Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Eylül '21

 
Kategori
İnançlar
 

TAKVA!

            
            Nedir takva? İnsanların verdiği manaya göre yorumlarsak, bir kısım insanın diğer kısım insana üstünlük taslayarak hor, tepeden bakması. Yani şekilsel olarak bazı kriterler temel alınarak, tam olanın daha takvalı kabul edilmesidir. 
 
      Veyahut şeytan gibi, kafasının içi bilgi doludur ama bu bilgileri insanları aşağılayıp kendini birleme onlardan daha üstün ilan etme,  yani esas kanunlara göre “şirk” unsurunu benimsemiş kimse!
Sözlükteki anlamıyla “ eş tutmak” olan şirkin, bakalım Kur’andaki tanımı nasıldır ;
 
“Öyleyse bir takım örnekler verip Allah’a benzer şeyler türetmeye kalkışmayın. Elbette her şeyin gerçek yüzünü Allah bilir, siz bilmezsiniz.”
Nahl74
     
  Öncelikle Kitabımız Kur’an’ı Kerim’de bildirilenlere göre ilk üstünlük taslayan mahluk şeytandır. Ve şeytanın bu davranışı, Rabbimiz’ in onu huzurdan kovmasıyla son bulmuştur. 
 
    Şeytan da meleklerdendi ve bulunduğu dereceye göre, aşağı gördüğü balçıktan yaratılmış insana, secde etmeye, emredildiği halde itaat etmemişti. 
 
Sebebini ise , şöyle açıklamıştı;
-"Ben ondan hayırlıyım!"
 
Sonuç malumunuz...
 
Aslında takvanın esas amacı da budur. 
-Benliğini yok saymak. 
-Kim için? 
-Alemlerin Efendisi Rabbimiz için.
 
        Ortaya bir sürü insan çıkarak din hakkında bir şeyler konuşuyor. Her kafadan bin bir türlü ses çıkıyor. Her bir ses belli ölçüleri savunup, diğerlerini balçık gibi görüp ayrışıyorlar. 
 
      Hâlbuki Ali İmran 103. Ayette Rabbimiz fırkalara bölünüp ayrılmayın diye buyurur. Aslına bakılırsa, kitap tamamlanmış peygamber anlatacaklarını anlatmıştır.
 
      Bilginin bilimin ayyuka çıktığı bir çağda, bir kısım insanın diğer kısım insanlara kendi doğrularını sanki tek doğruymuş gibi anlatmaları mıdır takva?
 
     Bir kere Rabbimiz bizlerin ne kadar başarılı olduğumuza bakmaz. Verdiğimiz çabaya emeğe bakar. Başarı sevdalısı olan, ona değer verip anlam yükleyen biz insanlarız. Takvanın ölçüsünü, verdiğimiz çaba belirlemektedir.
   Sonunda ama başarılı oluruz ama olamayız. Sonuçta verilen emektir en "Adil" olanın katında sayılıp beğenilen.
 
Değer verilen.
 
  Madem ki, dosdoğru yol üzerindeyiz. Madem ki biz doğruyu bulanlarmışız. O halde neden her vakit namazların her rekatında, Fatiha suresini okuyor ve Rabbimiz’ den şunları istiyor niyaz ediyoruz?
 
Fatiha Suresi Anlamı;
 
-Esirgeyen ve bağışlayan Allah adıyla
-Hamd Alemlein Rabbi Allah’a mahsustur.
- Esirger ve bağışlar
-Din gününün tek sahibidir.
-Rabbim yalnız sana kulluk eder ve yalnız senden yardım dileriz.
- BİZİ DOSDOĞRU YOLA İLET. NİMET ERDİKLERİNİN YOLUNA.
-Gazaba uğrayanlarla yoldan çıkmışlarınkine değil!
 
         Demek ki,  dosdoğru yol denilen şey, aslında ömrümüz boyunca aradığımız bir tanımlamadır. Hayatımız boyunca namaz kıldığımıza göre, dosdoğru yol her daim güncellenmesi gereken bir şeydir.
 
O yüzden şudur veya budur diye iddialarda bulunarak  birilerini diğerleriyle ölçerek  dışlayamayız.
 
Anlaşılan şu ki, "Herkes kendi iradesinin kabına göre dolacaktır."
 
     Tebliğ diye çırpınan, fakat rencide edici ifadelerle insanları ayrıştıran kardeşlerimize sesleniyorum!
 
Sizlere ufak bir hatırlatma; 
 
        Yüce Rabbimiz İsra suresi 84. Ayette herkesin kendi mizacına göre davranacağını ve kimin doğru yolda olduğunu da sadece kendisinin bildiğini bize bildiriyor. 
 
Yani sevgili kardeşim mizaç!
 
        Ateşten su çıkarmaya çalışma! Sudan ateş. Havayı yakmaya toprağa, “ sen aslında sen toprak değil hava gibi ol” demeyi tebliğ sanma. Herkesin kendi mizacına göredir ölçüleri. Herkesin takvası kendi özünde özelindedir.
 
 Sakalla, örtüyle bilmekle bildirmekle daha önde tanınırsın ama olur musun? Kimse bilemez! 
 
     Örneğin nefsiyle daha kolay mücadele eden biriyle daha zorlanarak edenin şartları bir midir?
Haşa, Rabbimiz adaletsiz değildir. En adil olandır. O nun içindir ki, herkes kendi mizacına göre bedenlenmiştir.
     Kimse diğerinden üstün göremez kendini. Zira Rabbimiz en yakınında olana böyle bir hakkı vermediği gibi, huzurundan kovmuştur. 
Ebediyen lanetlemiştir. 
 
             Bizlere de defalarca anlatmıştır ki, bizler de aynı hataya düşerek insanlığımızdan kulluğumuzdan çıkmayalım.
 
      Takvanın ölçüsü herkesin kalbinde gizlidir. Ve Rabbimiz in de defalarca söylediği gibi, kalplerin özünü ancak ve ancak Allah bilir. Ve yine defalarca siz bilemezsiniz diyor ve ekliyor;
 
“Hakkında bilgin olmayan şeyin ardına düşme! Çünkü kulak, göz ve gönül, bunların hepsi ondan sorumludur.”
                                                                                                                  (İsra suresi 36)
Rabbim haddimizi bilenlerden eylesin. 
Cümleten selamlar…
 
Meryem Kadıoğlu
 
 
Toplam blog
: 42
: 672
Kayıt tarihi
: 07.02.17
 
 

İstanbul'da doğdu. İstanbul'da yaşıyor. Evli, ev hanımı ve çocuklarının annesi. Aklına estikçe yaza..