Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Ekim '10

 
Kategori
Ben Bildiriyorum
 

Tanıdığım Hüseyin Yıldırım

Tanıdığım Hüseyin Yıldırım
 

                      Halay
Çekin halay, çalsın durmadan sazlar,
Çekin ağır ağır, halay düzülsün.
Süzülsün oyunlar, süzülsün nazlar,
İnce beller, mahmur gözler süzülsün.

Tutun kızlar tutun, birleşsin eller,
Çalın sazlar çalın, kırılsın teller,
Dönün kızlar dönün, kıvrılsın beller
Uzun, siyah saçlar tel tel çözülsün.

Kayan yıldız gibi geceki izden,
Bakışlar saçılsın kirpiğinizden;
Etekler içinde naz eden dizden,
Üzülsün bu deli gönlüm, üzülsün.

            Ahmet Kutsi Tecer

 

AAhmet Kutsi Tecer’in folklorik şiiri ile giriş yaptım. Rahmetli olduğunda ardından medya: ‘Tecer Dağı çöktü!’ başlığını atmıştı! Bir sanatçı için az bile... Şimdilerde de etkisindeyim! 

                                                               ***

Hüseyin Yıldırım’ı Pera Palas Şiir Günleri’nden başlayan dostlukla yirmi yıldır tanırım. Kimi zaman Mecidiyeköy çok katlı otoparktaki bürosuna uğradığım oldu. Kitaplarımı imzaladım. Mutlu oldu ve armağansız göndermeme inceliğini gösterdi.

Gönül gücü yerindeyse güçlü belleğini devinime geçirerek türküler söyledi, şiirler ve cinaslı dörtlükler okudu. İşte onlardan birisi:

"Yazı bilmem yazı bilmem

Okuyup da yazı bilmem

Kışı beraber geçirdik

Gelecek yazı bilmem."

 

Zeki Mürenli, Veyselli anılarından anekdotlar aktardı. Kendi ürünlerini yansıttı. Bunların kalıcı olması ereğiyle bir kitap oluşturmasını söyledim. Yüzyüze olduğumuzda ve telefon görüşmelerimizde; kitaplarımı el altında ve başucunda tutarak okuduğunu ve doyumsuz zevk aldığını belirtti!

Tanıdığım kadarı ile Hüseyin yıldırım;

-Şanlı, şöhretli ve varlıklı bir iş adamı,

-Kilosunda Türkiye boks şampiyonu,

-İyiliksever, güler yüzlü, ve cömert bir insan,

-Can dostu, cana yakın ve dost canlısı,

-Kültürün ve sanatın yakınında olan,

-Çayı içilen ve konuğuna yemek ikram eden,

-Hoşsohbet ve konuşması dinlenebilen,

-Ülkesini ve İstanbul’u çok çok seven,

-Atatürk ilke ve devrimlerine bağlı,

-Ülkenin bölünmez bütünlüğünü isteyen,

-Her kesimden insanlarla iletişim içinde olan,

-Sözün kısası ‘adam gibi’ adam…

 

     Edindiğim bilgilere göre Hüseyin Yıldırım;

 Atalarının doğup büyüdüğü Malatya’nın Fethiye kasabasına okul ve yol yaptırmıştır. Bir caddeye de engin bir kadirbilirlikle ‘Hüseyin Yıldırım Caddesi’ adını vermişler.

Kimi özlü sözler vardır. Derin anlam içerdiği gibi okuyanı düşündürür ve dinlendirir de. İşte dostumuzla özdeşleştireceğimiz o sözlerden kimileri:

“Olgun insan; güzel söz söylemesini bilen değil, söylediğini yapan ve yapabildiğini söyleyebilen insandır.” - Konfüçyüs

“İnsanları iyi tanıyın, her insanı fena bilip kötülemeyin, her insanı da iyi bilip övmeyin.” - Mevlâna

“Cömertlik; çok vermekle değil, zamanında ve nasıl vermekle ölçülür.” La Ruyere

                                                         ***

O’nunla uzun süre görüşmemiştik. Geçtiğimiz günlerde ziyaretine gittim. Her zamanki gibi yine candan karşıladı. Hal hatır sorduktan sonra:

-Duymadınız sanırım benim içeri alındığımı? Demez mi, şaşırdım ve üzüntümü belirttim!

06 Haziran 2010 tarihli bir gazete uzattı. Özenle kaleme alınmış başyazıyı soluksuz okudum ve yeniden duymadığımı, şaşırdığımı, üzüldüğümü vurguladım!

                                                         ***

Eve döndüğümde internetten araştırdım. 01 Haziran 2010 Salı günlü bir başka gazetede: “Atletizm Federasyonu Asbaşkanı Hüseyin Yıldırım Gözaltında… İstanbul Atletizm Federasyonu Asbaşkanı Hüseyin Yıldırım’ın Ergenekon soruşturması kapsamında İstanbul'da gözaltına alındığı öğrenildi.” sözcükleri gözüme çarptı!

Bir Alman atasözü var: “Acılar paylaşılmakla azalır, sevinçler paylaşılmakla çoğalır.” Dostumun sevincini paylaştığım kadar acısını da paylaşıyorum.

Einstein derki:“Öyle bir dünyada yaşıyoruz ki bir peşin hükmü söküp atmak, atomu parçalamaktan daha zor.”

 Kendisine ‘geçmiş olsun!’ derken, tanıdığım Hüseyin Yıldırım’ın suçlamalarla ilgisinin olmadığı inancındayım.

                                                        ***

Düşünür Auguste Breal şöyle der: “Yeryüzünde iki çeşit insan vardır.1-Birlikte yaşadıkları insanlara hayatı hoş edenler, 2-Birlikte yaşadıkları insanlara hayatı zehir edenler.” Dünyamızda birinci gruptakilerin sayıca çok olmasını dilerim.

Kuşlar gibi uçmayı, balıklar gibi yüzmeyi öğrendik. Ancak bu arada çok basit bir sanatı unuttuk: Kardeşçe yaşamayı…

Özgün bir şiirle insan olmanın çözümlemesini yapalım. Şiir güzelliği günler dileyerek, şiirle başladığımız yazımızı, Necati Keçeli’nin dörtlükleriyle noktalayalım.

           İnsan Olmalı

Eğer insan olup, doğduysa canlı
İnsanca bir insan, olmalı insan
Hiç kimse doğmuyor saraylı hanlı
Aç, yetim, fakiri bilmeli insan

İnsandır hayattan dersini alan
İnsanı soğutur hep yalan dolan
İnsandan eserdir, geriye kalan
İnsanlık adına yelmeli insan

Allah insan diye, yoğurmuş ise
Cansızdan canlıyı ayırmış ise
Dostun, insan diye çağırmış ise
Dostun davetine gelmeli insan

Kötülük yapanın yüzleri gülmez
Doğru yolda insan kötülük bilmez
İnsana verilen sevgiler ölmez
Sevgiyi gönülde bulmalı insan

Cömert değil midir dünya doğası
Hoş görü olmalı, insan hülyası
Her insanın vardır gönül ağası
Öl denilen yerde ölmeli insan

İnsanlar bir kere doğar ömründe
İnsan, dost olmalı insan gönlünde
Her dosta koşmalı ölüm, düğünde
Dostuna haber salmalı insan              

                       *

                                                                                         

                                                                 muhsindurucan@hotmail.com

                                                                         Muhsin DURUCAN

 

NOT: Fotoğraflar, slayt görünümünde ayşağıda izlenebilir.

 

 
Toplam blog
: 782
: 1295
Kayıt tarihi
: 18.08.08
 
 

Kırşehir Erkek İlköğretmen Okulu'nu, İzmir Buca Eğitim Enstitüsü Türkçe Bölümünü, İstanbul Çapa M..