- Kategori
- Gündelik Yaşam
Söz uçtu, yazı ağır yaralı
Gencecikti. Hiçbir zaman hiçbir şeye isyan etmemişti. Sofradan karnı doyasıya kalkmamıştı ama yine de aslan gibi yetişmişti. Ya çocuk yaşta evlendirilmişti, ya da daha bir kızın elini tutmak bir yana, doyasıya gözlerine bile bakmamıştı. Sadıktı. Yaşadığı toprağı anasıyla bir tutmuştu. Hiçbir zaman ne eğitimini, ne de sağlığını umursayan olmamıştı da; O bir kere bile sitem etmemişti. Askere davul zurnayla gitmişti. “Yaşa” dendiği zaman yaşamış, “öl” dendiği zaman ölmüştü.
Gencecikti. Hiçbir zaman hiçbir şeye isyan etmemişti. Organik gıdalarla beslenip, spor salonlarında bedenini geliştirmişti. Diyet yaptığı zamanları saymazsak açlık nedir bilmemişti. Sapasağlam bir vücudu vardı ama kafasında “toz” ve “duman” içindeydi. Her akşam aynı kadınla sevişenlere akıl sır erdirememişti. Artık yetişmiş, askerlik çağı gelmişti. Kapalı yerde kalma fobisi olduğunu söyledi doktorlar. Askere gidememişti.
Gencecikti. Bedeni delik-deşik, tanınmaz haldeydi. Kimseye hiçbir kötülük yapmamıştı. Annesi O’nu gözyaşlarıyla göndermişti. “Döneceğim” dedi öperken annesinin elini. Tutamadı verdiği sözü. Geriye dönememişti. Kendi kadar yoksul biri, O’nu sırtından hançerlemişti.
Gencecikti. Hiçbir zaman hiçbir şeye isyan etmemişti. “Helal” gıdalarla beslenip, ibadetini eksik etmemişti. O kadar zekiydi ki, babasının arkadaşı onu yurtdışlarına okumaya göndermişti. Mazbuttu, genç yaşta evlenip babasına torun vermişti. Babası onunla iftihar etmişti. Artık yetişmiş, askerlik çağı gelmişti. Testislerinden “uf oldu”, babası kahroldu, oğluna “gemicik” aldı. “Yan gelip yatmak” için askere gidememişti.
Tarih 8 Ekim 2007'ydi. Askerlikten terhisinin ikinci yıldönümüydü. Gidişini, dönüşünü, askerlik anılarını anlatacaktı. Televizyonu açtı. Anlatacak hiçbir şeyi kalmamıştı...