Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Ağustos '11

 
Kategori
Güncel
 

Suçsuzluk ispatlanana kadar suçlu muamelesi

Suçsuzluk ispatlanana kadar suçlu muamelesi
 

Adilce Yargılanmadan infaz edilmiş bir Lider; Menderes.


Yargı'da Reform Kesinlikle Şart

"Tutuklanma çıkarsa, televizyonculuğum bitiyor, sanatçılığım bitiyor, kariyerim bitiyor. Çünkü ne zaman çıkacağınız belli değil. İddianame ne zaman hazırlanır, mahkeme ne zaman başlar, siz içerideyken suçsuzluğunuz ne zaman ispatlanır da dışarı çıkarsınız. Artık işime de, eşime de, çocuklarıma da dönemeyebilirim." 

Bu sözler geçenlerde Deniz Feneri davası için tutuklanan ünlü Televizyoncu Uğur Arslan'a ait, hatırlanacağı üzere Deniz Feneri Almanya şubesinin yapmış olduğu yolsuzluklar iddiasıyla gündem altüst olmuştu. 

Çok iyi hatırlıyorum, 1990lı yılların sonuydu, Uğur Mumcu'nun katil zanlıları yakalanıyor sonra serbest bırakılıyor, yenisi TV ekranlarına çıkartılıyordu, sonuncusu işkenceyle kolu kırılarak ifadesi alınıp içeri atılıyordu, bu İrfan Çağrıcıydı, kolu sarılı bir şekilde olay yerine götürülmüş ve herşeyi yaptığı itiraf ettirilmişti. Halbuki bu cinayeti İrfan Çağrıcı'nın işlemediğine bu toplum inanıyordu, Uğur Mumcu'nun İslamcılarla alıp veremediğinin ve bir sorununun olmadığını biliyordu ailesi ve Uğur Mumcu'nun katillerinin kim olduğunu da biliyordu, çünkü Mumcu öldürülmeden önce çok kirli ilişkilere arı kovanına çomak sokmuş ve İsrail Elçiliğine davet edilip tehdit gibi uyarı almıştı. 

Uğur Mumcu o yıllarda PKK, İsrail, Ergenekon arasında bulunan kirli bağları deşifre etmeye başlamıştı. İşte bu yüzden öldürülmüştü MUMCU, tıpkı Adnan Kahveci, Eşref Bitlis gibi. Cinayet İslamcıların üzerine atılarak İslamcılar ve Sosyal Demokratlar arasında Norveç, İsveç ve Danimarka ülkelerindeki gibi bir iş birliği doğsun istenmiyordu. Kirli tozlu, sisli buğulu bir ortamda ağzı kanlı Kurtun ve pençeleri kanlı kartalın gözleri parlıyordu o dönemde. 

Uğur Mumcu'ya silahı sıktıran da, Danimarka Gazetelerine Karikatürü yayınlatan, Norveç'te Anders Breivik'e ateş ettiren de kesinlikle aynı eldir. 

28 Şubat'a bu cinayetlerle ulaşıldı, "bismillah" diyen herkez fişlendi ve Hizbullahçı diye hapislere atıldı, yargı yüzü görmeden tutuklu olarak yıllarca hapiste yattılar. Bunlardan biri de "Nurettin Şirin" adında gazeteci ve suçu sadece sistemin hatalarını sistemin yüzüne vurmak olan bir adam olmasıydı. Bu insanlar yargı yüzü görmeden yıllarca hapiste ailesinden sevdiklerinden ve hayatları mahvedilmiş olarak yaşadılar. 

Yine yıllar sonra Ergenekon davasında tutulu şekilde yargı süreci devam eden insanlar ailelerinden sevdiklerinden ayrı olarak tutuklu yargılanabilmektedirler. 

Yargıda "Suçsuzluğun ispatlanana kadar şüpheli suçlusun" anlayışı ve yargının çok ama çok yavaş işlemesi ve Adaletin gecikmesi, dosyaların çokluğu, bir hakime yüzlerce dosya verilmesi inanılmaz adaletsizliklere yol açmıştır. 

Oysa "Suçluluğun ispatlanana kadar suçsuzsun" anlayışı olmak zorunda. Adaletli olan anlayış budur. Kişi, suçları işlemişse nezaret haneye atılmalıdır. AB'nde bir kişi en fala 24 saat tutuklu kalabilir, bu zaman zarfında suça ilişkin kati deliller varsa hapiste tutulur. Kesin deliller yoksa o zaman tutuksuz yargılanabilir ya da serbest bırakılır. 

Yargı ülkemizde giderek hantallaşmakta, Hükümet Adalet sistemine yatırım yaparak rahatlama sağlasa da yargının yapısından kaynaklanan sorunlar nedeniyle çözüm üretilememiştir. 

Yargı'da en iyi sistem nispeten en adil sistem (Jüri Sistemi de olan) ABD yargı sistemidir, halkımız filmlerden izlediği bu sisteme alışıktır ve zaten bizde de bu sistemin olduğunu sanmaktadır ama Mahkeme kapısından içeri girince ŞOK' a uğramakta, Yargı sistemimizi görünce Çin veya Kuzey Kore adli sistemine geldiğini sanıp ürkmekte, tırsmakta, sistemi bilmemenin acemiliği ile ifadesi başını derde sokmakta, iki yalancı şahit bulduğunda ve doğruları eğip büktüğünde paçasını kurtarabildiğinin örnekleri Levent Kırca parodilerine bile komedi konusu olmaktadır. 

Menderesi "Köpek-bebek" davasıyla asan (aslınd asıl neden Bağdat Paktını İmzalamasıydı-o anlaşmayı imzalayan diğer devlet başkanları ve dışişleri bakanlarını bile sağ komadılar), Deniz Gezmiş'e demokratik mücadele imkanı vermeyip anti emperyalist olduğu için dar ağacına yollayan, 17 yaşında gencecik çocukları yaşını mahkemede büyütüp asan sicili kabarık geçmişe sahip Yargı sistemimiz acil değişmek zorunda.

Ne yapmalı? 

Hükümet zaten bu reformları yapacağının sözünü halka verdiği için Halkımız büyük bir çoğunlukla yeni anayasal reformlar için "Evet" demiş bulunmaktadır. 

Ülkemizi rahatlatacak reformlar yeni demokratik ve Halk Odaklı Anayasa ile Yargı süreci de demokratikleşerek Mahkemeden, adliyeden, ifade vermekten çekinmeyen ve hakkını arayan bir toplum olmamızın yolu açılacak, silahla kendi adaletimizi kendimiz uygulama yoluna giden bir toplum olmaktan kurtulacağız. En kıytırık davanın 2 sene sürdüğü ülkemizde hızlı ve adil bir yargı sisteminin başlaması bu halkın en büyük özlemlerindendir. 

Şu an ülkemizin en acil sorunu Suriye, Ekonomi, Terör değildir. Ülkemizin gündemde olması ve çözülmesi gereken en önemli konusu ADİL ŞEFFAF HALKÇI DEMOKRAT BİR ANAYASA OLUŞTURULMASI KONUSUDUR. Bu sağlanırsa diğer sorunlar çok çabuk çözülür. 

Zaman geçiyor ve Facebook - Twitter baharları (Arap Ülkelerinden ve İngiltereden sonra ) Türkiye'ye de gelip sonbaharda griplere neden olmadan bu yapılmalıdır.

Huzurun, zenginliğin ve ahlakın yerleşmesi (İyi bir Eğitim sistemi gerekliliği olduğu kadar) Yargı sistemimizin adil ve hızlı olmasını gerektirir. 

Geç gelen adalet de adalet değildir... 

 
Toplam blog
: 722
: 3755
Kayıt tarihi
: 23.01.09
 
 

A.Ü İktisat Fakültesi mezunuyum, daha önce Kazakistan ve Hollanda'da eğitmenlik ve tercümanlık iş..