. Bu nedenle ona söyleyebileceğim en hoş kelimeleri seçmeliyim. Aylardır beni dalında besleyip büyüttü. Veda anım muhteşem olmalı diye düşündü.
Artık dala bağlandığı nokta çok incelmişti. Zar zor tutuyordu kendisini . Kökler de artık gövdeye öz su gönderemiyordu. Bu durumda zamanlarının iyice azaldığının ikisi de farkındaydı. Bu bir anlamda dayanılmaz acılar içerisinde sergilenen mutluluk oyunuydu yaşadıkları. Rollerini öyle iyi oynuyorlardı ki bu yaşananlar bir veda anı mı yoksa bir şölen mi ayırtetmek mümkün değildi
Bahçede çok sayıda ağaç vardı ama en yakınlarındaki komşu portakal ağacıydı. Tüm bu diyalogları başından beri izliyordu.
- Benim burada içim parçalanıyor, onların duyguları ne kadar yoğundur kimbilir diye mırıldandı. Az bir zamanları kaldı, o büyük an gelip çatınca birbirlerini birdaha sonsuza dek göremeyecekler ne kadar acı diye geçirdi içinden.
Sayısız kardeşi olmuştu bu yıl. Ana gövde bile şaşırmıştı bu duruma.
- Yahya dede güzelce gübreledi ve köklerimi çapalayarak havalandırdı, yağmurlar da bereketli olunca diye devam etti.
Şımarık bir çocuk gibiydi. Şunun şurasında hayatını dolduran ne vardı ki?
- Beni heyecanlandıran, mutlu eden tek şey yapraklarım ve meyvelerim. Onlar da bol olunca dokunmayın keyfime diye haykırdı.
Son yaprak dururmu.
- Şen kahkahalarıyla bahçeyi çınlattı.
- Anne, bütün bu güzellikleri güneşe borçluyuz değilmi?
- Evet yavrum. Güneş ışınları gövdemi ısıtmaya başladığında içimi bir sevinç kaplar. Baharın ilk işaretlerini aldıklarında adeta yayından fırlamış bir ok gibi gövdemin üzerinde delikler açarak fışkırırlar dünyaya. Hepsinin öyle acelesi vardır ki, daha birkaç gün önce dallarım çırılçıplakken birkaç gün sonra kendimi bir gelin gibi zarir ve güzel hissederim.
- Bana bu hisleri yaşatan sizlersiniz yavrum.
- Anne senden birşey isteyebilirmiyim.
- Tabii ne istersen.
- Gelecek yılki kardeşlerime beni anlatırmısın. Onları çok ama çok sevdiğimi söylermisin anne.
- Tabii son yaprak sadece gelecek yılki değil köklerim yerinde durduğu müddetçe tüm kardeşlerin seni tanıyacak.
Bu arada aşağıda bir hareketlenme oldu.
- Yahya dedenin torunu Bekir'in yaramaz kedisi Roket bu. İki yıl önce babası traktör kazasında ölünce oyalansın diye ona bu kediyi aldı dedesi. En sevdiği şey yapraklarımın arasına saklanarak kuş avlamak. Tabii her seferinde ıskalıyor kuşları bu arada olan benim dallarım ve yapraklarıma oluyor dedi ana gövde.
Son yaprak da çok kızgındı ki Rokete. Ancak elinden birşey gelmiyordu. Yapabildiği tek şey Roketin yakalamaya çalıştığı kuşları ürkütüp kaçırtmaktı. Böylece intikamını alabiliyordu ondan. Aslında kuşlara yaptığı başarısız hamlelerden sonra yere düşüşü çok eğlenceliydi. Birde Yahya dedenin köpeği Herkül tarafından kovalanması. Her seferinde ağaçlardan birinin tepesine zor atıyordu kendini.
Artık rüzgar daha şiddetli esiyordu. Son yaprağın vada anında uyanık olmalıyım diye geçirdi içinden. Ancak uykuya dalması da an meselesiydi. Aslında son yaprak daha da kötü durumdaydı. Annesinin zaman zaman yaptığı çağrılara çok kısa cevaplar veriyordu. Tabii bunu için çok geçerli bir sebebi vardı. Çünkü tüm enerjisini veda anında söleyeceği sözlere ayırmıştı. "YOLUN AÇIK OLSUN ANNE" evet bunu söyleyecekti. O da, annesi de rüzgarın vuracağı son darbeyi bekliyorlardı.
Anne kalan enerjisini uyanık kalmaya ve son yaprağı uyanık tutmaya harcıyordu. Birşeyler söyleyeyim diye geçirdi içinden. Aslında günlerdir aynı şeyleri tekrar tekrar konuşmuşlardı.
- Ama en güzel günlerimizi meyvelerim olgunlaşınca yaşıyorum. İnsanlar meyvelerimizin tadına doyamıyorlar. Kuşlar en güzel şarkıları benim dallarımda söylüyor dedi ana gövde. Roketin neden benim dallarımı tercih ettiğini şimdi anla.........dınmı.
- Aman Allahım bu defa ne şiddetli esti. Son yaprak! Son yaprak.
Evet bu rügar son yaprağı yerinden koparmış, aylardır bir kafes gibi kendisini saran dal kümesinin dışına atmıştı. İşte o muhteşem an da gelmişti. Şimdi sahne alma sırası son yapraktaydı. Günlerdir sakladığı enerjisini harcama zamanıydı. Çünkü bundan sonra ona ihtiyacı olmayacaktı.
- Yolun açık olson anne. Sözünü unutma. Gelecek yılki kadeşlerime se
Ancak bu kadarı duyulabildi. Rüzgar onu bahçenin dışına taşımıştı bile.