- Kategori
- İnternet
Sosyal (mi) medya
Güzel hayaller ile açtığım blogumu uzun zamandır ihmal ettim! Suç benim… Kimseye yükleyemem bunun sorumluluğunu lakin boş bir sebepten uzak kalmadım, henüz yeni atmosferini soluduğum bu güzel ortamdan…
Henüz 10 yaşında bir çocuk iken yazmaya başlayan ve uzun yıllardır büyük bir istikrar ile tüm zorluklara rağmen yazmaya devam eden bir kardeşiniz olarak ‘hamdolsun’ ilk romanımı hazırlamış bulunuyorum ve ‘inşallah’ bu ayın sonunda gönüllerinize armağan edeceğim.
E, madem roman bitti ve hatta ikincisine bile çoktan başlanıldı, biraz daha yazı yazmaya devam edelim. Ne demiş adamın biri; ‘küllerinden doğmak diye bir şey varsa hayatta, daha fazla yanmaktan zarar gelmez’ ya da ‘kellerin doğmak varsa hayatta, saç ektirmek iyidir!’ Neyse… Bu konumuzla alakası olmayan bir kamu spotu oldu!
Bu aranın ardından belirlemiş olduğum ve bahsetmek istediği konu SOSYAL MEDYA olacak değerli dostlar! Yeniden merhaba…
Sosyal medyadan ne anlıyoruz? Sosyal medya, gerçekten de sosyal bir medya mıdır? Birçok soru var aklımızda ve onlarca akademisyen, fikir insanı bu konuda görüşlerini dile getiriyor zaten… Çok fazla kafa bulandırmaya niyetim yok! Yaramızı paylaşıyoruz diyelim, siz güzel insanlar ile…
Hem ülkemiz çapında da bu konuda oldukça bilgilendirici programlar yapılıyor ve yeni programların temelleri de atılıyor. Peki, biz neden bahsedeceğiz?
Bir süre önce bir fotoğraf görmüştüm yine SOSYAL MEDYA da! Bu fotoğrafı altlı ve üstlü olarak ikiye ayrılmıştı. Üst tarafta ‘muhtemelen’ Japonya’dan bir kare yer alırken, alt tarafında ise ‘muhakkak’ Türkiye’den çekilmiş bir kare yer alıyordu. Üst karede bir metro içerisinde oturan çekik gözlülerin tamamı kitap okurken, alt karede yer alan babacanların ise tamamı akıllı telefonları ile meşgul oluyordu! Ve toplam karede yazan yazı şuna benzer bir yazıydı; ‘akıllı telefonu üretenler ve akıllı telefonu tüketenler!’
Lakin şöyle bir cevap verebilirsiniz bana; iyi de metro da telefon çekmiyor ki!
Bu doğrultuda bahsetmek istediğim asıl mevzu, aslında TEKNOLOJİ!
Teknoloji hayatımıza girdiğinden beri inanılmaz derecede bağımlılık sahibi olduk ve bu bağımlılık tıpkı bir uyuşturucu gibi bize haz veriyor. Peki, ya sonu uyuşturucu gibi ÖLÜM olursa! (Kamu Spotu)
Sosyal Medya dediğimiz mecra da bir teknoloji eseri malumunuz…
Konumumuz gereği her geçen gün bizler de sosyal medya aracılığı ile yeni insanlar ile tanışıyoruz. Ve öyle noktalara geliyor ki bu durum zaman, zaman birazcık sıcakkanlı davrandığımız insanlar bizleri nikâhlı kocası/karısı yerine koyuyor. Bu sıkıcı durumun yüzünden sosyal medya üzerinden tanışabileceğimiz o kadar kaliteli nefesi es geçiyoruz ki! Tahmin bile edemezsiniz!
Ve bir de ÖZGÜRLÜK meselesi var tabi!
Bir kişinin özgürlüğü nereye kadardır? Elbette bir diğerinin özgürlüğünü tehdit edene kadar!
Küfrün, hakaretin, saygısızlığın, edepsizliğin kol gezdiği bir mecra; soruyorum size, ne kadar sosyal olabilir?
Birbirinin duvarlarına küçük abdestlerini yapanları mı gösterelim örnek olarak yoksa tüm mecrada bulunan kişilere açık olan platformlarda insanların ahlaki ve manevi değerlerine hakaret edenlerle mi başlayalım?
Tiyatro’ya ilk başladığım yıllarda yolum ‘olacak o kadar’ ekibine de denk gelmişti. Ve ‘merhum’ Levent Hoca’yı hepimiz biliriz ki, o siyasi parodileri ile ‘olacak o kadar’ diyerek hepimizin gönlünde taht kurmuştu. Benim de ‘şahsının haberi olmasa da’ ilk hocam olarak kabul ettiğim bir isimdi. Bizler de onun, o tatlı sert parodilerini yıllarca kahkaha attık! Fakat kendisini bu ustanın yerine koymaya çalışan zavallıları da yine Sosyal Medya denen mecrada görmekteyiz. Yaptıkları edepsizliklere ‘mizah’ diyenlerle İvedi(li)k ile karşı karşıya kalmaktayız!
Ve daha neler, neler…
Dikkat! İroni var!
Yahu, Kandil kutlamanın, doğum günü tebrik etmenin, yılbaşı mesajlarının yeri sosyal medya mıdır? Allah aşkına ölen birinin fotoğrafının altına ‘sanki görüyormuş gibi’ taziye yazmak neyin kafasıdır? Bize atalarımız hiç adabı muaşeret öğretmemiş midir? Ya da ‘Hayırlı Cumalar’ yazanlar, diğerlerinden daha mı üstün takva sahibidir? Sosyallikten, edepten anladığımız duvarlarımızda Mevlana’nın sözünü paylaştıktan on dakika sonra elinde bira şişesi ile Taksim’de fink atmak mıdır? Kaçımız tüm akrabalarına hâkim? Ah bu atalarımız, bizleri hiçte iyi yetiştirememişler…
Bu mevzu uzar ve gider! Bu yüzden bu kadar ile kısa keseceğim ama bizler ‘amaç’ ve ‘araç’ arasındaki farkı ilkokulda öğrenemeyen insanlar topluluğuyuz! Lafa geldi mi hepimiz ‘Hayat Üniversitesi’ mezunuyuz! Bana o kadar ‘HAYAT’ diyen oldu, henüz 10 yaşındaki ilk şiirim ile hayatın şifresini çözdüğümü söyleyen o kadar dostum oldu ama ben, o sizin dediğiniz Hayat Üniversitesini bilmiyorum! Hele ki SOSYAL MEDYA ve TEKNOLOJİ söz konusu olduğunda yerini navigasyon ile dahi bulamıyorum!
Şimdi yine sizlere soruyorum! Sosyal (mi) Medya?
Başa dönersek; Kitap’ta okuyalım, Oyun’da oynayalım… Dikkat! (Kamu Spotu geliyor!) Fakat dozunda! Her ikisi de zihnimizi geliştiren SOSYAL AKTİVİTELERDİR! Bu bilinçte olalım!
Daha da başa gelirsek; ilk romanımın heyecanı ile dolup taştığım bu günlerde hepinizden, gönülden dua bekliyorum! (Sosyal Medya’dan da destekleyeceğinizi umuyorum, her ne kadar bir bölümünü kitabı okumadan reklam yapacak olsa da…) Çünkü ben çalıştım, uğraştım, yoruldum ve inşallah basıldığı andan itibaren ‘EL NAS – VESVESE’ sizlerin gönüllerine emanet… K.i.b. By canlar… ;)