Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Ekim '09

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Süleyman'ın büyük derdi

Süleyman o sabah deli enerjisi ile uyandı. Kalktı camdan baktı, hava daha karanlıktı. Sanki uykusunda rahmetli nenesi gelip ona ballar kaymaklar yutturmuş ya da ne bileyim kova kova kahve içmiş gibiydi. Evin içinde amaçsız, hızlı adımlarla dolanmaya başladı. "Bir şeyler yapmam lazım" dedi. O sabah kendisini bir çok şeyi başarmaya muktedir görüyordu. Daha önce böylesi bir hissiyatı hiç yaşamamış gibiydi. Evden çıkıp sokakta dolansa mesela, suç oranını düşürecek, tüm parkları temizleyecek, hatalı park edip yolları daraltan arabaları bizzat elleri ile çekecek, yollardaki çukurları tamir edecek vs vs gibi aklına sığmayan, keskin bir kuvvet taa içinden çılgın bir poyraz fırtınası gibi esiyor, rüzgarı yiyen göğsü yelken gibi şişiyor ve onu koşturuyordu.

"Bugün bir şey yapmalıyım, bugün mutlaka bir şey yapmalıyım" dedi Süleyman. Evin camını açıp sokağa bir nağara saldı. Damda yavrusunu beslemeye hazırlanan dişi martı tedirgin olup kanatlarını açıp yavrusuna siper oldu. Martılara verdiği zarardan habersiz Süleyman, hızlı adımlarla evin içinde dolanmaya başladı. "Ne yapsam" diye düşünüyordu ama aklına kesin bir şey de gelmiyordu. "Ne yapsa harika olacak" hissiyatı tüm benliğini ele geçirmişti. O da bu tek kurşunu doğru dürüst bir işe harcamak istiyordu. "Şiir yazayım lan" dedi. Kalemi kağıtı buldu. Sağ elinde kalem, kalem kağıtın üstünde, sol elini anlına koyup biraz düşündü. Aklına bir şey gelmedi. "Gelmez tabii" dedi. Damarlarındaki çılgın kanı şiire mi harcayacaktı yani? "Dama çıkayım, martı fotoğrafı çekeyim" dedi. On yıldır süregelen projesini sonunda gerçekleştirecek miydi? Gerçekleştiremeyecekti. Çünkü fotoğraf makinasını arkadaşına vermişti.

"Ne yapayım, ne yapayım" diye evde dolaşmayı sürdürdü. Bir kaldıracı olsa dünyayı yerinden oynatacak bir güç bahçedilmişti bugün ama o güçle uyumlu çalışacak bir akıldan mahrum bırakılmıştı. "Bir şeyleri kökten değiştirmeliyim, en derinden" dedi Süleyman. Alev alev yanan kafasını serin duvara dayayıp sakinleşmeye çalıştı. "Çapkınlık yapayım" dedi. O sırada sabah ezanı okundu. "Bisikletime atlayayım gideyim lan Balkanlara doğru" dedi.

Bu fikrini çok beğendi. Bir dünya paraya aldığı ama sadece iki kere kullandığı afili kamp çantasını buldu bir hışımla. İçini doldurmaya başladı. Çok eşya almayayım, bir esas kıyafet, bir de yedek dedi. Pudra çıkardı, ilk yardım seti. Bisikleti için tamir çantası. Kaskı, eldivenleri... Çoşkusuna hakim olamayan Süleyman cama çıkıp bir çığlı daha attı. Ama bu sefer çatıdaki anne martı daha bir sakindi. Yirmi dakikaya kalmadan çantası hazırdı Süleyman'ın. Pasaport? Vallahi o bile hazırdı. Bu kadar kolay hazırlandığına göre olacaktı bu iş. Önüne açan ilahi bir güç vardı. Bir ışık vardı, ışığa doğru gidiyordu. Evini kapattı, kendisini yola attı.

***

(üç saat sonra)

"Moda'da sağlam bir kahvaltı edeyim de öyle çıkayım yola" diye düşünen Süleyman'a kahvaltıdan sonra feci bir ağırlık basmıştı. Hem Maltepe'den Üsküdar'a gelene kadar da hayli yorulmuştu. Uyandığındaki deli gücü kendisini terk etmişti nihayet. Binbir zahmetle evine geri döndü Süleyman. Kendisini banyoya zor attı. Banyodan sonra aynada kendisine baktı. Topsakalını kesti. Bu da kendi çapında büyük bir değişiklik sayılırdı.

 
Toplam blog
: 295
: 733
Kayıt tarihi
: 28.09.06
 
 

Bugün ölseniz mesela, ya da hafifletelim biraz hadi, bu giriş çok karamsar oldu. Bugün ortadan kay..