Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Ağustos '12

 
Kategori
Eğitim
 

Tabela Üniversitesi ve eğitim

Tabela Üniversitesi ve eğitim
 

Tabela Üniversitesi


Son 5 yıldır “Her ile bir üniversite” söylemiyle art arda açılan devlet üniversiteleri yetersiz akademisyen kadrosu ve altyapı eksiklikleriyle “tabela üniversitesi” olmaktan öteye gidemiyor. Son 5 yılda 50’ye yakın üniversite açılırken söz konusu yükseköğretim kurumlarının 23’ünün akademisyen kadrosunda 10’dan az profesör bulunuyor. Bazı üniversitelerde 6 fakülte bulunmasına karşın akademisyen kadrosunda bir tane bile profesör olmaması dikkat çekiyor. Yeni kurulan pek çok üniversiteye, yakın çevredeki üniversitelerin profesörleri haftada bir-iki saat ders vermek için gidip geliyor.

Yüz binlerce aday, üniversiteli olabilmek için baraj tartışmalarıyla geçen bir tercih sürecinin tamamlanmasının ardından yerleştirme sonuçlarının açıklanmasını beklemeye başlarken, son 5 yılda kurulan üniversitelerde yaşanan akademisyen sıkıntısı, bu okulların eğitim kalitesini de tartışmalı hale getiriyor. Söz konusu üniversitelerin kadroları incelendiğinde binlerce adayın tercih ettiği pek çok üniversitenin kadrolu akademisyen sayısının 10’u bile geçemediği görülüyor.

Üniversiteler ülkelerin geleceklerinin teminatıdır. Çağdaş toplumlar seviyesine ancak eğitimli bir toplum ile ulaşılabilir. Nitelikli bir toplum ve nitelikli bir üniversite eğitimi için ilköğretim ve lise eğitimleri ile üniversite giriş sınavı çağın gereklerine uygun bir şekilde düzenlenmelidir. Kalıplaşmış, yetersiz, çağın gerisinde kalmış olan ezberci eğitim sistemimiz değiştirilmelidir. Üniversitelerde özerk yönetim yapısı yerleştirilmeli, yönetim kadroları daha demokratik ve bilimsel gerçeklere uyularak seçilmelidir. Üniversiteler mali ve idari yönden özerk olmalıdır. Kaliteli ve nitelikli eğitim için üniversiteler sorgulanabilmeli, Üniversitelerin karar birimlerinde öğrencilere ve öğretim elemanlarına daha fazla söz hakkı tanınmalıdır. Üniversitelerde, kurumsallaşma ihtiyaçlar ve yapılabilecekler üzerinden planlama ile yapılmamaktadır. Bu nedenle akademisyen sıkıntısı çekilmekte, birçok bölüm ve de üniversite altyapısı olmadan, adeta oldu bittiye getirilerek açılmaktadır. Siyasi amaçlar uğruna açılan “tabela üniversiteleri ve bölümleri” zaten yürümeyen yüksek öğrenimin sırtında yeni bir kambur oluşturmaktadır. Dolayısı ile Üniversiteler bilim üretmekten uzaklaşmaktadır.

Üniversiteleri yöneten, bir başka deyişle baskı altında tutan YÖK zihniyeti eğitimin ve bilimin önünde büyük bir engeldir. Demokratik, mali ve idari yönden özerk, nitelikli eğitimin yapıldığı, fikir hürriyeti bulunan üniversite modelinin önü açılmalıdır. Bunun için yapılması gerekenlerden ilki YÖK Kurumu kaldırılmalı ve anayasadaki ilgili maddeler düzenlenmelidir. Türkiye’de üniversitelerde bilim ve teknik üretimi minimum düzeyde olup, Üniversiteler pek bir şey üretmemekte ve kimse de bir şeyler üretmesini istememektedir. Ezbere dayalı olan eğitim sistemimizde bilimsel düşünce biçimi yok edilmektedir.

Üniversitelerde, Teknokentler aracılıkları ile projeye ve uygulamaya daha fazla önem verilmelidir. Ancak, Teknokentlerde yapılan projeler sermaye çevrelerinin AR-GE çalışmalarını yapacağı çiftlikler haline getirilmemelidir.

Üniversitelerin ticarileştirilmesi anlayışı neo-liberal politikacılarımızın ve bir kısım bilim adamının geliştirdiği bir olgu olup, sosyal devlet anlayışına uymamaktadır. Eğitim Anayasal bir haktır, kamusal bir hizmettir. Üniversiteler ticarethane değil, bilim yuvasıdır.

Bulunduğumuz yüzyılda bir kimsenin bütün konularda uzman olmasının imkânı yoktur. Özellikle uygulamalı bilimlerde öğrenme ve kendini geliştirme hayatın her alanında önemli bir ihtiyaçtır. Bunun için üniversitelerde eğitim amaçlarından birisi de “öğrenmeyi öğretmek” olmalıdır.

Üniversitelerin aslı görevlerinden biri de bilim ve teknoloji üretmektir. Fakat plansız açılan bölümler ve ayrılan aşırı kontenjan nedeniyle birçok üniversitede değil bilim üretmek temel eğitim bile tam anlamıyla verilememektedir.

Öğretim üyeleri çok zor koşullarda eğitim vermektedir. Öğretim elemanlarının yaşam koşulları düzeltilmeden, maddi sıkıntıları giderilmeden başarı beklenemez. Yaz okulu, bütünleme gibi öğretim elemanları için ek gelir olarak görülen ticari yöntemlerden vazgeçilmelidir. Plansız kontenjan sayıları ve plansız açılan bölümler nedeniyle öğrenim elemanı sayısı yetmemektedir. Bu nedenle eğitimini tamamlayamamış, niteliksiz öğretim elemanları görev yapmaktadır. Eğitimini tamamlayamamış ya da teorik bilgileri yeterli fakat pratikte tecrübeye sahip olmayan öğretim elemanları iyi bir performans gösterememekte, pratiğe aktarılmayan teorik bilgiler bir süre sonra silinmektedir.

Üniversite eğitimini tam olarak doğru ve nitelikli verebilmek için; bölümlerde laboratuar, araç-gereç, kütüphane ve sosyal tesisler eksiksiz tamamlanmalı, her geçen gün gelişen teknolojiyi ve yabancı yayınların takibi için; Üniversitelerde yabancı dil öğretimine önem verilmelidir. Ancak eğitim dili mutlaka anadilimizde olmalı, ulusal olmadan evrensel olunamaz yaklaşımı uygulanmalıdır.

Öğrencinin mezun olduğunda yanlışa karşı savaşabilmesi, aydınlanması ve aydınlatabilmesi için bilimsel ahlak kavramını özümsemesi gerekmektedir. Bilim için uğraşan bir kimsenin Statü, etiket ve maddiyat yerine ilk amacı toplumsal yararlılık olmalıdır. Bunun için bilim adamları, öğrenciler bilimsel ahlakla yetiştirilmeli; bilim ile aydınlanmayı ve aydınlatmayı amaçlamalıdırlar.

Üniversite niteliğine bakmadan, sayısının çokluğuyla övünmek rasyonel bir yaklaşım değildir. Emperyalistlerin uygulamaları, eğitim sistemimiz nedeni ile her nesil kendine ve topluma biraz daha yabancılaşmakta, yozlaşmaktadır. Aile baskısı ve sınav zulmü artık gençlerde ters etki yaratmaktadır. Üniversiteler sadece işsizliği ortalama 5 yıl öteleyen orta düzey denkliğinde eğitim veren kurumlar olmaktan mutlaka çıkarılmalıdır.

Sonuç ;Ülkemizin geleceği gençliğimizin elindedir. Bu nedenle gençlere yapılacak hiçbir yatırım ölü yatırım olmayacaktır. Eğitim kurumlarına ayrılan pay arttırılmalı ve öğretim elemanlarına verilen ücret insanca yaşanacak bir düzeye çıkartılmalıdır. Yozlaşan, yabancılaşan bir nesil istemeyen herkesin ortak bir amaçta birleşmesi gerekmektedir. Burada görev tüm duyarlı vatandaşlara düşmektedir. Nitelikli, eşit bir eğitimin sağlanması için halk bilinçlendirilmeli ve halkın desteği de alınarak sorunların tartışıldığı, aksaklıkların dönüştürüldüğü bir “Ulusal Eğitim Kongresi” toplanmalıdır. Kongrede alınan sonuçlar ve hazırlanan taslaklar üzerinde geniş platformlarda devlet kademeleri ile bütünlük sağlayarak tartışılmalı, sonuç haline getirilmeli ve uygulanmalıdır.

Ulusal değerlere sahip, bilimsel düşünebilen, evrensel insanların yetiştirildiği, üniversitelerin var olması dileğimle.

Nizamettin BİBER

Uzman İnşaat Mühendisi

 
Toplam blog
: 887
: 2743
Kayıt tarihi
: 06.06.12
 
 

Yeni dünya düzensizliğinde insan olmaya çalışan ve okuyarak ne kadar cahil olduğunu gören, olayla..