Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Nisan '18

 
Kategori
Öykü
 

Son Yazı

Son Yazı
 

Kapıda kara kış… Vakit gece… Dışarıda kar, tipi, kendini ahşap evin duvarlarıyla ıssız sokaklarına savurup duruyordu.

Karısı, üç çocuğu ve yaşlı annesiyle ufacık, iç içe iki odası olan 1+1 müstakil evde oturuyordu. Başta çatısı olmak üzere her yanı yıkık dökük olan bu baraka için aylık 300 lira kira ödüyordu. Evet, sadece 300 lira ama aybaşlarında bunu bile düzenli bir şekilde ödeyemiyor. İki aylık birikmiş, üçüncü aydan da almışlar. Buna evin kaynaması gereken tenceresini, getirilecek ekmeğini, çocukların ayakkabılarıyla kışlık giysilerini, yakacak masraflarını eklediğinde işin içinden çıkılacak gibi değildi. Doğal gaz, kalorifer yok o sıra evde ya, elektrikler kesik o da ayrı bir keder.

Eski paslı sobaya yarım kilo kömür ve biraz çalı çırpı doldurdu. Soba yanarken o geçti iç odaya. İç oda büsbütün soğuk, buzdolabı adeta. Yaktı gaz lambasını.  Avuçlarını hohlayarak, yün işlemeli battaniyeye bürünerek başladı günlerdir kafasında dönüp dolaşan hikâyesine.

Daktilo falan yoktu. Ama el yazısıyla eski harfleri vardı. Üstelik hızlı yazı­yordu bu harflerle. Kendini yazmaya kaptırdı. Kaskatı kesilmiş vaziyette son cümlesini yazarken gün çoktan ağarmıştı. Hikâyesi de bitmişti. Sonra yeniden oturup yeni harflerle güzelce temize çekti. Hikâyesi teslim edilecek hale geldiğinde ertesi gün az da olsa nefes aldıracak küçük avanstan o kadar emindi ki, su bardağında bilediği paslı jiletiyle sinekkaydı bir tıraş oldu. Özel günlerde kullanmak için ayırdığı beş gramlık esansından bir damla süründü. Beyaz gömlek ve pileli pantolonunun altına simsiyah iskarpinlerini kuşandı. Evdekilere hiçbir şey demeden sadece tebessümle derin bir nefes aldı ve “Hadi hayırlısı!” der gibi bir bakış atıp evden çıktı. Hava puslu ve soğuktu. Yolu uzundu. Yürümekten başka çare yoktu.  

Yazdıklarını teslim edeceği dergiye doğru yol aldı. Yolda dergiden gelecek avansla alacaklarının listesini yapıyordu. Hepsi de temel ihtiyaçlardı. Birikmiş kira da vardı tabi. Hepsini hallettikten sonra bir umut “Belki para kalırsa…” diye düşünürken derginin kapısının önünde olduğunu fark etti. Üstüne çekidüzen verip İçeri girdi. Dergi sahibi karşıladı kendisini.

Odaya doğru usulca girdiler. Biraz hasbıhalden ve birkaç kısa açıklamadan sonra elindeki müsveddeleri dergi sahibine verdi ve odadan çıkıp beklemeye başladı. Beklemek içinde koca bir umut barındırırdı. Ne kadar beklese de içindeki umut ona heyecan vermeye yetiyordu. Bir iki saat derken tam dört saat bekledikten sonra nihayet “Abi!” diyen bir ses duydu.

Dergi sahibi yerine kandisine “Abi!” diyen odacı çıktı karşısına: “Sanat müşavirimiz müstehcen ve siyasi buldu. Müsveddelerinizi buyurun.”  Kısa ve gayet net olan bu açıklamadan daha kötü ne olabilirdi ki… “Ama…” dedi, durdu; söyleyecek o kadar çok şey vardı ki hepsi boğazında düğümlendi.

Eli boş, geldiği gibi eve döndü. Ne karısı, ne de çocuklarına tek laf etmedi.  Kendini tahta sedire bir ceset gibi bıraktı. Serde erkeklik vardı, biliyordu  ama o hüngür hüngür ağladı.

 

 
Toplam blog
: 26
: 436
Kayıt tarihi
: 20.06.17
 
 

#edebiyat #yazar #kitap #öğretmen #baba #etimoloji #biyografi #şiir #öykü #yaşanmışlık ..