Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Mayıs '12

 
Kategori
Güncel
 

Tanıdık bir hikaye...

Tanıdık bir hikaye...
 

Bir genç kız düşünün henüz 17 yaşında. Umut dolu gençliğini yaşıyor, müzikle ilgileniyor, şarkı sözleri yazıyor, arkadaşları var sohbet ettiği ya da arada dışarı çıktığı. 17 yaşının verdiği enerjiyle dopdolu yaşamayı seviyor ve umutları var. Tahsiline devam ediyor bir yandan. Tutkulu bir kız.

Ancak evde kendini bekleyen mutaassıp bir aile ve onların kuralları var. Ailesi kızlarının kendilerince açık olduğuna inandıkları bu yaşamlarını kabul etmiyorlar ve zorla disipline sokmaya çalışıyorlar.

Anne de babadan aşağı kalmıyor, ikisi de kuralcı ve disiplinli. İkisi de oğlanlarla gezdiğine inandıkları kızlarını yola getirmek için sık sık dövüyorlar işkence ediyorlar. Hatta okuldan alıp kendi insanlarından, kendi kültürlerinden tanıdık biriyle evlendirmek için memleketlerine götürüp bir müddet bırakıyorlar. Hatta bir koca bulup evlendiriyorlar da.

Kız o kadar mutsuz oluyor ki intihar etmekten başkaca çare bulamıyor. Çamaşır suyu içiyor bir gün. Etrafındakiler hastaneye bırakıp iyileşmesini sağlıyorlar ve baba evine gönderiyorlar.

Baba evinde yine disiplin işliyor. Bu sefer öncekilerden daha da korkuncu. Aile yemek yerken o bir odaya kapatılıp aç bırakılıyor. Bıçakla üzerine yürüyüp tehdit ediyorlar. Sırf namusları elden gitmesin kirlenmesin diye diye bir genç kızın hayatıyla oynuyorlar. Namus kavramları o kadar katı ki kız ne yapsa zaten yoldan çıkmış sayılacak. İyisi mi namus yerlere düşmeden önce bir hayat karartılsın ne çıkar.

Buraya kadar ne kadar tanıdık değil mi hikaye. Ülkede milyonlarca hadise var buna benzer. Kız çocuklarını oğlanlarla konuşurken görüp töreye mahkum ettiren milyonlarca aile var. Küçücük kızlarını namuslarına zarar gelmeden bir an önce evlendirmek için gün sayan, kızlarını mutsuzluğu ile baş başa bırakan bir sürü ana baba var. Dedesi yaşındaki adamlara para karşılığı satılan milyonlarca küçük gelin var. Kendi çocuk yaşında anne olan milyonlarca küçük anne var ülkemizde.

Bu tanıdık olay aslında İngiltere’de geçiyor. İngiltere’deki Pakistan asıllı İngiliz vatandaşı bir aile bunlar. Müslüman kimlikleriyle yaşıyorlar ve namus kavramları diğer benzer ülkelerdeki kavramlarla aynı. Töre dedikleri olgu uğruna, namuslarının temiz kalması uğruna kararan hayatlar, genç yaşında toprak olan bedenler sadece gazetede çıkan bir haber kadar. Sadece kanıksanmış ölüm haberlerindeki bir çentik kadar. Sayılardan bir sayı gibi.

Bir gün öz anne ve öz baba,  yoldan çıktığına inandıkları kızlarını ağzına naylon poşetler doldurup öldürüyorlar ve bir yere gömüyorlar. Cesedi tesadüfen bulunuyor 5 ay sonra.  Ve katilleri yakalanamıyor bir türlü.  Bir faili meçhul dosya olarak kalacakken, 8 sene sonra o zaman 15 yaşında olan kız kardeşi konuşmaya karar veriyor ve öz anne ve babanın yaptıklarını anlatıyor mahkemeye.

Kadına şiddet sadece kapalı toplumlarda değil evrensel nitelikte. Bu yaşadığımız dünyanın bir sorunu. Aileler modern kalabalıklar arasında da yaşasa, modern kültürlerde doğup büyüse de yine de kendi kültürlerinin dediklerini yapıyorlar.  Bu olay ne ilk ne de son olacak.

Hep önce eğitim deriz ya. Eğitimli toplumdan bir hikaye bu.

Nasıl olacak ta bu tuhaf namus kisvesi altında işkencelerle öldürülen kızların hikayeleri son bulacak. Nasıl olacak ta yakıştırma bir rivayetten yola çıkarak kendi kız çocuklarını bile bile erkek kardeşlerinin eline silah verip ölüme göndermeyecekler aileler. Nasıl olacak ta kızlarının özgür bir birey olduklarını artık anlayacaklar.  

İnşallah bir gün… Kim bilir?

Şükran Demirtaş

 
Toplam blog
: 249
: 3042
Kayıt tarihi
: 19.03.11
 
 

Doğup büyüdüğüm şehirde, İstanbul'da yaşıyorum. Emekliyim. Gezmeyi, görmeyi, keşfetmeyi sevdiğim ..