- Kategori
- Gündelik Yaşam
Süt tozu, yalancı dolma, hazır profiterol...

Hiç bir dediğime inanmayın, ben bir sahtekarım.
En çok istedikleri şey bir çocukları olmasıydı ama olmuyordu, olamıyordu. Tıptan ümit keseli çok olmuştu. Adam karısına yavru bir köpek alıp sürpriz yapmak istedi ama karısının isteyip istemeyeceğinden emin değildi. Kafalar iyice karışmıştıki bir gün kapıları çaldı. Kapıyı açtıklarında civcivlikten yeni çıkmış bir tavuk gördüler. Parlak tüylü, tetrtemiz ve çok şeker bir tavuktu bu. Hayvanı evlerine aldılar ve onu kendi çocukları gibi sevdiler. Her yere beraber gittiler. Tavuğun bebek arabası bile vardı.
Bir sabah uyandıklarında beklenmedik bir şeyle karşılaştılar. Biricik tavukları yumurtlamıştı. Evet, evet yumurtlamıştı. Anne-baba olarak bu yumartayı ne yapmaları gerektiğini düşündüler bir süre. Kuluçkaya yatmasına müseade edip bir civciv sahibi mi olmalıydılar? Ama hayır, daha minik tavukları çok gençti. Bu onun için ağır bir tecrübe olur deyip yumurtayı kahvaltı da yemeğe karar verdiler.
Adam yumurtayı alıp tavaya giderken tavuk kıyameti kopardı. Pek oralı olamayıp yumurtayı kırdı adam ve hayatının en büyük şokuyla karşılaştı.
Tavada, yumurtanın akının ortasında bir bebek embriyosu vardı!
Tavuk onlara hep istedikleri bebeği getirmişti, ama onlar yumurtayı kırıp bebeği öldürmüşlerdi...
(suat gönülay'ın olağanüstü bir kısa fantastik çizgi-romanının hikayesi. ben beynimdem vuruldum okuyunca, buraya da eklemek istedim)
***
Okulun son günüydü, yaz gelmişti. Fahri Amca karne hediyesi sözü vermişti bize. Zayıfı olmayanlara dondurma ısmarlayacaktı. Serviste kimsenin zayıfı olmadığı düşünüldüğünde, birazcık pahallıya patlayacaktı bu jesti ona. Ama olsun, pek umurunda değil gibi duruyordu. Ben dondurmacıya çok para verecek diye üzülmüştüm ama aslında servisçiler arası rekabet çoktu ve Fahri amca bu rekabette biraz geri kalmıştı. Belki de bir promosyondu böğürtlenli, limonlu ve kaymaklı dondurmalar. Bir de tutti frutti. Çin çin!! Ne ayıp.
***
Romeo o kadar iyi huylu ki ancak bir civciv kadar tehlikeli arz ediyor. Hem cinsinin genetik özelliği bu şekilde hem de uysal olması için elimizden gelen herşeyi yaptık. Geçen gün havaların ısınması ile çocuk dolu parklardan birisinde otururken bir popstar gibi yoğun ilgiye maruz kaldı. Bir kız çocuğu kulaklarını seviyor, bir erkek çocuğu kopardığı çiçeği yemesi için Romeo'ya uzatıyordu. O sırada üç-dört yaşlarında üçüncü bir çocuk bir eliyle annesinin elinden tutmuş onu Romeo'ya doğru çekiştirirken diğeriyle de R.'yi işaret etmiş şöyle diyordu;
"anne bak onun da pipisi var"
(afferin sana)
***
Mutlu olması gerekiyordu. Daha doğrusu bu günlerin hayalini kurduğunda hep mutlu olacağını düşünürdü. Ama o gün geldiğinde mutlu bir insandan ziyade kafası çok karışık bir kimsecikti...
Tam dört yıl boyunca peşinde koştuğu kızı sonunda tavlamıştı. Sevgili olduklarından iki hafta mı ne sonra kızın doğumgünü vardı. Yıllardır bu kızla birlikte olmanın hayalini kurmuştu. Aklında onun için hazırladığı onlarca sürpriz, yüzlerce hediye vardı. Bir gün gelip de bunları kullanabileceğini hiç düşünmemişti ama işte o gün gerçekten gelmişti. Biricik sevgilisinin doğumgünü kapıdaydı ve bizimkinin şapkasından çıkaracağı çok tavşan vardı. O şapkanın içi bir tavşan çiftliği gibiydi.
Hazırlıklara başladı.
("tek taşın kısmeti" adlı öykümün girizgahı. galiba çok güzel oldu söylemedi demeyin)
http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=104151
***
Süt tozuyum ben, evet.
Hazır profiterolüm, yalancı dolmayım.
Muadiliyim olmam gereken kişinin. Babamın imitasyonuyum.
Bir Serdar Ortaç şarkısıyım.
Yalancı dolmayım, tembel avrat salatasıyım.
Silikon memeyim.
Avcıların ördek avında öttürdükleri kandırmaca ördek sesiyim.
Çin malı mercedesim
Sahte parayım.
Ama dilenci vapurunun kaptanıyım ya... İşte bunu bilmek yetiyor bana.
K.
not; dilenci vapurunun eski bölümleri için facebooktaki guruba üye olabilirsiniz
http://www.facebook.com/group.php?gid=6486161546