- Kategori
- Dünya
Talat’ın "telaşı” ve UBP’ye “haddini” bildirmek!
UBP, 19 Nisan seçimlerinden zaferle çıktı...
Kuzey Kıbrıs’ta 19 Nisan’da yapılan seçimlerin ardından, Cumhurbaşkanı sayın Mehmet Ali Talat’ı bir telaş sardı!
Sorun, Ulusal Birlik Partisi’nin (UBP) yüzde 44.02 oyla “tek başına iktidar” olması.
Kıbrıs Türk halkının iradesinin sandığa yansıması...
2003-2004 ve 2005'te olduğu gibi!
Sizce, neden Talat, UBP’nin iktidar olmasıyla birlikte “telaşlandı?”
Anlatayım...
UBP lideri Sayın Dr. Derviş Eroğlu, seçim meydanlarında, görüşmecilik görevini yürüten Talat’ın hoşuna gitmeyen sözler söyledi.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin yaşatılmasından bahsetti..
“Federasyon”, yerine “Konfederasyon” dedi.
Rumlarla illa birleşeceğiz diye, “Kıbrıs Türk halkını Rum’a mahkum etmeyiz” dedi.
Bunun yanında; KKTC Anayasası’nı da hatırlatarak, “Cumhurbaşkanı Talat’ın yanına bir UBP’linin de (iktidar olmaları şartıyla) konulacağını” söyledi.
Bu UBP’li büyük bir ihtimalle, iktidarın Dışişleri Bakanı olacaktı.
Ancak, film burada koptu.
“Çözümcü” çevreler ayağa kalktı...
“Nasıl olurda, UBP Talat’ın yanına birini koyar...” (2003'te susuyorlardı)
Sonra, konu seçim meydanlarında, “çözümcü gazetecilerin” köşelerinde tartışmaya açıldı.
“Çözümsüzlük geri geliyor” yaygaraları kopardılar.
Kıbrıs Türk halkı “çözümcülere” itbar etmedi.
Baktılar olmuyor;
Ergenekon’u ortaya attılar, UBP daha da büyüdü.
“Çözümcüler” ayaklandı.
Başmüzakareci sayın Egemen Bağış, KKTC’ye muhalefete (UBP)
“Haddini bildirmeye” geldi.
UBP’nin projelerini seçime giren bir “muhalefet lideri” gibi eleştirdi.
Talat’a tam destek verdi.
Bir zamanlar "seçimlere müdahale oluyor" diye sokaklara dökülenler "sus pus" kesildi!
UBP, “Egemen Bağış’ın ‘muhalefet liderliği’, Ergenekon, Çözümsüzlük, geriye dönüyoruz...İlerleyemiyoruz... Rumla birleşemeyeceğiz...” tartışmalarına rağmen “tek başına” iktidar oldu.
Kıbrıs Türk halkının iradesi, “UBP tek başına iktidar” dedi.
Baktılar olmuyor!
Ne yapılabilir di?
İmdada AKP yetişti.
Cumhurbaşkanı sayın Abdullah Gül ve Başbakan sayın Recep Tayyip Erdoğan, ilk önce “halkın iradesini” kutlayacaklarına, öncelik sayın Eroğlu’na “Haddini bildirmek" oldu: Talat’ın arkasındayız...
Zira, UBP hiç bir zaman, “Biz Talat’ın önündeyiz” dememişti.
Nereden çıkmıştı, “Talat’ın arkasındayız” açıklaması?
Sayın Cumhurbaşkanı Talat’ın “telaşından...”
Anlamsız “telaşından...”
Bu telaş seçimlerden önce başladı.
İşte bir örnek... “Hükümet, (Kıbrıs) sorununa ilişkin yaklaşımımızı desteklerse sorun olmaz ama desteklemezse yetki çatışması çıkar(17 Nisan 2009-NTV)”
Sayın Talat, UBP’nin iktidara gelmesi durumunda yanına bir UBP’liyi koyacağını söylemesini bile “hazmedemedi...” Seçimlerde hezimete uğrayan "çözümcü" CTP’nin milletvekili ile görüşmeleri yürütmeyi “benimsedi.”
Ama tarihe baktığınız zaman...
Talat’ın, Eski görüşmeci ve Kurucu Cumhurbaşkanı sayın Rauf Denktaş, için neler söylediğini görürsünüz.
Ne diyordu Talat, 2003’te muhalefet lideriyken, “Hükümete geldiğimizde Denktaş'ı görüşmecilikten alacağız...(18 Kasım 2003-Milliyet)
Dönemin muhalefet lideri nedenlerini açıklıyor, “Biz Denktaş Bey'i görüşmeci yapmayacağız. Türkiye bize görüşmeci olarak Denktaş ile devam edin diyemez. Bizim anayasamıza göre görüşmeciyi hükümet belirler. Biz de hükümete geldiğimizde Denktaş'ı görüşmecilikten alacağız. Türkiye bize zorla karar aldıramaz, bu mümkün değil. Türkiye isterse Denktaş'ı danışman olarak alabilir.” (18 Kasım 2003 Milliyet)
Ve Türkiye’ye de meydan okuyor, “Türkiye bizi dikkate almak zorunda, bize zorla karar aldıramaz. Türkiye, bu halkın iradesiyle diyalog kuracak...”
2003’te “Türkiye, bu halkın iradesiyle diyalog kuracak” diyen sayın Talat, şimdi sayın Gül ve sayın Erdoğan’ın, UBP’yi “uyarmasına” ses çıkarmıyor...
Keyif alıyor.
Sayın Rauf Denktaş’a yönelik sert ifadeler kullanan ve, “İktidara gelirsek, Cumhurbaşkanı'nı müzakereci görevinden azledip görüşmeleri hükümetin yürütmesini sağlarız. Biz daha önce 'görüşmeleri hükümet yürütmeli' diye bir tasarı getirmiştik. Çünkü yürütme erki hükümete aittir. Seçimler de bunun için fırsattır. Böylece hem Cumhurbaşkanı'nı müzakereci görevinden azletmiş oluruz, hem de müzakereler için bir heyet atayarak görüşmeleri hükümetin yürütmesini sağlarız” (NTV-14 Aralık 2003) diyen Talat, şimdi “Müzakereleri cumhurbaşkanı olarak ben yürütüyorum” diyor... (21 Nisan 2009-TAK)
Devam ediyor, sayın Cumhurbaşkanı (muhalefet lideriyken); "Bizim iddiamız şudur; görüşmeleri hükümetin yürütmesi gerekir. Meclis birisini görevlendirebilir. Ama her şeyden önemlisi Cumhurbaşkanı'nın görüşmeleri yürütmesi doğru bir yöntem değildir. Çünkü bizim Anayasamıza göre Cumhurbaşkanı yaptığı işlerden sorumlu değildir, sorumsuzdur. Denktaş Bey'le bu iş olmaz. Sorumsuz biri olduğu için böylesine sorumluluk gerektiren bir anlaşmayı yapması da mümkün değildir." (21 Aralık 2003-Milliyet)
Bu sözler arşivlerde duruyor.
Kısa bir süre içinde Talat’ın değişimini anlamak mümkün değil!
Açıkcası bu sözleri karşılaştırdıktan sonra, “yetkiyi” ele geçirenlerin nasıl değiştiğine “tanıklık” ediyorsunuz.
Bir zamanlar KARA dediğine bugün AK diyenler, ne yazık ki, hayatın bir parçası haline geldi.
Bunu değiştirmek ise, Kıbrıs Türk halkının iradesine nasip oldu, olacak!
Son olarak; yaşananlardan sonra; Talat'ın "teşalının" arkasında, Rum lider sayın Dimitris Hristofyas’la “baş başa” yapılan “gizli görüşmelerin” açığa çıkmasından mı çekiniliyor?” sorusu akla gelmiyor da değil!