Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Ağustos '19

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Süriye...

Süriye ablam hakkında yazmak boynumun borcudur. Dün 2 saatin içinde kaybettiğimiz, büyük amcamızın, ikinci çocuğu olan, biz kuzenler arasında da en büyüğümüz olan ablam...

İki büyük amcamla iki küçükler;iki büyük amcam farklı köylere yerleşmişler, babamla amcam güzelyurt'ta (şayıp) Fayik ve Hüseyin Amcam da Çongara köyüne yerleşmiş vakti zamanında...karşılıklı köylerimiz...karşılıklı uzaktan evlerin ışıklarını bacadaki dumanı görürüz. araba bu kadar bollaşmamışken, yürüye yürüye gider gelirdik. iki saat yürürdük rahat. Bayramlarda karınca misali oradaki kuzenler bize gelirken biz onlara giderdik.patika yol tekli yürüyüşe müsait sıra halinde ilerlerdik. gır gır şamata zamanları, benim çocukluğum, abimlerin ablamların gençlik zamanları... Anne babam zamanlarına gidersek, tarla ekme, fındık toplama zamanları ise sabah akşam gidilip geliniyor. Hatta oradan sabah inekler köyümüzdeki bahçeye gelir, fındık topladıktan sonra o hayvanlarla birlikte tekrar akşama evlerine giderler; bazen bizde kalırlardı... şimdi ise değil yürümek, bakması bile onlara yorucu geliyor.

Neyse, o amcamların çocuklarının birbirine yakınlığı, bizlerin onlarla olan yakınlığından haliyle daha derin daha kalın, daha kuvvetliydi. Biz zayıf halka  görünsekte bugün baktığım zaman bu satırları bana yazdırıyorsa bu ablam demekki bizim yahut benim uzaktan  derinden bağımız varmış.

Süriye deriz ama nüfusta bir ihtimal "suriye" olarak yazardır. Baktım da anlamına, Güzel, Bahtı açık anlamını taşıyormuş.

Evet, ablam güzeldi, zarif bir yüz güzelliği, ona münhasıran gülümsemesi vardı. 

Ama bahta bişey diyemem hikayesi de burada başlıyor zaten...Küçükken hastalanmış ve köy hekimi iğne vurmuş. Babam akşam anlatıyor eliyle gösterip aha bu kadarcıkken Eymürdeki adam iğne vurdu buna, sabının   damarına sinirine gelmiş, çocuğu sakat bıraktı çocuğu dedi.

Evet;

Ablam iki ayaklarını da kullanamaz, gelişen büyüyen bacaklarına rağmen ayağa kalkamazdı. Hep iki el, iki ayak üzerinde yaşam serüvenini tamamladı…

Acayip güzel şeyler yapardı, acayip güzel yemekler, güzel pastalar poğaçalar hazırlar yanına gelene karnını doyurmadan ayırmazdı. Acayip güzel kazaklar, elbiseler örerdi. Ah hicap biz seni kıskanırdık yahu arada.

Diyorum ya, siz ilk yediğiniz elmalı kurabiyeyi hatırlıyor musunuz? Ben ilk onda yedim.

Aslında anlatacağım husus,  bunlardan apayrı bir özellik.

Ömrü hayatımda sabır kelimesinin vücut bulmuş halidir.

Tepeden tırnağa sabır, metanet, kendisi ile barışık, hayata bakışında Allahtan geldik Allaha gideceğiz inancı…

Tevekkül etmenin vücut bulmuş hali…

Bizde olmayan, bizde olamayacak bir timsal…

Asla isyan, yakınma, dertlenme nedir bilmedi, duymadım şahit olmadım olanda yok.

Önce annesini kaybetti, sonra kızkardeşini, sonra babasını…

Biz hiç amcamlara gidelim demezdik mesela..

Süriye ablamı görelim, süriye ablamla bayramlaşalım, süriye ablamda yiyelim, süriye ablamı görmeden gitmeyelim, süriye ablamı bakalım, hal hatırını soralım, süriye ablamda yer içeriz...

Ama diğer amcamlarda var ötede değil mi? olmaz, önce süriye ablamı görelim...

Böyleydi bütün akrabaların bağı, bağımız.

Fayık amcamın tabutu evden çıkarken, öğle namazı geçecek deyip tabut merdivenlerden inerken  hemen sonra abdeste yönelen bu  inanmışlığa bizzat ben şahitim ve bu  itaati  bana ders olmuştur.

Kalbinin güzelliği, yüzünün güzelliği, ahlakının güzelliği, örnek alınacak, nesilden nesile aktarılacak, küçüklere örnektir denecek bir insanı uğurladık bugün.

Ne çok kedi besledi, ne çok kedisi vardı, ne çok kedi için uğraştı...Ne çok sevap,ne çok.

Eminim kedileri bile hissetmiştir gidişini.

Son zamanlarda yaşadığı onca hastalık, aylarca  hastane, hastane yatma, akan ve bir türlü kurumayan bacaklardaki iltihabi durumun  devam etmesi inanıyorum ki ablama Rabbimin bir iltifatı mı desem, imtihanımı desem… Bütün bu olumsuzlukların üstüne bacak kemiği kırılması maalesef ablamın sonunu getirdi.

Sana engelli diyememki ben, bu kadar haslet, bu kadar güzellik, bu kadar iman  olduktan sonra.

Bir şey daha var ki, bunu da buraya eklemesem bu yazı çok eksik kalır.

Yalçın abimiz, evin tek oğlu…

Ablamın evladı olsa belki bu kadar saygı görmez, iyilik görmez, bakılmaz, sevilmez, sayılmazdı!

Sen nasıl bir kardeşsin ya, yıllarca sırtında gideceği yere taşı, getir götür, en iyi imkanlarda tedavi ettir.

Ve kendi özel sağlık durumu olsa dahi, ablasına teklif edilen bakıcı fikrini şiddetle reddedip, en son yine de onun ve eşinin kucağında teslim oluşu…

Biz razıyız. Rabbim de razı olsun.

Ablam burada baht sana bunları kazandırmış, vardığın yerde en iyilere layık ol!

Allahın rahmeti üzerine olsun.

Bir devir kapandı seninle, asla seninle olan devir bir daha olmaz…

 
Toplam blog
: 359
: 1593
Kayıt tarihi
: 29.11.06
 
 

Deli-dolu, akıllı,  yalandan yere çamura yatan, normal değerlerde zekalı, esprili, şakacı, kendin..